O kadar sinirli ve o kadar yorgundum ki bazen hangisi daha çok ön plana çıkıyor ona bile emin olamıyordum. Sıcak ve soğuk, nasıl olduğundan hiçbir fikrim olmadan beni sarsarken, içten üşümelerim ve dıştan yanmam beni ele geçirmişti.
Hala rüya/ öngörü/ yaşanan ana tanıklık, ne denirse densin onun etkisindeydim.
İri yarı bir memur beni almaya geldiğinde artık sesim dahi çıkmıyordu. Adam beni teğmene götüreceğini söylediğinde tuttuğum bütün gözyaşlarımı sinirle akıtabilirdim. Kimsenin gördüklerinizi anlattığınızda takmaması başka, anlatıp da kale alınamayacak duruma bile gelememeniz bambaşka bir durum oluyordu.
Aşağıdan yukarıya çıkmak için bindiğimiz asansöre minnettardım zira bacaklarım içine atıldığım kafeste öfkeden dolanmaktan artık isyanlardaydı.
Garip bir sessizlik içinde geçen asansör yolculuğumuz bittiğinde, ulaştığımız kata kapıların açılması ile uğultu beni anında sardı. Beynime gelen istemsiz mesajları algılamamak için insanüstü bir çaba sarf etmem gerekiyordu. Herkes iş halindeydi masalarda çalan telefonlar, klavyelere değen parmakların çıkardıkları sesler ya da konuşmalar. Hiç birinin uğultusu beynimde ki kadar rahatsız edici ve davetkar değildi.
Durup her hangi birine beyin kabartmamak için kendimi zor tuttum.
Sonunda geldiğimiz camlı kapı tüm odadan kendini soyutlamış gibi görünüyordu. Ama ben önümde ki çam yarması yüzünden içeriyi göremiyordum.
Karşılaşmaya, inanmamazlığa, alaycılığa ve bunun gibi tüm duygu ve düşüncelere hazır olmak adına derin bir nefes aldım ve beyin kapılarımı sıkıca örttüm. Şu anda önemli olan tek şey o kız ve bunun için teğmenin yeterince önemsemesini sağlamaktı. Onun dışında diğer her türlü tepki ve duyguyu yıllarca yaşayarak kabullenmiştim zaten.
Kapının açılması ile benim öne çıkmaya çalışmam bir oldu ama ilk anda bir işe yaramadı. Önümde duran adam gerçekten iriydi ve görevi beni getirmek olmasına rağmen beni unutmuş gibiydi.
Sonunda onu geçmeyi başardığımda sıkıntıdan da kurtulmuştum. Ama bu sefer de nedensiz bir çekingenlik sarmıştı içimi.
Aslında alışkındım millettin önünde sirk maymunu gibi gösteri yapmaya. Tek farkı ilk defa yalnız olacaktım. Lenny benim daimi inananım olarak beni her zaman korur ve kollardı. O yüzden kendimi o denli büyük bir yalnızlıkta hissetmezdim. Fakat bu sefer her şeyle kendim baş etmek zorundaydım ve bu beni gerçekten ürkütmüştü.
Genelde olan şöyleydi. Biz Lenny ile birlikte çağrıldığımız merkeze gider görülerimi anlatmam için komutan veya ona benzer başta kim varsa tek en fazla iki kişi olmak üzere bir odada anlatır ve çıkardık.
Ama bu sefer ki kalabalık beni şaşırtmıştı.
Oda da önümde ki devi saymazsak dört adam vardı. Ve hepsi bana şaşkın ve araştırmacı gözlerle bakıyorlardı.
Karşımda masanın arkasında duran ve içlerinde en yaşlı olanı muhakkak ki teğmendi bunu anlamak için algımın açık olmasına ihtiyacım yoktu.
Solumda duran otuzlarının başında, beyaz tenli, koyu kahve saçlı ve bakımlı bir adamdı. Adata ışık saçıyordu, zengin bir iş adamı havasındaydı ve burayla bir ilgisi yokmuş gibiydi. Kızların tam deli olacağı, aynı birçok reklam filmlerinde kullanılan erkeklerdendi işte. Ona dikkatlice baktığımda ise beni katıksız bir hayranlıkla seyrettiğini fark ettim ve istemsizce bu durumdan çekindim. Eminim ki asıl hayranlıkla bakılması gereken kendisiydi çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMBER
ParanormalHayatı boyunca psişik güçleriyle yaşamak zorunda kalan genç kız, güvendiği, bildiği tek yeri hayatını cehenneme çeviren katili yakalamak için terk eder. Ona inanmayan genç dedektifle yolları kesiştiğinde işler iyice ilginçleşmeye başlar. Pe...