Sabah yorgun bir şekilde uyanıp yataktan kalktığımda kendimi banyoya attım. Aynada kendime baktığım zaman saçımın başımın iyice dağıldığını gördüm. Elimi yüzümü yıkadıktan sona üç, dört aydır rutine bağladığım şeyleri yapmaya başladım. Toprak'ı uyandırdıktan sonra aşağıya kahvaltı hazırlamak için indim. Mutfağa geçtiğimde masanın çoktan hazır olduğunu gördüm. Yalın abi ekmekleri dilimlerken tezgahtan bir bardak alıp su doldurdum.
''Günaydın Yalın abi.''
''Günaydın. Nasılsın?''
''Üzerimden tır geçmiş gibi desem inanır mısın?''
''Şu haline bakarak inanabilirim sanırım.'' Yalın abinin dalga geçmesine göz devirip koluna vurdum.
''Çiçek, pek karışmak istemiyorum sana aslında ama gerçekten iyi misin? Son bir aydır garip gibisin.''
''Biliyorum. Geçen ay ofis işiyle çok uğraştık ya onun yorgunluğunu atamadım bir türlü. Ama toparlarım kendimi yakın zamanda.'' Biz Yalın abi ile konuşurken yanımıza Toprak gelmişti.
''Nasıl oldun güzelim?'' Diyerek elimi tutunca zoraki gülümsedim.
''Dakikalar önce sorduğunda nasılsam hala öyleyim hayatım. Hala iyiyim, merak etme.''
''Bugün izin alıp seninle mi kalsam?''
''Gerek yok Hande gelecek zaten.''
''Emin misin?''
''Eminim.'' Toprak inanmamış gibi dursa da Erdem babalar içeri girince susmuştu. Hep birlikte kahvaltı yaptıktan sonra herkes işlerine dağılırken ben de ortalığı toparladım. Bir ara Hande arayıp yola çıktığını söylemişti. Ondan sonra işlere geri dönerken sabahın bu saatine canım pasta çektiği için arayıp pasta almasını söylemiştim. Bütün işim bittikten sonra koltuklardan birine uzanıp Müge Anlı'yı açtım. Boş boş ekrana bakarken geçen şu dört ayımı düşünmeye başladım.
Her şey çok güzeldi. Evdekilerle ilişkimiz, Toprak'la aramızdakiler her şey olması gerektiği gibiydi. Bir iki aydır ofisi tamamlamaya çalışıyorduk ki neredeyse sonuna gelmiştik. Bu arada Emin abla hamileydi. Bu sefer bir erkek çocukları olacaktı. Selçuk abinin keyfi oldukça yerindeydi yani. Sürekli beni arayıp bu çocuğunun da ebesi olup olmayacağımı soruyordu. O anlar bir kez daha aklıma gelirken kahkaha attım.
Temmuz abim benim düğünümden sonra laps diye Balım'la nişanlanmıştı. Hatta şu aralar ev dizme telaşındalardı. Bizim mahalleden, eve yakın bir yer seçmişlerdi. Bir iki ay içerisinde evlenecek gibi duruyorlardı. E tabi bunlar bizi sevindiren gelişmelerdi. Üzücü olan ise abimler bir bebeklerini kaybetmişti. Düğünümden bir ay sonra Selin ablanın hamile olduğunu öğrenmiştik fakat düşük olmuştu. Biraz zor toparlanmışlardı ama sonunda başarmışlardı.
Merve ve Anıl nihayet sevgili olabilmişlerdi, Tuğçe o yıldönümünde beklediği evlenme teklifini almıştı. Fatih'in şu sıralar teklif etmek için hazırlıkta olduğunu biliyorduk. Bulut yeni birisiyle görüşüyordu ki kız çok tatlıydı. Aklı varsa o kızı asla kaçırmazdı! Sadece benim koca kafalı kuzenimde tık yoktu. E tabi bu durum Hande'yi biraz çileden çıkartıyordu. Kendi kendime konuşurken kapının çalmasıyla birlikte ayağa kalktım. Kapıyı açtığımda Hande içeri girdi.
''Hayırdır, gulyabani filmi yeniden çekiliyorda seni gulyabani rolüne mi seçtiler?''
''Öff, hemen laf sok hemen. Sakın fırsatını kaçırma.'' Hande omzuma vurup içeri geçince kapıyı kapattım.
''Kızım laf sokulmayacak gibi mi? Sen kendine baktın mı hiç bugün aynada?''
''Baktım.''
''Ne gördün peki?'' Omuzlarımı düşürüp derin bir nefes verdim. Gözlerim anında dolarken Hande gelip sıkıca sarıldı bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHALLE ARASINDA 2
Novela JuvenilMahalle Arasında kitabının devamıdır. Okumak isterseniz lütfen önceliği ilk kitaba verin.