Yüzüne kapanan kapının kilit sesiyle olduğu yerden doğrulamaya çalıştı Avjin. Zor da olsa ayağa kalktı. Yavaş adımlarla kapıya yürüdü. Kapının önüne gelerek zorlukla iki eliyle yumrukladı. ''Yaptıklarınız yanınıza kalmayacak.'' Kapının önüne tekrardan iki dizinin üzerine düştü. Biliyordu ki Agir Ağa kendisine sert ama dışarıda onun için her şeyi yapabilecek biriydi. Geçen zamanda bunları bizzat gözleriyle gördü. Canını yakan yediği tokat ya da yere itilmesi değildi. Canını yakan söylenen ağır sözlerdi. Geriye dönüşü olmayan işittiği sözler. Zişan Hanım ile iyice arası açılmıştı. Boran Ağa'nın kendisini dinlemeye tenezzül bile etmeden ailesi ve aşireti ile tehdit edilmişti. Asmin Yade ise Zişan Hanım'a destek çıkmasına oldukça üzülmüştü. Esir olduğu bu konağa geldiğinden beri kendini sadece Asmin Yade'ye yakın hissetmişti ama... üzülen ve canını yanan yine kendisi olmuştu.
Kapının önünde toparlanarak ayağa kalktı. Acı bir nefesi içine çekerek ağır adımlarla terasa çıktı. Yüzüne çarpan soğuk rüzgar ıslak yanaklarını sızlattı. Yüzünde ki acının vücudunda hızla yayılarak hafiflediğini hissediyordu. ''Yaşamak zorundasın.'' Avjin odaya girmek istemiyordu. Adımlarını Agir Ağa'nın çalışma odasına çevirdi. Ortak bir terası kullanıyorlardı nasıl olsa. Sıcak çalışma odasına girerek kapıyı ardından kapattı.
Çalışma odasını ilk kez giriyordu. Gözüne çarpan bir duvar boyunca siyah kitaplığa baka kaldı.İçinde yüzlerce kitaplar vardı. Agir Ağa'yı bir kez daha tanımadığını farkına varıyordu. Ellerinde Agir Ağa'nın kurumuş kanı harap ve bitap biçimde çalışma odasındaydı. Birkaç adım atarak kitaplığın yanına gitti. Eski sayfaların ve maatbada ki tonerin kokusu kitap kokusunu duydu. Gözlerinden akan yaşlara hâkim olamıyordu Avjin. Arkasında ki çalışma masasından destek alarak ayakta kalmaya çalıştı. ''Yaşamak zorundasın.'' Sürekli kendine tekrar ediyordu bu sözü çünkü Agir Ağa yaşamak zorundaydı. Gözüne çarpan kitabı eline alarak kapağını açtı. İlk sayfasında bir çift çizilmiş derin ve anlamlı bakan küçük gözler vardı. Altında ise bir tarih. On beş sene önce çizilmiş bir çift göz.
Elinde ki kitabı çalışma masasına bıraktı. Başka diğer bir kitabı eline alarak kapağını açtı. ''Ve sen gözlerine baktığımda kaybolduğum kadınsın.'' Agir Ağa'nın inci gibi el yazısıyla yazmış oldu bir cümle, aynı yılın mayıs ayında yazmış olduğu satırlardı. Kurumuş kanlı eliyle sayfada ki yazıya parmaklarıyla dokunarak hissetti. ''Ve sen gözlerine baktığımda kaybolduğum kadınsın.'' Cümleyi okuyarak kitabın kapağını kapattı. Kitabı çalışma masasına koyarak gözlerini yeniden kitaplığa çevirdi. Üzeri tamamen kaplanmış olan kitabı eline alarak kapağını açtı. Kara kalemle yapılmış anlamsız bir karalama vardı. Oldukça yıpranmış kitabın diğer sayfasını açtı. İç içe geçmiş zincir resmi yine kara kalem çalışmasıydı.
Avjin elindekinin bir kitap olmadığını anlayarak kapağını kapattı. Çalışma masasının sandalyesine oturarak elinde ki defteri masaya bırakmıştı. Dirseklerini masaya koyarak başını elleri arasına aldı. 'Ne yapıyordu Agir Ağa'nın çalışma odasında?' Zihninde ki soruya bir cevap bulamadı.
Dayanamayarak tekrardan defteri eline aldı. Kaldığı sayfayı açarak resme uzun uzun baktı. Sayfayı çevirdi. Kafesin içinde bir kuşu kara kalem ile çizilmişti. Yeniden sayfayı çevirdi. Heyecanla yeni resme baktı. Bir kadının gülen resmi vardı. Uzun dalgalı saçları, ince dudakları ve küçük gözleriyle sanki kendisine bakıyordu. Altında ki tarihe baktı. On beş sene önce mart aylarında çizilmişti. ''Yazgı...''
Sayfayı yeniden çevirdi. ''Hayatın bulmacalarından ziyade gözlerinin bulmacasını çözmek isterdim.'' Tek kaşını kaldırarak şaşkınca okudu. Birkaç sayfa daha resimlere baktı. Agir Ağa'ya ait olan eski bir defteri izinsizce alıp bakıyordu. Okuyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vurmayın Yüreğime Pranga
ChickLitTöre... Töre neydi? Töre yüzyıllardır sürdürülen bir gelenekti. Töre kandı,intikamdı Töre ölümdü. Töre davaydı. Töre ablasını öldüren çocukların temiz kalbiydi. BERDEL Göze göz,dişe diş, kana kan, cana can... Amed,Rıha ve Midyat Bu üç şehrin yüz...