Bir umuda tutunmak ister insan. Yaşamak için bir umuda tutunmak. Başarı için bir umuda tutunmak. Sevmek için bir umuda tutunmak. Sevilmek için bir umuda tutunmak ister insan. Umut ne midir? Umut kimisi için bir işkencedir kimisi içinde yaşama kaynağı. Şimdi Agir için en ufak bir umut bile işkenceydi. Tamamen umudunu kaybetmişti. Oysaki İstanbul'a gelirken ne umutlarla gelmişti. Geçen iki haftaya baktığında tüm umutları yıkılarak birer işkence aletine dönüşerek acı veriyirdu. Avjin iyileşmek ve iyi olmak gibi bir niyeti olmadığını kendi kurduğu yaşamında kimseye ama kimseye yer olmadığını artık daha net görebiliyordu. Yargılamıyordu Avjin'i sonuna kadar haklıydı da aslında. Ağabeyi gözlerinin önünde öldürülmüştü. Bir yetişkin için bile ölüm zorken bir çocuk için ölüm daha bir katlanılmazdı.
Agir Ağa elinde ki kahvesinden bir yudum alarak düşüncelerini bir kenara itti. Bitirmesi gereken bir proje çizimi vardı ve bu hafta sonu teslim edilmesi gerekiyordu. Pencerenin karşısından ayrılarak çizim masasına oturdu. Eline çizim kalemini alarak projenin eksik kısımlarını tamamlamaya başladı. Geçen saatlere aldırmadan çizmeye odaklandı.
''Agir!"
Agir Ağa sinirli olan tanıdığı ve hatta karısı olan Avjin'in sesini oldukça net algıladı. İçinden en ufak bir tepki vermek gelmiyordu.
''Sana sesleniyorum duymuyor musun?"
Daha da sinirli ve oldukça da öfkeliydi ses tonu. Sahi kaç gündür yüzüne, sesine, gözlerine ve saçlarına hasretti? Eve geceleri geç gidip seher vaktinde evden ayrılıyordu.
''Ben senin emrin altın da çalışan değilim. Kabul et artık.''
Hırsla yere basan topuklu ayakkabının tok sesi ve önünde ki kağıtların yeri boylaması çok uzun süre almamıştı.
''Bana bak artık.''
Agir Ağa oturduğu sandalyeden kalkarak sinirli olan Avjin'in karşısına dikildi.
''Bakıyorum.'' Şimdi Agir Ağa kendisini oldukça zor tutuyordu. Avjin'in yüzüne özellikle gözlerine bakmamalıydı.
''Eve gelmiyorsun.'' Avjin'in sesi isyankâr ve oldukça da acizdi.
Tek kaşını kaldırarak baktı karşısında ki Avjin'e. Kelimeleri kafasında biraz tarttı. ''Yanılıyorsun ben her zaman eve geliyorum.''
''Gelmiyorsun.'' Avjin bir adım daha atarak Agir Ağa ile arasında ki mesafeyi sıfıra indirmişti. Şimdi nefesinin Agir Ağa'nın nefesine karışabildiğini hissedebiliyordu.
''Avjin dünya senin etrafında dönmüyor. Gördüğün gibi benim için işim var ve sen şu an işimi yapmama engel oluyorsun.''
''Ben ilk defa sana inanmıştım biliyor musun? Gerçekten iyileşmemi iyi olmamı istediğini düşünmüştüm ama sen buraya benim için değil işlerin ve bu şirketin için gelmişsin.'' Siyah gözleri dolu dolu olan Avjin'in göz yaşları önce yanağını sonra da boynunu ıslattı.
''İyileşmek iyi olmak gibi kelimelerin sana olan uzaklığı ve imkansızlığından yoruldum.''
''Yoruldun öyle mi?''
''Evet yoruldum dünyanın senin etrafında dönüyormuş gibi davranmadan sıkıldım.''
Avjin, Agir Ağa'yı göğsünden ittirdi. Kendisine umutlandırıp şimdi köşe bucak kaçıyordu. ''Gelme o zaman bir daha eve.''
''O ev benim evim.''
''Ben giderim o zaman.'' Avjin geldiği kapıya dönerek odadan çıkmak için birkaç adım attı.
''Sana gitme demeyeceğim...'' Agir Ağa ilk defa kendisine karşı bu kadar yenilmekten korkuyordu.
''İki hafta önce de demediğin gibi mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vurmayın Yüreğime Pranga
Literatura FemininaTöre... Töre neydi? Töre yüzyıllardır sürdürülen bir gelenekti. Töre kandı,intikamdı Töre ölümdü. Töre davaydı. Töre ablasını öldüren çocukların temiz kalbiydi. BERDEL Göze göz,dişe diş, kana kan, cana can... Amed,Rıha ve Midyat Bu üç şehrin yüz...