24) Ardhros'un Hikayesi -Part 7

2.3K 186 34
                                    

  

 Nessa'nın yayına dokunduğumda avucumda oluşan o yarı şeffaf, parlak iz... Yanmıştı... Simsiyah bir renge bürünmüştü. Acıyordu ve sızlıyordu.

 Fakat yumruklarım ilk alev aldıkları zaman, elime zarar vermemişlerdi de şimdi neden vermişlerdi? Ayrıca bundan daha tuhaf olan şey; sadece o parlak iz'in üstünün yanmış olmasıydı... Elimin geri kalan yüzeyleri normaldi...

 Alev alan yumruklarımın sebebi olan o kırmızı ışıklar ya da yaratıklar; Nessa'nın buzlu ve soğuk silahının bıraktığı izi, bir hastalıkmışcasına atmaya çalışmışlardı vücudumdan ve yerine kendi izlerini yerleştirmişlerdi sanki...

 Kafamın ağırlaşmaya başladığını hissediyordum. Ama düşünmeye devam ettim... Yumruklarım alev aldığında... Yani küçük, kırmızı, parlak yaratık yeniden harekete geçtiğinde... Yani içimdeki yaratık...

 Yutkundum.

 İçimde bana ait olmayan bir şeyler vardı.

Bu şey her ne ise; sinirlendiğimde harekete geçiyordu ve kontrolümü kaybediyordum...
Bu şey kendine uymayan şeyleri ortadan kaldırıyordu, aynı parlak iz gibi...
Bu şey harekete geçtiğinde ben... Kendi bedeninde bir tutsaktan farksızdım, değil mi...?

 Yaralı elimi alışkanlıkla saçlarımın arasından geçirdim ve acısını umursamamaya çalıştım.  Derin derin nefesler alıyordum ve sakinleşmeye çalışıyordum. Kontrolümü kaybetmemek için sinirlenmemeliydim.

 Düşüncelerimde ise yanılmayı diledim. Ama belli ki bu bulmacanın başka bir cevabı yoktu: Sinirlendiğimde, içimdeki güç açığa çıkmıştı ve avucumdaki başka bir gücün iziyle karşılaştığında...

 Onu yok etmişti...

***

 Kafamdaki düşünceler oranın altını üstüne getirirken amaçsız bir yürüyüşe başlamıştım ve bir çalılığın yanından geçerken küçük beyaz bir tavşan önüme çıktığında avlanmayı tamamen unuttuğumu fark ettim!

 Ama ben boş boş bakınırken tavşan zıplayıp geldiği çalılığa geri kaçtı. İç geçirdim. Hala sızlayan elime baktım. Acısı artmaya başlamıştı. Dişlerimi sıkarken sinirle nefesimi burnumdan verdim ama vücudumun tekrar ısınmaya başladığını fark edince sakince derin nefesler alıp rahatlamaya çalıştım.

 Eğer sinirlenirsem... Her şey daha da kötü oluyordu. Zaten hava da kararmaya başlamıştı ve kampa dönmekten başka yapabileceğim bir şey yoktu.

 Güneş batarken ben hala yürüyordum ve zihnimde bir çok parçayı oturtmakta güçlük çeksem de, sanırım bir bulmacadan farksız hala gelmiş olan bir şey konusunda emindim:

Nessa'nın Sırrı...

 Başka bir gücü taşıyor olmalıydı, değil mi? Ama belki de gücü, sadece silahında mevcuttu. Çünkü benim yumruklarımın aksine, çevresine buz gibi dalgalar yayan ve parlayan şey o silahtı, Nessa değildi...

Hayır, bulmacayı çözememiştim...

Çünkü bulmaca yeni başlıyordu...

***

 Kampa vardığımda hava çoktan kararmıştı ve ortada yanan ateşin üzerinde pişmekte olan keklikleri görünce, gerçekten acıkmış olduğumu fark ettim. Bir anlığına da olsa cevaptan çok karmaşık bir bulmacaya benzeyen düşüncelerimi unutmaya çalışıp ateşin iki yanına dizilmiş kütüklerden birine doğru ilerlerken Elenor'un sesini duydum:

SELÛNE(Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin