MEDYA: Xalliana
(İsarah'nın ağzından devam ediyoruz.)
❄❄❄
Kampı toparlayıp, yola koyulalı bir kaç saat olmuştu. Ardhros; en önde kendi atını sürüyordu. Elçi Talion; onun arkasında, Tiwele'yi sürüyordu ve Tiwele'de halinden memnun görünüyordu. Goliath ise onun arkasında kendi atındaydı ve en arkada Elenor ile ben; Elenor'un atında ilerliyorduk.
Ormandan çıkmış; boş, ağaçsız bir arazide yolumuza devam ediyorduk ve insanların yaşadığı yerlere yaklaştıkça azalan ağaç sayısı dikkatimi çekmişti. Ağaçlar olmadan nasıl yaşıyorlar, diye düşünüyordum; bir de yol boyunca herkesin çok sessiz olduğunu...
Sessizliği bozan Elenor oldu:
''İşte! Sonunda krallık göründü!'' dedi. Kafamı kaldırıp tüm ihtişamıyla yükselen surlara baktım ve dudağımın kenarının şeytanca kıvrılmasına engel olamadım...
Her şeyin sonlanacağı yere giderek yaklaşıyorduk ve kendimi tuhaf hissetmeye başlamıştım... Bu tuhaf his... Sanki içimde biriken duygular buzdan bir duvarın arkasında sıkışmışlar gibiydi. Bu buzdan duvarın kendisi de bir duyguyu temsil ediyordu sanırım, intikam duygusu...
Krallığım... Yıkılmıştı.
Halkım... Yozlaştırılmıştı.
Arkadaşlarım, ailem... Elimden alınmıştı.Ve bunları yapan kişi hayatımı borçlu olduğum Prens'in babası... Yani insan Kralı Torm idi.
Böyle düşününce kendimi daha da tuhaf hissettim. Hayatımı kurtaran Ardhros'un babasını öldürmek için buradaydım. Sırf bunun için günlerce gizlenerek onlarla yolculuk yapmıştım. Sırf bunun için onlarla yakınlaşmıştım ve şimdi... Bunların hepsini bir kenara atıp...
Ah! Tamamen saçmalıyordum. Onlar insan, ben ise Elf'im... Kendine gel İsarah! Kendine gel! Her şeyini elinden alanlar bu insanlardı!
Yine de... Elenor, Goliath ve Ardhros şuana kadar bana hep yardım ettiler...
Olabilir! Ama bu 'insan' oldukları gerçeğini değiştirmez!
Ama insanların hepsi aynı olmayabilir...
İnsanların hepsi aynıdır!Tam o sırada Elenor atı durdurunca düşüncelerimden sıyrıldım ve Ardhros'un sesini duydum:
''Muhafızlar! Kapıları açın!'' diye bağırdı. Fakat hiçbir hareketlilik olmadı. Ardhros, surların tepesindeki gözcü kulelerine doğru bağırmaya devam ederken farkettim ki; aslında krallığın devasa giriş kapısı, surların çevresini saran beş metre genişliğindeki su dolu hendeği aşmanın tek yolu olan köprüydü...
Devasa kapı açılıp köprü görevi görmezse krallığa girmek mümkün değil miydi şimdi?
''Kapıları açın!'' diye tekrar bağırdı Ardhros, ama yine yanıt gelmedi. O sırada Elenor:
''Ardhros, gözcü kuleleri boş görünüyor...'' dedi. Ben de kulelere baktım ve elf gözlerim orada kimseyi göremedi. Kuleler gerçekten de boştu. Ardhros ise:
''Ne demek boş?! O muhafızlara uyusunlar diye mi maaş veriliyor! AÇIN ŞU KAPILARI!'' diye bağırdı. Fakat yine hiçbir yanıt gelmedi. O sırada Goliath konuştu:
''Dikkatli olsak iyi olur, kapılar sadece savaş durumunda kapalı olurdu ve gözcü kuleleri de hiçbir zaman boş olmazdı Ardhros... Ayrıca Kral'ın sefere çıktığını söyleyen şu mor üniformalı tuhaf ulağı hatırlayan tek kişi ben miyim?'' dedi çevresine kuşkulu bakışlar atarken. Goliath böyle söyleyince bende biraz şüphelendim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SELÛNE(Düzenleniyor)
FantasyEski bir elf efsanesi şöyle der; Karlı dağların kalbinde, En soğuk olanın içinde, Kış rüzgarlarıyla, Buzdan beslenerek büyür. ❄ ❄ ❄ Yanardağların kalbinde, En sıcak olanın içinde, L...