7) KIŞIN IŞILTILI YAYI

4.5K 316 15
  • İtfaf edildi Kusursuz Vorpal'a :)
                                    

Buzdan bir gölge, sanki yerdeki aynaya bakıyorum ama yansımamı göstermiyor... Zihnimde bir ışık çakıyor, parça parça görüntüler gözlerimde canlanıyor:

Bir kadın... Kar beyaz teni ve açık sarı, uçları maviye çalan dalgalı saçları var. Gözlerine onun bir parçasıymış gibi takılmış maskesi, beyaz renk ve gümüş işlemeli... Alımlı ve zarif yürüyüşüyle bir Prenses'i hatırlatıyor.

Bir adam... Daha koyu bir ten rengi var. Kahverengi saçlarının uçları kırmızıya çalıyor. Gözleri ateş gibi rengarenk... Güçlü ve kendinden emin yürüyüşüyle bir Prens'i andırıyor o da...

Adam ve kadın aralarında bir kol mesafesi boşluk kalınca duruyorlar. Sanki aralarında görünmez bir duvar var ve önce adam, kadına sesleniyor. Ama ben ne dediğini anlayamıyorum... Sonra da kadın adama:

''Calaelen...''



Gerçekliğe döndüğümde tüm bedenim kasılmış bir halde nefes almaya çalışırken buldum kendimi.

Artık buzdan gölge yoktu sadece gölgem vardı. Zihnime dolan görüntülerse, çarpık ve parça parçaydı. Geriye aklımda kalan şey ise; Calaelen...

Neden böyle bir şey görmüştüm? Calaelen bir isim miydi? Anlamı neydi?
Ilgım... Bu görüntüler Ilgım'dan zihnime akıyor olmalıydı! Sanırım o bana dokunduğunda güçlerini bahşetmekle kalmayıp benimle birleşmişti! Bu... Bu olabilir miydi? Böyle bir şeyin gerçekleşmesi sınırsız güç ya da ölümsüzlük anlamına mı geliyordu? Bilmiyordum...

Tek bildiğim şeyse bu güçlerle neler yapabileceğimi keşfeder etmez... İnsan Kralın sonu gelmiş demekti. İntikam gözüme hiç olmadığı kadar kolay gözüküyordu.

Soğuk gece havasını içime çekip, geri üflüyor, arkamda kar taneleri bırakarak hızlanan adımlarımla ilerliyordum. İki-üç günlük yolum kalmıştı o krallığa ve önümde orkların çokça görüldüğü bir orman vardı. Bu ormandan geçerken bir kaç orkla karşılaşsam fena olmazdı hani, yeni güçlerimi denemek için...


Güneş doğmadan saatler önce ormana ulaştığımda, belki de gece yolculuğu için fazla sessiz olduğunu düşündüm. Karanlık, kuytu... Ne bir yaprak hışırtısı, ne de herhangi bir canlıya ait sesler duymuyordum. Şüphelenince yola şafakta devam etmeye karar verdim ve kalın gövdesinden tüm ormana yayılmış gibi kökler çıkaran büyük bir meşe ağacının altına uzandım.

Yayım elimdeydi, oklarım ve ikiz bıçaklarım ise sırtımı yaslayınca rahatsız ettikleri için çıkarıp diğer elime almıştım. Dev meşe ağacına yaslandıktan sonra yayımı bırakıp kalbimin üstündeki cebe dokundum. Kendimi iyi hissedince yayımı tekrar elime aldım.

Gözlerimin kapanmaya başladığını hissedebiliyordum...

Gecenin tam ortasıydı, yıldızların en çok parladığı zaman... Ve ben ateş bile yakmamıştım. Artık üşümüyordum, üşüdüğümü hissetmiyordum ve bu tuhaf gelmiyordu. Ayrıca zaten ateş yaksam çevredeki bütün orkları yanıma çekerdim.

Birden yayımı kaldırıp incelemeye başladım. Ladin ağacından -kutsal Fey ormanının en sağlam ağacı- yapılmıştı. İnce, zarif ve uçlara doğru kıvrılan bir yapısı vardı... Aklımdan geçen anlık bir düşünceyle... Birden yayıma üfledim.

Kar tanecikleri yayımın üzerine yapışmışlardı ve onu ışıltılı, parlak bir hale getirmişlerdi...

Elimle yayımı baştan aşağı sıvazladım. Ufak pürüzleri giderdim. Gülümsedim, çok güzel olmuştu. Onu kenara koyduktan sonra oklarımı da elden geçirmeye karar verdim...

İşim bittiğinde kış kadar ışıltılı bir yayım ve bir o kadar parlak oklarım olmuştu.

İç geçirdim. Yayımı ve oklarımı rahatça görüp ulaşabileceğim şekilde ağacın dibine yasladım. Uzanıp gökteki yıldızlara bakarken zihnimde uçuşup duran düşünceleri toparlamaya çalışıyordum, bazı düşüncelerimden ise saklanmaya... Ama o düşünceler beni yine bulmuştu. Geçmiş peşimi bırakmıyordu. Evet, belki artık daha güçlü bir yanım vardı:

Selûne olmak... Ama...

Bir Elf Krallığı yoktu...

Çünkü bir Elf Kralı yoktu...

Babam yoktu...

İnsanın güçlü bir yanı olması, kaybettiklerini geri getiremiyordu...

Tuhaftı. Çünkü bu babamı düşündükten sonra kirpiklerimin ıslanmadığı tek andı. Ah... Doğru kar taneleri vardı aralarında hala...

Sonra başka düşünceler zihnimi yokladı. Ilgım'ın rengi maviydi. O halde bana hangi doğasal gücü bahşetmiş olabilirdi? Ağzımdan çıkan soğuk nefes, bu gücün kar ya da buzla alakalı olduğunu söylüyordu. Peki... Başka neler yapabiliyordu? Birdenbire:

Her neyse artık uyusak mı? diyen iç sesimi dinleyip uykuya dalmaya hazırlanırken...

"Agharsh nagaa!" diye öküz gibi bağıran Ork seslerini hemen tanıdım.

Onların dillerini bilmiyordum, hatta bir dilleri var mıydı ki? Umrumda değildi. Uykumla arama girmişlerdi. Hepsinin sonu gelmişti!

Sadece uykunu böldüler diye onları öldürmeye kalkıyorsan-

Çeneni kapat iç ses. Tabi ki de tek sebep uykumu bölmeleri değil!

Orkların gelip krallığımızın köylerine yaptığı baskınları hatırladım...

Babam tahtında düşünceli bir şekilde oturuyordu, bende onun ayaklarının ucunda yumuşak pelerini ile oynuyordum. Bir askerin gelip ona:

"Orklar... Canlı bırakmamışlar." dediğini duymuştum ve babam çok sinirlenmişti. O gün o saatte ayaklanıp ordusuyla yola çıkmış ve çok az askerle geri dönmüştü.

Evet orklar yenilmişti ama kayıplarımız büyüktü ve o pis yaratıklardan daha başka diyarlarda da çok fazla vardı.

Bu yüzden orklardan nefret ederdim. Ama daha çok insanlardan... Çünkü orklar sefil yaratıklardı sadece, lanetlenmiş bir ırk... Lakin insanlar... Elfler kadar güzel insanlar olduğunu duymuştum, hem dış hem de iç güzellik... O halde onların Kralı neden acımasız bir pislikti?

Şimdi anladın mı iç ses! Yanıt yok...

Her neyse, yeni güçlerimi denemek için bundan iyi bir fırsat olamazdı!

Hemen toparlandım. Kış kadar ışıltılı ve soğuk yayımı sıkıca kavradım, yakınlardaki çok yüksek olmayan bir ağaca tırmandım ve orkların geçişini beklemeye başladım. Seslerden ve biraz ötede parlayan meşalelerden on-on beş kadar ork olduğunu tahmin ettim.

Artık iyice yaklaşmışlardı. Işıldayan yayıma, ışıldayan oklarımdan birini geçirip en ön sıradaki ork'a nişan aldım... Derin bir nefes...

Fakat ben vuramadan ağaçların arasından çıkan üç atlı, orklara saldırmaya başladılar!

Hayır, kimse benim avıma dokunamaz!

Hayır, kimse benim avıma dokunamaz!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
SELÛNE(Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin