Biten seansın sonunda Agir Ağa, seanstan çıkan Avjin'i bekliyordu. Gözlerinde ki yaşları silen Avjin koltukta kendisini bekleyen Agir Ağa'nın yanına geldi. ''Gidelim hadi.'' Aceleci tavırlarla buradan çıkıp gitmek istiyordu.
''Gidelim bakalım.'' Agir Ağa oturduğu koltuktan kalkarak Avjin'in arkasından yürümeye başladı. Klinikten çıkan Avjin'in üzerine gitmenin bir faydası olmayacağını biliyordu. Arabaya biner binmez yolcu koltuğuna oturan Avjin arabanın camını açmıştı.
''Ben uzun zamandır kendime yabancılaşmışım. Yaptığımız evliliğinin ağırlığı altında eziliyorum.'' Bakışlarını yoldan araba süren Agir Ağa'ya çevirdi. Sol elini kaldırarak yüzük parmaginda ki parlak alyansı çıkardı ve eline aldı. ''Bu yüzük beni sana bağlayan bir pranga.''
''Üzerine gelmeyeceğim çünkü yaptıklarımdan pişmanım.''
Alaycı bir gülümseme ile karşılık verdi. ''Pişman oldun demek bende pişmanım seninle evlendiğim için.''
''Bencilsin tüm olayları tek taraflı yaklaşan bir kadınsın.''
''Ben mi bencilim? On beş yaşımda benim gözlerimin önünde senin aşiretin ağabeyimi öldürdü. Evet bu bencillikse ben bencilim. Ellerinde ki kanda beni boğuyorsun.'' Sinirleri gerilen Avjin'in dilinde ki kilidi aralanmıştı.
Kan davası...denilen bu düzen neyin davasıydı? Genç yaşta kadınları dul bırakan düzenin yüz yıllardır süre gelen olan bir gelenek olmasına lanet etti Agir Ağa. Dedeleri, amcaları ve kuzenleri bu yolda can vermişlerdi. Kana kan, cana candı bu töre ama on beş yaşında ki bir kızın gözleri önünde ağabeyini öldürmek hangi kitapta yazıyordu? Aşiretinin hangi mensubundan adam daha doğrusu adamlığa sığmayan bir ölümü on beş yaşında ki kızın omzuna ağır yük bırakmıştı. ''Avjin!.."
''Sus Agir daha fazla konuşma.''
''Yaralarını sarmama izin ver.''
''Durdur arabayı inicem.''
''Avjin.''
''Durdur arabayı incem dedim sana.'' Avjin emniyet kemerini açarak direksiyonun başında olan Agir Ağa'ya yaklaşarak direksiyonu kırmasına neden olurken bir şekilde arabayı durdurup inmek istiyordu.
''Avjin ne yapıyorsun? Kaza yaptıracaksın. Emniyet kemerini de çıkarmışsın.'' Bir an için gözlerini yoldan ayırıp Avjin'e baktı.
''Dikkat et.'' Agir Ağa hemen önünden gelen ağır vasıta araçını görmesiyle direksiyonu kırarak yoldan çıktı. El frenini çekerek arabayı hemen durdurdu. Arabadan inen Avjin'in hemen arkasından indi. ''Delirdin mi sen ha?''
''Delirdim beni bu yüzden İstanbul'a getirmedin mi?''
''Az daha kaza yapıyordum o arabanın altından çıkmamız mucize olurdu.''
Avjin sinirle Agir Ağa'nın üstüne yürüyerek göğsünden itti. ''Yaralarımı saracakmış izin ver Avjin yaralarını sarmama.'' Agir Ağa'nın kendisine kurduğu cümleler tekrarlardı ve alayla güldü. ''Sen yara sarmak nedir bilir misin?"
''Öğrenirdim seninle birlikte.''
Avjin karşısında ki Agir Ağa'ya iyice yaklaştı ve gözlerini ateşten kehribar gözlere dikti. ''Her yara kapanmaz biliyor musun? Yara vücudumda değil içimde ve sen bu yarayı saramazsın çünkü buna ben izin vermem.''
''Bırak on beş yaşında ki küçük kızın yarasını sarayım.''
''Saramazsın on iki yıldır kanayan bir yarayı saramazsın.'' Gözlerinde biriken yaşlar önce yanağını ıslatıyor sonra da boynunu ıslatarak yoluna devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vurmayın Yüreğime Pranga
Genç Kız EdebiyatıTöre... Töre neydi? Töre yüzyıllardır sürdürülen bir gelenekti. Töre kandı,intikamdı Töre ölümdü. Töre davaydı. Töre ablasını öldüren çocukların temiz kalbiydi. BERDEL Göze göz,dişe diş, kana kan, cana can... Amed,Rıha ve Midyat Bu üç şehrin yüz...