15.Bölüm

15K 522 38
                                    

     

        Dicle'nin soğuk sularına birbirine güvenmek isteyen Avjin ve Agir Ağa  karışmıştı. Birbirine sımsıkı tutunan elleri ayıran sert bir akıntıydı. Avjin'in elini Agir Ağa'dan koparmıştı adeta. Akıntıya kapılarak giden Avjin suyun üzerine çıkabilecek kadar kendinde çok fazla değildi. Uçurumdan atlamanın getirdiği sersemlik vücudunu uyuşturmuştu adeta. Suyun altın da alamadığı her nefes de gözleri kararıyordu Avjin'in. Burdan kurtulması artık çok zordu. Agir Ağa'nın onu bu akıntılı nehirde bulması imkansız gibiydi. Güvenmek istemişti sadece ona ama yine güveninin boşa gittiğini anlayabiliyordu. Tuttuğu eli her ne kadar bırakmak istememesine rağmen akıntıya karşı koyamamıştı Agir Ağa.  Gözlerinin önünden geçen kısa yaşamı yine gözlerini doldurmaya yetmişti. Nehrin sularına karışan göz yaşlarında boğularak ölecekti. Dört bir yanı acı olan bir kadına mutluluktan bahsetmeyin zira mutluluk diye bir duygunun olmadığını hissettirebilir tüm acı gerçekleriyle. Öleceği günü hep düşünmüştü  Avjin ama böyle olacağı nefessizlikten ölebileceği aklına getirmek bile istememişti. Eğer ki  o gece onu tabuttan çıkarmasalardı Berzah ağabeyiyle aynı tabutta ölecekti keşke çıkarmasalardı. Yaşadığı hergün acıyla kavrulmuştu. Daha on beş yaşındayken yaşadığı bu sahte hayattan soğumuştu. Geceleri alamadığı her nefes birer düşman olmuştu vücuduna. Ağlayarak uyanır ama kimseye de derdini söyleyemezdi. Küçücük yaşta başlamak zorunda kaldığı psikolojik hapların ağırlığı ve git gide insanlardan uzaklaşması ve tamamen içsel yaşadığı fırtınanın kalıntılarıydı. Uzun bir süre insanlarla sadece işaret diliyle konuşmuştu. İhtiyaçlarını gidermek dışında kimseyle iletişime geçmemişti. Kozanovalı konağında ki tüm yardımcılar işaret dili bilirdi çünkü babası az da olsa kızıyla iletişimden kopmamak için herkese işaret dili eğitimi aldırmıştı. Avjin burukça suyun altın da gülümsemişti. Ölse babasının yüreği kaldırmazdı acısını iyi bilirdi. 

Yolun sonu muydu bu nehir? Yoksa yeni başlangıçların bir imtihanı mıydı? Ne fark ederdi ki Avjin için ölse kurtulurdu acılarından ama ölmek istemiyordu berdel bozulmasın diye. Anacığının yüreğine iki evlat acısı daha koymak istemiyordu ama onu çeken karanlık o kadar güzeldi ki sonsuzluğa uzanan bir çizgiydi adeta.

Berzah Ağa ve Avjin,Rozerin'in gitmesiyle Rıha'nın tadını çıkarmak için uçurumun dibine oturmuştu. Avjin başını ağbeyinin omzuna yaslayarak Urfa'nın güzelliğine bakmıştı. Birkaç gün sonra ağbeyi Rozerin ile evlenecekti ve bu Avjin'i içten içe kıskandırıyordu. Berzah ağbeyi her zaman onun sorunlarıyla ilgilenirdi. Pamuklara sarmıştı adeta biricik bacısını. Şimdi ise durumlar değişiyordu. Sevdiği kadınla evleniyordu ve bunun hayaliyle yaşıyordu ağbeyi ama onu göremiyordu. Üzüldüğünü ve ikinci plana attığını görmüyordu ya da gerçekler Avjin'in gözünden çok farklıydı.

''Ağbey beni sevmeyi bırakmasın değil?" Avjin büyük umudunun bir beklentisiyle ağbeyine bakmıştı. Tüm masumluğu ve sevimli görüntüsüyle ağbeyinin gözlerinin içine bakmıştı.

''Hmm...bir düşeniyim bakalım.'' Berzah Ağa omzundan kendisine tüm sevimliliği ile bakan canın bir parçası olan kardeşine bakmıştı. Sevimli görüntüsüne kıyamıyordu Berzah Ağa ama aklından böyle düşünceleri silmek çok da kötü bir fikir değildi. ''Sevmem.''

Avjin öncelikle dudaklarını büzerek başını ağbeyinin omzundan kaldırmıştı. Gözleri dolu dolu ağbeyinin omzuna vurmuştu. ''Sevme o zaman öyle olsun.'' Avjin oturduğu uçurum kenarından kalkıp yürümeye başlamıştı.

Berzah Ağa kendisine kızan Avjin'in arkasından gülerek oturduğu yerden kalkmıştı. Hızlı hızlı giden Avjin'i yakalamak için hızlanmıştı. ''Avjin!Dur ve beni olduğun yerde beklemezsen seni evde çok pis gıdıklayacağım.''

Vurmayın Yüreğime Pranga Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin