Yağan yağmura aldırmadan avluda oturan Firuze gözyaşları içerisindeydi. Sessiz hıçkırıklarını bir bir yutuyor diğer yandan ağlıyordu. Kalbi sıkışıyordu genç kadının. Nefes alamıyordu. Gecenin bu saatine kadar hâla Mirza konağa gelmemişti. Korkuyordu onun için. O şerefsiz, adi pisliğin bir şey yapmasından deli gibi korkuyordu. Tutunduğu tek dalından kırılmasını istemiyordu. Mirza ona önce göğsünü sonra evini açmıştı. Her ne kadar reddetsede Mirza'nın teklifini, bırakmamıştı kendisini. Ellerini daha sıkı tutmuştu Mirza. Firuze'de artık daha fazla direnememişti yüreği. Düşmüştü gönlüne Mirza. Yüreği onu seçmişti. Haftalardır içindeki duyguları bastırıyordu. Bu gece istediği olmamıştı. Mirza konağa henüz daha gelmemişti. Gözleri onu görmek istiyordu. Burnu genzini yakan kokusunu içine çekmek istiyordu. Elleri kirli sakallarına dokunmak istiyordu. Dudakları alev gibi yanan tenini öpmek istiyordu.
''Firuze!...'' Mirza Ağa yağmurdan ıslanan Firuze'ye sessizce seslendi. Kendisini duymayan kadının yanına giderek kendisine bakmasını sağladı. İrkilen vücudunu geri çekmek isteyen Firuze'ye engel oldu. Çenesini tutarak kendisine bakmasını sağladı. Haftalardır bu kahverengi gözlere hasretti gözleri. Kahve gözlerinin en içindeki küçük kız çocuğunu görebiliyordu. Firuze kendisinin geldiğini anlamıştı. Ellerini omzuna atmasından bunu kolaylıkla anlıyordu. ''Firuzem.''
Mirza Ağa'nın sahiplenen sesiyle Firuze ayak parmak uçlarına yükselerek öpmüştü. Yağan yağmura ve titreyen dudaklarına aldırmadan öpüyordu Firuze. Bu anı kafasında asla hesaplamamıştı. Kendisine karşılık vermeyen Mirza Ağa'dan ayrıldı. ''Geldin.'' Diyebilmişti sadece titreyen dudakları. Gözlerinden akan sicim gibi gözyaşları yağmura karışıyordu zira.
''Geldim.'' Mirza Ağa yağmurun altında gözyaşları döken Firuze'yi daha çok sarıp sarmalamak istiyordu. Ona dokunmak istiyordu ama nasıl dokunurdu? Helâli olamayan kadına. Yapmıştı böyle bir hatayı bir kere. Tekrar nasıl yapardı dudakları? Firuze'yi öpemezdi.
''Geldin ya seni gördü ya bu gözler ela gözlerini artık ölse de Firuze gam yemez gayrı.''
Mirza Ağa ölümden bahseden Firuze'nin dudaklarının üzerine işaret parmağını bastırdı. ''Ölümden bahsetme Firuzem.''
Firuze karşısında dağ gibi duran Mirza Ağa'nın belinde ellerini doladı. Başını göğsüne koyarak genzini yakan kokusunu içine çekti. ''Mirza.'' Gözlerini kapadı ve derin nefesler aldı. ''Çok korktum gelmeyeceksin diye.''
''Neden?"
''Sana bir şey yaptı sandım.''
Mirza göğsüne başını koyarak kendisine sarılan Firuze'nin ıslak kahverengi saçlarını okşamaya başladı. ''Korkma o şeref yoksunu bana bir şey yapamaz.''
''Sana bir şey olursa eğer o zaman ben yaşayamam.'' Firuze başını Mirza Ağa'nın göğsünden kaldırarak ela gözlerine sabitlemişti.
''Firuze benden seni bırakmamı isteme.'' Artık Mirza Ağa'da ağlıyordu. Yağmura karışıyordu gözyaşları.
''Ben hergün sana bir şey olacak korkusuyla yaşamak istemiyorum.''
Mirza Ağa kendisine bakan gözlerin ağlamaktan kızarmış olduğunu görüyordu. ''Söz veriyorum sana bana bir şey olmayacak.''
''Anlamıyorsun Mirza Ağa sen o şerefsiz köpeğin ne kadar alçalabileceğini bilmiyorsun?''
''Firuze bana yaklaşamaz korkma.''
''Ben istediğini alamadı. Kuduruyordur o köpek gibi.''
''Kudursun dursun.''
''Sana gelecek kötülük bana gelsin.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vurmayın Yüreğime Pranga
ChickLitTöre... Töre neydi? Töre yüzyıllardır sürdürülen bir gelenekti. Töre kandı,intikamdı Töre ölümdü. Töre davaydı. Töre ablasını öldüren çocukların temiz kalbiydi. BERDEL Göze göz,dişe diş, kana kan, cana can... Amed,Rıha ve Midyat Bu üç şehrin yüz...