17.Bölüm

13.6K 500 59
                                    

Sıcak güneşin kavurucu ışınları Miroğlu konağının üstündeydi. Hamdi Ağa keyifle kahvesini yudumlayarak bir taraftan da gazetesini okuyordu. Bugün uzun zamandır keyfi ilk defa yerindeydi. Sürekli oğlu olacak Dilaver Ağa'nın yediği bokları temizlemekten ve karakollardan toplamaktan oldukça sıkılmıştı. ''Döne Xanım(Hanım) dünden beri oğulun olacak kuru kere (eşşek oğlu) nerededir?"

Döne Hanım oğlunun nerede olduğunu dün gece geç saatlerde öğrenmişti ama Hamdi Ağa'nın uzun zamandır keyifli hâlini kaçırmak istemediği için başını olumsuzca sallayarak sehpanın üzerinde ki suyu alıp içti. ''Ben ne bilirim bey oğulunun nerede olduğunu. Bilsem hem söylemez miyim?"

Hamdi Ağa karısına güvenle bakarak dizine elini koymuştu. ''Şu zamana kadar bana yalan söylememişsen Döne Xanım bu saatten sonra da söyleme ki birbirimize güvenimiz kırılmasın öyle değil...haaa!''

''Tabii Ağa'm...''

Miroğlu konağının kapısı büyük gürültüyle ardına kadar açılmıştı. Dışarıdan gelen Agir Ağa ve adamları konağın avlusuna ayak basarak havaya şarjör bitene kadar ateş etmişlerdi. ''Dilaver iti şimdi çık bakalım karşıma şerefsiz.''

Hamdi Ağa oturduğu sedirden kalkarak eline belindeki silahını almıştı. Silahın namlusu Agir Ağa'ya doğru tutarak adamlarına işaret vermişti. ''Destur yoktur senin kitabında? Sen bir Ağa konağına nasıl böyle girersen Agir Ağa? Bu toprak benim bu konakta benimdir kimin toprağında kimin konağında kime silah tutarsın de bakam.''

Agir Ağa elindeki ağa silahının namlusunu havadan Hamdi Ağa'ya çevirmişti. ''Bu topraklar benimdir unutma ben izin verirsem sen bu konakta yaşarsın şimdi de bana oğlun olacak o it nerdedir?"

Hamdi Ağa kırılan onuru ve gururunun bu genç yaşta ki genç Ağa tarafından kırılmasını hazmedemeyecek kadar çirkef bir Ağa'ydı. ''Bana bak Agir Ağa aşiretlerin Ağa'sı demem çeker vurarım seni. Burası Miroğlu konağıdır nerede olduğunun farkına varasın önce.''

Derin nefesler alarak silahının kabzasını sıkmıştı Agir Ağa. ''Bir daha soru sormayacağım oğlun olacak o şerefsiz nerededir?"

''Bana bak dünkü çocuk seni ayağımın altına almasını iyi bilirim ben.'' Hamdi Ağa elinde ki tetiğe basmadan Ciwan tetiğe basarak silahının elinden düşmesini sağlamıştı. ''Tüm konağı talan edin.'' Agir Ağa'nın emriyle tüm adamlar Miroğlu konağını talan etmeye başlamıştı.

Acıyla yere düşen Hamdi Ağa inleyerek elinden akan kanların yere süzülmesine bakıyordu ki gözlerinin önünde duran iki çift lacivert ayakkabıyla gelen kişiye çevirmişti. Agir Ağa başına bir can alıcı soğuk ve bir o kadar sertti. ''Bizde Ata'ya saygı sonsuzdur Hamdi Ağa ama sen bu saygıyı bana namlunun ucunu tutarak ve silahın tetiğine basmaya çalışarak kaybetmişsen.'' Lacivert ayakkabısının ucuyla kan akan elinin üzerine getirerek yerde elini ezmeye başlamıştı. Hamdi Ağa acı dolu sesi tüm Mardin'e duyulacak kadar çığlığı ağzından firar etmişti. ''Şimdi de bana ben mi suçluyum yoksa sen mi? Ben Agir Arslanoğlu aşireti Ağa'sı ve aşiretlerin Ağa'sı olarak senden de o şeref yoksunu oğlundan Ağa'lığı alıyorum. O şerefsiz oğlunun yerini söyle yoksa ikinci kurşun beyninde patlar.''

Döne Hanım'ın içi kocasını öyle görünce kan ağlamıştı. Canını yakan çığlığına daha fazla dayanamayacaktı. Elinde ki son koz olan anneliği kullanacaktı. Agir Ağa'ya doğru gelerek sol göğsüne birkaç acılı yumruk vura vura yere çökmüştü. ''Agir Ağa daha ne istersin bizden? Önce Yazgı'm şimdi de oğlum mu çok geldi gözüne? Şimdi kocama işkence yaparsın. Kızımın namusunu kirletip kaçıp gittin. Senin yüzünden kızımızı zalim bir Ağa'ya verdik dayanamadı gül goncam tabii. Ciğerim yanıyor aaa dostlar ciğerim para pare yanıyor ölüyorum da görmüyorlar beni.'' Gözlerinden akan her yaşta Agir Ağa kahroluyordu. Bitiyordu.

Vurmayın Yüreğime Pranga Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin