Teğmenin yanına giderken ikimizde sessizdik. Olayları çözme girişimimizde herhangi yenilik olmaması bizi de en az onun kadar huzursuz ediyordu.
Kapısına geldiğimizde içeride birinin olduğunu gördük.
John “Bu kim?”
Kafamı bilmediğimi anlatmak istercesine saladım.
Teğmen sinirli olduğu belli koltuğuna oturmuş telefonda bağrınıyordu.
Şık takım elbiseli adamsa ayakta camdan dışarıyı seyrediyordu.
“Şimdi anlarız” dedim ve kapıyı tıklatıp içeri girdim.
Samuel Walker kırklı yaşlarının sonunda, işinde başaralı, bahçe partilerine hayran bir adamdı. Onu severdim çalışılması kolay biriydi. İşleri olması istediği şekilde değil, gerektiği gibi yapardı bu da benim gözümde onu saygın biri haline getiriyordu.
Bizim girmemizle camda ki adamın dönmesi bir oldu. Sabırsızca bir şey beklediği belliydi.
Teğmense hala telefonda ki kimse ona söyleniyordu “Hemen buraya getirin dedim. Böyle bir uygulamayı nerenizden çıkardınız acaba?” ve telefonu bir hışım yerine koydu.
Sinirinin ardından derin bir nefes alıp ayaklandı. Aynı anda gözle görülür şekilde siniride hafiflemişti. Bizi kafasıyla onayladıktan sonra yanında ki hoşlanmadığı belli adama baktı.
Sesi düz bir halde “Dedektifler bu bey Nikolaos Timisis kendisi New York dan geldi. Timisis avukatlık ofisinin ortaklarından.
Bay Timisis bu beylerde davayla ilgilenen dedektifler, John Ronaven ve Eric Nelson”
Bizler tokalaşırken içimde ki sıkıntı artmaya başlamıştı. Bir avukat hiçbir zaman iyiye işaret olmazdı.
Sevmediğim meslek gruplarının ve o mesleği yapan kişilerin başında avukatlar geliyordu. Nede olsa biz suçluları yakalamak için uğraşalım onlar salınsın diye. Tamam hepsi için bu geçerli omasa da benim uğraştığım bir ikisi bana yetmişti. Bu herif ise bir de büyük şehir kurduydu.
Acaba altından neler çıkacak diye beklemeye başladım.
John “Teğmenim?” merak ettiklerini bende ediyordum ‘Burada neler dönüyordu?’
“Beyler bu bey bugün buraya sabahın erken saatlerin de sizin davanızla ilgili bana çok önemli gelişmeleri anlatmak için gelen sonrasında yanlış anlaşılan bayanın avukatı”
Ne? Kim? Bunlar sabah ki dedikodusu yapılandan bahsediyor olamazlardı değil mi? Ben onu unutmuştum bile.
Yani dosyayla ilgili en önemli ipucumuz şuan da kodeste miydi?
“Bu nasıl olur? Neden kimse bir şey söylememiş?” şaşkın ve sinirliydim. Vakit kaybediyorduk.
Üzerinde ki pahalı takımının ceplerine ellerini sıkıştırarak soruma cevabı avukat verdi “Çünkü işgüzar bir memur müvekkilimin teğmen ile konuşmasının gereksiz bir ısrar olduğuna karar vermiş”
Halle’nin işgüzarlığına söyleyecek sözüm olmasa da durum hakkında yorumlarım vardı.
“O zaman müvekkiliniz buraya ne için geldiğini açıkça belirtseymiş. Sadece teğmeni görmek istemek buna ulaşamayınca da memura zorluk çıkartmak gerekmez”
“O konuyu da gelince kendisine sorucam. Eğer kendisine herhangi bir hakaret söz konusu ise o zaman da memura ciddi bir dava açılacak bunu şimdiden size belirtmek isterim. Müvekkilimle bu konuyu tartışacağım eğer ona yapılmış herhangi bir davranıştan rahatsız olmuşsa, ki sonuç ortada merkezi dahi dava etmekten çekinmem”
Son söylediklerini teğmene doğru söylemişti ve ben bu herife iyice gıcık olmaya başlamıştım. Tamam eğer herhangi bir suçu yoksa kimsenin kimseyi tutuklamaya da hakkı yoktu ama iki saat orada kaldı diye bence olay çok büyütülmüştü.
Hem bu adam belli pahalı avukatlardandı, içeride ki kız kimdi ve neydi ki bu kadar korunuyordu acaba?
Dayanamadım “Önemli olan şu anda davayla ilgili onun bildikleri. Ondan sonra istediğinizi yaparsınız”
Teğmen de bana katıldı “Evet, bu şehirde ki vahşet saçan kişi ilk önceliğimiz sayın avukat onun için dişinizi sonra bilersiniz”
Bu herifin ağzını kapatmış ve benim içimi biraz olsun soğutmuştu. Ama yine de dik duruşundan, havalılığından anladığım kadarı ile de inaçlığından zerre kaybetmemişti.
“Nerede kaldı peki? Gerekirse ben gidip alayım?” John da dava ile ilgili duyacaklarına sabırsızlanıyordu belli ki.
“Gerek yok şimdi Texon onu getirir” teğmen dediğinde kapı çalınmış ve içeri girmişlerdi bile.
Texon’un iri bedenin arkası bir an için görünmedi. Sonra kız ürkekçe arkasından çıktığında gözleri odayı ve kişileri tarıyor karar vermeye çalışıyormuş gibi duruyordu.
Halle bir konuda yanılmıştı bu kız güzel falan değildi. Bu kız bir tanrıçaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMBER
ParanormalHayatı boyunca psişik güçleriyle yaşamak zorunda kalan genç kız, güvendiği, bildiği tek yeri hayatını cehenneme çeviren katili yakalamak için terk eder. Ona inanmayan genç dedektifle yolları kesiştiğinde işler iyice ilginçleşmeye başlar. Pe...