devasa varlığa sahip bir aktör

8 1 0
                                    

Uyanıyorum. Başım biraz ağrıyor, alkolden dolayı olsa gerek. Biraz kendime gelmeye çalışırken boşluğa dalıyorum ve gece yaşanan her şeyi düşünüyorum. Arkamı dönüp Kyungsoo'yu uyurken görmek istiyorum. Odanın camı açık, güneş ışıkları odaya giriyor. Masa lambası söndürülmüş. Yavaşça diğer tarafa dönüyorum, boş. Birisinin yattığı çok belli olan yatağın sağ tarafı şimdi boş. Doğruluyorum ve geriniyorum. Biraz sonra kalkıp banyoya gidiyorum, o sırada banyodan henüz çıkmış Junmyeon ile karşılaşıyorum. "Günaydın." diyor bana. 

"Günaydın." diyorum yukarı sıyrılmış şortumu çekiştirerek. 

"Elini yüzünü yıka da aşağıya gel kahvaltı hazırlıyoruz." 

Başımla onaylıyorum onu, gülümsüyor bana. Banyoya girip işiyorum ve elimi yüzümü yıkıyorum. Aynadaki yansımam beni her zamanki gibi tatmin etmiyor. Bir bok çuvalından farksız görünüyorum; yüzüm şişmiş ve saçlarım dağılmış. Banyodan çıkıp aşağıya iniyorum, mutfaktan sesler geliyor. Birisi plak koymuş, The Delfonics çalıyor. Benim plağım. Gülüşmeler. Mutfağın kapısında duruyorum. Chanyeol, Sehun ve Baekhyun kahvaltı hazırlarken Alfredo ve Junmyeon mutfak masasında oturuyorlar. Kyungsoo'yu göremiyorum ama biraz sonra bahçe kapısından içeri giriyor. Elim ayağım boşalıyor gibi oluyor, heyecanlanıyorum ve utanıyorum. Dün yaşananlar tamamen aklımın her yerine kazınmış durumda. Ona bakamıyorum. Acaba bana nasıl davranacak diye merak ediyorum. Ve ben ne kadar otuzuna yaklaşmış bir adam olsam da hayatımın hiçbir anında bir öpücükten sonra ilk öpücüğünü almış bir ergen gibi utanacağımı düşünmezdim.

"Günaydın Jongin, niye orada duruyorsun otursana." Baekhyun'un sesiyle kendime geliyorum. Şimdi herkes bana bakıyor.

"Uyanamamış daha bizimkisi." diyor Alfredo. İlerleyip mutfak masasına oturuyorum. 

Baekhyun salatalıkları doğrarken "Faye sağ salim varmış mı?" diye soruyor. Omuz silkiyorum, "Varmıştır herhalde."

"Sor bir yine de."

"Tamam, sorarım." Telefonum nerde onu bile bilmiyorum. Dün akşamdan beri onu görmedim. Belki de koltuklardan birinin minderleri arasında kayboldu. Yine de kahvaltıdan sonra bir mesaj atmayı aklımın bir köşesine yazıyorum.

"Siz oturanlar, kalkın da şu tabakları masaya yerleştirin." Sehun bize seslendiğinde yerimden bile kalkacak gücü bulamıyorum. "Bahçeye mi?" 

"Evet." diye onaylıyor Baekhyun, Junmyeon'u. Bir bakıyorum ki Kyungsoo da tabaklardan almış bahçeye gidiyor. Ben hala yerimde oturmuş duruyorum öyle. Bana bakmadı bile. Bunu dert edecek halde miyim ondan da emin değilim gerçi. 

Tabakları bahçedeki masaya taşıyoruz. Bir an sonra hepimiz sandalyelere yerleşmişiz. Sıradan sohbetlerin döndüğü sakin bir kahvaltı ediyoruz. Kyungsoo'dan tarafa bakmıyorum ve sohbete yalnızca gerektiğinde dahil oluyorum. Midem bulanıyor gibi olduğu için çok bir şey yiyemiyorum, yalnızca yiyormuş gibi görünüyorum. 

"Kahvaltıdan sonra hemen gidecek misiniz?" diye soruyor Chanyeol.

Sehun, "Bizim gitmemiz lazım artık." diye yanıtlıyor onu. "İş güç bekler."

"Sen Alfredo?" 

"Bir dostumun provasına katılacağıma söz verdim. Onu bir ziyaret etsem iyi olur."

"Bu ne ya herkes gidiyor." diye yakınıyor Chanyeol. "Bir kahve içseydik bari." Kimseden ses çıkmıyor ve herkes kahvaltısını etmeye devam ediyor. Chanyeol baktı hiç kimse tarafından umursanmıyor bir de Kyungsoo'ya dönüyor: 

"Sen Kyungsoo, kalır mısın biraz daha?"

"Kalırım Chanyeol." diyor. Chanyeol'un yüzünde güller açıyor. "Ha şöyle ya." diyor. Kyungsoo gülümsemekle yetiniyor, ben de yemeğimi yiyormuş gibi görünmekle. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: a day ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

aykırı britanyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin