Günler yerini haftalara, haftalar yerini aylara bıraktı. Mevsimler değişti. Soğuk kara kışın ardından bahar geldi Mardin'e. Etrafı saran çimen kokusunun yanında toprak kokusuydu. Bahar yağmurları ekinleri yeşertmek için elinden geleni yapıyordu. Yağmurun sesi Avjin'in yatak odasının penceresine vurarak yatakta uyuyan kocasını uyandırdı. Sabahın erken saatlerinde uyanan Agir Ağa uyumaya devam eden karısını kolları arasına çekti. Elini büyüyen karnın üzerinde gezdirdi. "Oğlum günaydın." Diyerek Avjin'in büyüyen karnını öptü. Birkaç ay sonra oğlu kucağında olacaktı. Hayalini kurduğu çocuğunu kucağına almasına sayılı günler kalmıştı. Agir Ağa yataktan kalkarak banyoya girdi. Elini yüzünü yıkadı ve abdest aldı. Sabah namazını kılmak için seccadesini kıbleye doğru serdi. Avjin yatakta uyurken Agir Ağa sabah namazını hızlıca kıldı. Ellerini semaya kaldırdı. "Allah'ım senin büyüklüğünden sual edilmez. Rabbim sen karımı ve doğacak olan çocuğumu bana bağışla. Ömrümü onların ömrüne koy amin." Duasını da ederek seccadesini katladı ve yerine koydu. Yaşlı kadının içine düşürdüğü kurt hergün biraz daha canını yakıyordu. Aylar önce araştırma yaptığı yaşlı kadının şu ana kadar dediği ne var ise gerçekleşmişti. Avjin'i korkutmak istemediği için gerçekleri saklaması omuzlarında yüke sebep olsa da karısı hamileydi. Bunu ona yapamazdı.
"Agirim günaydın."
"Günaydın oğlumun annesi, gönlümün canı cananı."
Avjin bu sözlerden sonra kıkırdadı. "Sabah sabah iltifatını neye borçluyum Ağam?"
Agir Ağa birkaç adımda yatağa doğru ilerleyerek oturdu. "Düşünmem gerekiyor." Diyerek Avjin'e doğru sokuldu. Elini Avjin'in yanağına koydu. "Avucumun içinde elma gibi kızaran yanağın desem." Duraksadı ve dudaklarını Avjin'in gözlerini öptü. "Siyah incilerine baktıkça huzuru bulduğum gözlerin desem." İşaret ve baş parmağıyla küçük fındık burnunu sıktı. "Fındık gibi küçük burnun desem." Sağ elini Avjin'in sol göğsünün üzerine koydu. Avucunu içinde atan kalbi, Agir Ağa'nın en sevdiği melodiydi. "Yüreğine vurgunum be Arslanoğlu gelini."
"Agir."
"Söyle benim ciğer parem."
"Fındık yemek istiyorum ben."
"Aşermelerin bitmemiş miydi?"
"Ben değil oğlumuzun canı fındık yemek istiyor." Avjin ne zaman karnını işaret etse, Agir Ağa için akan sular duruyordu. Yatakdan kalkarak komodinin çekmecesini açarak bir paket fındık içini karısına uzattı. Son zamanlarda Avjin'in canı her şeyi yemek istediği için tedbir almıştı. Tropikal meyvelerle buzdolabının doldurmuş mevsimi geçsede bulduğu meyveleri stoklayarak her an hali hazırda bulunduruyordu.
Avjin şaşkınlıkla şişkin karnın üzerine koyulan fındık içi paketine baktı daha sonra da kocasına. "Agir." dedi sesine yansıyan şaşkınlıkla.
"Agir ölsün senin yoluna söyle kurban olduğum."
"Seni seviyorum." Diyerek şişkin karnın üzerinde ki paketi açarak fındıkları yemeye başladı. Fındığın damağında bıraktığı tattan dolayı yedikçe yiyesi geliyordu.
"Kocana vermeyecek misin?"
Avjin ağzını fındıklarla doldururken bir taraftan da Agir Ağa'ya cevap vermek istiyordu. "Hayor!" Diyerek başını iki yana salladı. Oğlunun canı oldukça fındık yemek istemişti.
"Oğlum bu annen var ya babanı hep aç bıraktı."
"Öyle demesene Agir."
"Oğlum bu anan var ya tam bir yemek canavarı oldu. Seni kullanarak yemek yemeden duramıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vurmayın Yüreğime Pranga
Chick-LitTöre... Töre neydi? Töre yüzyıllardır sürdürülen bir gelenekti. Töre kandı,intikamdı Töre ölümdü. Töre davaydı. Töre ablasını öldüren çocukların temiz kalbiydi. BERDEL Göze göz,dişe diş, kana kan, cana can... Amed,Rıha ve Midyat Bu üç şehrin yüz...