49. Bölüm

6.5K 323 31
                                    

     Oturmaktan ruhu daralan Avjin hastanenin etrafında yürümeye başladı. Firuze'nin koluna girmesini her ne kadar istemesede,girmişti kadın. Oldukça inatçı ve dik başlıydı onda kendisini görüyordu Avjin. Gördüğü görüntüden rahtsız olan Avjin kolunu Firuze'den kurtararak bir iki adım ilerledi.

''GülAyşeeeee!!!"

Görümcesi GülAyşe'ye uyarır tonda seslendi. Talaşlanan görümcesine aldırış etmeden yanlarına doğru yürüdü.

Agir'in Ağa'nın,doktoru Yiğit yanlarına gelen Avjin'i görünce içini büyük bir hüzün kapladı. Ona baktıkça hüzünleniyordu. ''Avjin Hanım, sizi dışarıda gördüğüme sevindim.''

Avjin karşısında ki doktor Yiğit'in, görümcesi GülAyşe ile neden bahçede dolaştıklarını düşünüyordu. ''Teşekkürler...doktor bugün bana yeniden can verdin.''

Doktor Yiğit karşısındaki Avjin'den beklemediği sözleri işitmek şaşırtmıştı. Doğrusu GülAyşe ile yakalandığını düşünüyordu. ''Teşekküre gerek yok. Bende şimdi çıkıyordum zaten. Nöbetim biteli epey oldu.'' İki kadının yanında hızla uzaklaştı.

Avjin yanındaki görümcesi GülAyşe'ye   döndü. ''Sen aklını mı oynattın haaa? Ya ağabeylerinden biri görseydi.''

GülAyşe yakalanmanın verdiği sıkıntıyla ofladı. Hastane koridorundan adımını atmayan kadının bugün dışarı bahçeye çıkası gelmişti. ''Aklım başımda merak etme sen. Gördüklerin aramızda bir sır olarak kalacak Avjin. Duydun mu beni?"

Avjin'in tek kaşı havaya kalkmıştı. Kendisinin iki dudağı arasındaydı GülAyşe'nin hayatı. Her ne kadar gördüğü şeyler  kendisini ilgilendirmiyor olsada GülAyşe, birilerine söylemesinden korkuyordu. ''GülAyşe eğer ki bir daha görürsem, oldu göremedim insanlık hani işitirsem Agir ağabeyinin haberi olur.''

''Agir ağabeyim önce bir uyansında.''

''Uyanacak...''

Firuze bu ikiliye karışmadan sohbetlerinin bitmesini bekliyordu. Taa ki omzuna bir el dokunana dek. Kafası hemen geriye döndü. Gördüğü suretle rahat bir nefes aldı. Mirzaydı...sevdiği adam kendisini korkutmuştu bir anlık. Geriye doğru bedenini döndürdü. Karşı karşıyaydılar artık. Firuze başını vatanı bildiği göğse yasladı. Düzensiz ve hızlı kalp atışları oldukça hoşuna gidiyordu. Mirza'nın üzerindeki etkisi çok çok fazlaydı. ''Mirza ne zaman son bulacak bu hasret?" Günlerdir kafasında dönenen soruyu bugün soruyordu.

''Hele bi Agir ağabeyim uyansın. Mardin'e döner dönmez kırk gün kırk gece düğün yapıcam bizim için.''

Firuze buruk bir şekilde güldü. ''Kırk gün kırk gece çok fazla Mirza.''

''Senin bu güzelliğinin yanında ne ki kırk gün kırk gece düğün. Kahve gözlerinin toprağında aşkımı sürmek istiyorumm. Koyu kahve ipeksi saçlarına dokunmak istiyorum. Her gece kulağına şiirlerimi okumak istiyorum. Huzuru vaad eden boynunda yeniden can bulmak istiyorum. Unutma ki kalbin bana emanet.''

Gözleri dolu dolu olan Firuze'nin gözlerinden yaşlardan özgürlüğüne kavuşuyordu. Yanaklarından boynunu ıslatan gözyaşlarına aldırış etmeden. Gözlerini, Mirza'nın bal renginde olan gözleriyle buluşturdu. ''Söz ver bana.''

''Ne sözü.''

''Ben seni hastane koridorlarında gözlerim yaşlı bir şekilde beklemeyeceğim.''

''Söz Firuzem sen, beni bu hastane koridorlarında beklemeyeceksin ama ben, seni bekleyeceğim. Hem de birçok kez.''

''Ne diyorsun Mirza bilmece gibi konuşma?"

''Sen çocuklarımızı doğrumak için doğumhaneye gireceksin ve ben seni hemen önünde bekliyor olacağım tabii ki evladımıda.''

Vurmayın Yüreğime Pranga Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin