Duyduklarından sonra bağ evinden bir hışımla çıkan Agir Ağa hastaneye gelmişti. Danışman kızın söylediğine göre ameliyatın devam ettiğini öğrenebilmişti. Ameliyatın olduğu kata geldiğinde ortalarda kimsenin olmaması dikkatini çekti. Kardeşi Mirza neredeydi?
Hızlı adımlarla elimde kan torbalarıyla gelen hemşirenin önüne geçti. "Burada bekleyen kardeşim nerede?"
Hemşire telaşla önüne gelen adama şu an durumu nasıl açıklayacağını bilmiyordu? Bildiği tek şey içeride yatan kadının canıydı. "Ameliyat devam ediyor ve benim çok acil şekilde bunları içeriye vermem gerek."
Agir Ağa kendisini geçiştiren ve yanından geçip giden hemşirenin arkasından öylece baktı. Neler olduğu hakkında en ufak bir fikri yoktu? Kardeşi Firuze'nin öldüğünü söylerken hastaneye geldiğinde ameliyatın devam ettiğini öğrenmişti. Cebinden telefonunu çıkararak kardeşi Mirza'yı aradı. Uzun çalmanın ardından açılan telefonun diğer uçundan yabancı bir kadının sesi gelmişti.
"Telefonu kardeşime ver."
"Şu an pek konuşabilecek durumda değil kendisi."
Agir Ağa sinirle telefonun diğer uçunda ki kadına bağırmaya başladı. "Ne demek konuşacak durumda değil?"
Telefonun uçunda olan kadının derin bir nefesi dışarı bırakmasını an be an dinledi.
"Kendinde değil şu an sakinleştiricilerin etkisinde."
Agir Ağa sarpa saran durumu anlamakta güçlük çekiyordu. "Kardeşim beni aradı ve eşinin öldüğünü söyledi. Hastaneye geldiğimde ise ameliyatın devam ettiğini öğrendim. Kardeşimi arıyorum ve siz bana şu an kendinde değil sakinleşticinin etkisinde diyorsunuz. Ne düşünmeliyim?''
"Birileri kardeşinize yanlış bilgi vermiş ve bilginin arkasından kardeşiniz sinir krizi geçirdi. İsterseniz bir alt katta ki 205 numaralı odaya gelebilirsiniz."
Agir Ağa telefonu kapatarak hızlı adımlarla aşağı indi. Koridorun sonunda olan odaya girdi. Kadın doğru söylüyordu. Mirza yatakta kendinden geçmiş bir halde yatıyordu. Odanın diğer uçunda ise hemşire olduğunu düşündüğü kadın başında bekliyordu.
"Siz geldiğinize göre ben çıkabilirim artık." Hemşire kadın korkuyla odadan çıkarak uzaklaştı. Bu adamların tekin olmadığını biliyordu. Bilmeyen yoktu zaten hastanede.
Yavaş yavaş kendine gelmeye başlayan Mirza'nın dudaklarından tek bir kelime çıkıyordu. "Firuze..."
Agir Ağa kardeşinin bu hallerini bilmiyordu. Hele ki Mirza gibi sert ve duygusuz bir adamın bu hale gelmesi kendisini şaşırtıyordu. Üç yıl önce böyle değildi Mirza çünkü hayatında Firuze yoktu. Kardeşinin omzunu sıvazladı. Yanında olduğunu bilmeye ihtiyacı vardı.
"Ağabey Firuze..." Boğazı düğüm düğüm olan Mirza konuşmakta zorlanıyordu. "Öldü dediler."
"Mirza burada yatıp ağlayacağına git karının ameliyat kapısının önünde bekle. Karın yaşıyor."
Mirza yattığı yataktan aniden oturur pozisyona geldi. Heyecanla Agir Ağa'ya baktı. "Doğru mu bu?"
"Git kendi gözlerinle gör."
Mirza kalkarak heyecanla yukarı da olan ameliyathanenin önüne gelmişti. Yeni çıkmış olan doktorun önüne geçti. "Firuze'nin durumu nedir?"
"Ameliyatımız gayet başarılı geçti. Karınız sıkı sıkı tutundu hayata. Önümüzde ki yirmi dört saatte bir komplikasyon olmazsa uyandırıcaz. Tekrardan geçmiş olsun."
İşte şimdi Mirza'nın içi rahata etmişti. Ermişti de kendisine yalan söyleyenler kimdi? "Ağabey birileri bana yalan söyledi çünkü benim seni arayacağımı biliyorlardı. Sen yanında Avjin'i getirdin mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vurmayın Yüreğime Pranga
Literatura FemininaTöre... Töre neydi? Töre yüzyıllardır sürdürülen bir gelenekti. Töre kandı,intikamdı Töre ölümdü. Töre davaydı. Töre ablasını öldüren çocukların temiz kalbiydi. BERDEL Göze göz,dişe diş, kana kan, cana can... Amed,Rıha ve Midyat Bu üç şehrin yüz...