12.Bölüm

15.6K 517 27
                                    

        Avjin tuttuğu nefesini sesli bir şekilde dışarıya doğru vermişti. Nefesini kaç dakikadır tuttuğunun farkında bile değildi. Kriz geçirmişti uzun zaman sonra. İçmeyi bıraktığı ilaçlar sayesinde çok büyük olmasada biraz olsun yol katetmişti ama bugün ilk defa ağbeyi ile olan bir anısı gözlerinin önünden geçmişti. Kanlı tabutun izleri ruhunu kırmızıya boyamıştı çoktan. Ağbeyinin kalp atışlarının yavaş yavaş yok oluşunu unutmamıştı ki nasıl unutabilirdi? Aldığı sesli nefesler ciğerlerine yetmiyordu. Kapıyı açarak dışarıya çıkmıştı. Arabadan biraz uzaklaşarak nefesini kontrol altına almak istedi. Çok uzun zamandır nefessiz kalmıştı. Yaşadığı onca anıyı unutmak ya da hafızasının bir bölümünün silinmiş olması yüreğinde ki acıyı dindirmiyordu maalesef. Hafızası hatırlamıyordu ama kalbi yaşadıkları onca güzel şeyi  unutamamıştı. Küçücük yüreğini yakup kavurmuşlardı kor ateşlerde. Aldığı sık nefeslerle, nefesini düzene koymuştu Avjin. ''Neler oluyor?"

Agir Ağa,Avjin'in kolunu tutarak kendine doğru çevirmekti. Sinirle aldığı sık nefesleri Avjin'in nefesine karışıyordu. Gözleri boşluğa bakar gibiydi kadının. Siyah gözlerine sonu görünmeyen bir kuyu oturmuştu. ''Sana neler oluyor dedim?"

Avjin yutkunmuştu zira boğazına oturan düğümle konuşması çok zordu. ''Bir şey olduğu yok.''

''Ne demek bir şey olduğu yok Avjin?"

''Yok işte bir şey olduğu yok. Geç kaldık gidelim mi?" Avjin kolunu Agir Ağa'dan kurtarak arabaya doğru yürümeye başlamıştı.

''Bu burada bitmedi. Duydun mu bunu konuşucaz?" Agir Ağa işaret parmağını kaldırarak söylesede Avjin'in sırtı dönük olduğu için görmemişti.

Avjin arka kapıyı açarak yerine oturmuştu. Hemen ardından Agir Ağa'nın da yanına oturmasıyla direk Mardin'in yolu tutulmuştu.

Yolculuk boyunca kimseden bur ses çıkmıyordu. Ciwan Ağa  ara ara arabanın ön aynasından dışarıya bakan Avjin'e bakıyordu. Bir kadın bu kadar güzel olmamalıydı.

Avjin'in suskunluğu içinde ki fırtınanın onda kalan iziydi. Akıp giden yola öylece bakıyordu. Hayatı da kendi ellerinden kayıp gidiyordu.

Agir Ağa sigara paketini bitirmişti. Her biten daldan bir sonrakini yakıyordu. Yanında ki kadının deli gibi neyi olduğunu düşünmek canı sıkıyordu. Avjin neyiydi ki Agir Ağa'nın? Karısı mı? Kağıt üzerinde ve Allah katında karısıydı ama Agir Ağa öyle göremiyordu Avjin'i. Ona baktıkça aralarında ki ölü bedenleri ve mezar taşlarını görüyordu. Beyni bunu bir türlü kabul etmiyordu. Avjin'i düşünüyordu ve merak ediyordu. Kadına karşı mantığını devre dışı bırakıyordu.

''Geldik pismam fotoğrafcı sizi bekliyor.'' Ciwan Ağa sessizliği bozmuştu. Arabasını kenara çekerek durdurmuştu.

Avjin ve Agir Ağa arabadan inmişti. Fotoğrafcı güzel bir yer seçmişti yeni evli çift için. Dicle nehrinin manzarası ve Mardin'in eşsiz güzelliği eşliğinde zoraki fotoğraflar çekiliyordu. Avjin kendisine dokunan adamdan ölesiye nefret ediyordu. Dokunuşları canını yakıyordu adamın. ''Şimdi Agir Bey Avjin Hanımın ellerinden tutun. Avjin Hanım sizde biraz geriye doğru yani nehre doğru sırt üzeri eğilin. Gözleriniz birbirinden kopmasın.''

Agir Ağa Avjin'in ellerinden sımsıkı tutmuştu. Avjin'de sırtını nehre doğru dönerek arkasına yaşlanmıştı. Uçurumun dibinde bu adama güvenmekten korkuyordu. Gözleri Agir Ağa'nın kehribar rengi gözlerine çıkarmıştı. Bilinmedik duyguların saklı ve esir olduğu gözlere sabitlemişti.

Fotoğrafcı istediğinden daha güzel bir poz almıştı. Birkaç kez deklanşör basarak farklı açılardan çekmişti bu pozu. ''Evet. Şimdi Avjin Hanım özel hazırladığımız salıncağa oturun lütfen. Agir Bey sizde Avjin Hanımın arkasına geçin ve başınızı Avjin Hanımın boynuna getirerek kokluyor gibi yapın. Gözlerinizi bu sırada kapatırsanız daha iyi olur. Bizzat Asmin Yade kendisi fotoğraflara bakacak da.''

Vurmayın Yüreğime Pranga Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin