Bölüm 26

651 73 4
                                    

"Ne yapmam gerekiyor?" bunu belki beşinci kez soruyordum ama adamdan hala tam bir cevap alamamıştım. Böyle giderse sonunda telefonu parçalayacaktım.

"Eric... Şimdi bana şunu söyle Amber tam olarak ne kadar süredir trans halinde?" sürekli böyle sorular soruyordu işte. Ben bana yardım eder diye, Amber uyumadan önce bana söylediği gibi doktoru aramıştım ama adam yardımdan çok bilgi ve araştırma peşinde gibi bir hali vardı. Nerdeyse beni oyalamaya falan çalıştığını düşünecektim artık.

Yine de son bir kere daha denemeye sorularına cevap vermeye karar verdim Amber'in onu aramamı söylemesinin bu konuda beni ona yönlendirmesinin bir nedeni olmalıydı

Derin bir nefes eşliğinde "Yaklaşık beş saattir"

"Hiç kıpırdadı mı?"

"Doktor, bakın bu sorular yetti artık, tek bir sefer inlemek dışında hiçbir yaşam belirtisi göstermedi ve onu da bir saat önce yapmıştı. Arada nefes alıyor mu diye kontrol bile etme ihtiyacı duyuyorum. Bunların ne olduğunu ne zaman bana geri döneceğini veya bunun için ne yapmam gerektiğini bana söylemelisiniz artık" bunları söylerken çılgın gibi odada volta atıyordum.

Tam beş saattir Amber benin ulaşamayacağım bir yerde, belki de başı dertteydi ve ben onu deli gibi merak ediyor ama yardım edemiyordum. Bu süre için de John istediğimiz kamera görüntülerine ve detaylı otopsi raporlarına ulaşmış bazı ipuçlarına bile rastlamıştı. Birlikte incelememiz için de buraya getirmişti ama benim aklım da ruhumda şu anda çok uzakta olduğundan kilitlenmiştim.

Doktor konuşmaya başladığında hala telefonda olduğumu neredeyse unutacak haldeydim. Ben bu kıza ne zaman bu kadar bağlanmıştım?

Tebessümle konuştuğunu duyabiliyordum ve bu beni iyice çileden çıkarıyordu. Amber'in bunca yıl bunların arasında sağ kalmış olması bile bir mucize olmalıydı "Bu kadar endişe etmene gerek yok genç adam. O ne yaptığını bilir. Nefes alışlarının azalması, bedeninin soğuması hatta ölçsen tansiyonunun normalden düşük olması çok doğal. Tran hali ona bunu yapar, sonuçta teknik olarak o şu anda bedeninde bile değil. Ona biraz güven!"

"Güvenmek mi? Onunla tanıştığımdan beri tüm bildiklerimi bile unuttum ben. Şimdi bana güven gibi saçma bir şeyden mi bahsediyorsunuz. Üzgünüm ama biz o aşamayı çoktan geçtik, fakat aynı şeyi sizin için söyleyemeyeceğim"

"Tamam anladım. Ama onun bunu yaparken bir sorun yaşamayacağına da sen emin olmalısın. O bunu defalarca bilerek hatta başlarda bilmeyerek yaptı. Yaşamak kadar doğal bir hal bu onun için. Bu işin üstesinden gelebilecek biri varsa o da kesinlikle Amberdir"

"Ama hiçbir zaman seri bir katilin peşine düşmek onunla aynı evrende karşılaşmak için yapmamıştı, değil mi yaşlı dostum?" alaycılık ve sinirle söylediğim sözlerde kendimi tutamamıştım.

Bu sefer sesini çıkaramıyordu. Haklı endişemi biraz anlamış olması hoşuma gitse de keşke böyle bir şey de haklı çıkmış olmasan diye düşünmeden edemiyordum. Bir de Amber bu adamın çok babacan ve tatlı olduğunu söylemişti, ben şu ana kadar ondan öyle bir titreşim bile alamamıştım.

"Ben hemen oraya geliyorum. Zaten onu oraya hiç yalnız göndermemeliydim" bu paniği anlık değişimiyle birlikte neredeyse komikti

"Hemen dediğin, şimdi uçağa binebilsen bile ancak yarını bulur. Benim şuanda desteğe cidden ihtiyacım var" artık daha sakindim beni biraz da olsa anladığını düşünüyordum

"Evet, tabi ki desteğe ihtiyacın olacak. Onu uyandırmaman gerektiğini zaten biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum, gitmeden önce söylemişti"

AMBERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin