''Evet Avjin hanım aşk. Aşksız bir yürek çorak bir ülkedir. Hiçbir şey yetişmez orada.''
Afallayan Avjin geriye birkaç adım atarak deri koltuğa çarpmasıyla kendini koltuğa bıraktı. Siyah gözlerini Agir Ağa'nın ateş gibi yanan kehribar gözlerinden bir saniye bile ayırmadı. İşittiği sözleri algılamak istiyor gibi değildi. Anlamaması kendisi için daha iyi olduğunu düşünüyor olsada aslında gerçekler Agir Ağa'nın sözlerinin altında yatıyordu. Avjin on iki yıldır yaşamıyordu. Nefes alıyordu ama nefes almak demek yaşamak demek değildi. En son birine duyduğu sevgiyi bile anımsamıyordu. Geçmişin karanlık izleriyle birlikte sevmeyi de unutmuştu. Lise hayatı onun için bir karanlıktı. Ünivesite hayatında ise tamamen içe dönük bir şekilde herkese soğuk ve olabildiğince mesafeli ilişki kurmak dışında yaptığı bir arkadaşlığı yoktu. Kariyerinin ilk adımlarında bile mutlu değildi. Yaşamak demek nefes almak demek miydi gerçekten yoksa yaşamak demek sevmek sevilmek gibi insani duyguları hissetmek miydi?
''Direniyorsun hâla birini sevmemek için de bu güçlü tavrı takınmışsın ama ben artık görebiliyorum senin ne kadar kırık olduğunu.''
''Ben...'' Avjin kelimeleri düşünüyor bir şeyler söylemek istiyordu ama kelimeler ard arda gitmemekte ısrarcıydı dilinde.
''İyileşmek istemiyorsun bile.''
''Sen benim neler yaşandığımı biliyor musun? Bu kadar beni yargılıyorsun.''
''ANLAT!.. O zaman Avjin bana ağabeyinin öldüğü günü açık açık anlat.''
En iyi bildiğini yaptı yine Avjin, Agir Ağa karşısında yine sustu. Konuşmak ağır geliyordu diline aldıkça kapanmayan yaraları azıyor ve tuz basıyordu her defasında.
''Konuşmayacaksın anladım ben anlayacağımı. Şimdi ben toplantı için şu kapıdan çıkıyorum sende bu odada düşün bakalım biraz. Gözlerinde ki at gözlüğünü de çıkarmayı unutma.'' Sinirli olan Agir Ağa şirket odasından çıktı.
Toplantı için kendisini bekleyen şirketin baş mimarı, mühendisi, finans müdürü ve şirketin ceosu olan amca oğlu Diyar'dı. Kendisinin gelmesiyle ayağa kalkan herkesi tek bir el hareketi ile oturttu. Masanın başında kendisi için ayrılan koltuğa oturdu. Elinde son altı ayın projelerin anlasmaya varılmasına rağmen imzalanmayan birçoğu yarım kalan sözleşmelere göz attı. ''Açıklaması olan var mı?"
''Agir Ateş bilirsin beni sözümü pek sakınmam ben. Doğrusu şu an şirkette bir haber kaçıran biri olduğunu düşünüyorum.'' Diyar açık yüreklilikle düşüncelerini tek tek amca oğluna söyledi.
''Şüpheni çeken bir şey mi oldu?" Agir Ağa kendisinden bu kadar emin olan amca oğluna sorgulayıcı bakışlarını gönderdi.
Diyar cebinde ki ses dinlenme cihazını çıkartarak önünde ki masanın üzerine koydu. ''Daha şüphe edecek bir durum yok. Hem gerçketen tehlike altında olmasak seni buraya çağırır mıyım?"
Masanın üzerinde duran ses dinlenme cihazını eline alarak yere ayaklarının dibine attı. Agir Ağa kalkarak ayakkabısının ucuyla kayıt cihazını ezdi. ''Şimdi aranızda bu rezilliği açıklayacak kişi kim?"
Baş mimar Selvi hanım şaşkındı ve altı aydır emeğinin boşa gitmesinin nedeni olan küçücük cihaz olduğunu ogrenmesi oldukça üzmüştü kendisini. ''Benim pek bir haberim yok Agir Ateş Bey ben ve departmanım yoğun tempoda çalışıyoruz. Altı aydır emeklerimiz küçücük cihaz yüzünden çöp oluyormuş.''
Mühendis Pınar hanım oldukça üzgündü. Projelerin bütünlüğü bozuluyordu. ''Agir Ateş Bey yıllardır beraber çalışırız sizinle Mardin'de ilk şirkette çalıştığım gibi burada da size yürekten bağlıyım. Şirketimizde böyle kirli oyunlar döndüğünün farkında bile değildi. Ben ve ekibim genellikle inşaatlarda kalite ve malzeme kontrolünde oluyoruz.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vurmayın Yüreğime Pranga
ChickLitTöre... Töre neydi? Töre yüzyıllardır sürdürülen bir gelenekti. Töre kandı,intikamdı Töre ölümdü. Töre davaydı. Töre ablasını öldüren çocukların temiz kalbiydi. BERDEL Göze göz,dişe diş, kana kan, cana can... Amed,Rıha ve Midyat Bu üç şehrin yüz...