29) ÖZEL BÖLÜM 3

2.4K 158 45
                                    

  

(6 yıl sonra)

Kızıl saçlı küçük kız çocuğu, koşarak eski kulübenin içine girdi. Arkasından seslenen beyaz saçlı adamı umursamadan, gıcırdayan merdivenleri koşarak çıktı ve kulübenin çatı katına ulaştı.

Çatı katında bulunan tek odanın kapısını ittirdi ve içeri girmek üzereyken birden karşısında beyaz kıyafetli adam belirdi ve yolunu kapattı.

On iki yaşındaki küçük prenses kaşlarını çatarak:

''Bu haksızlık! Neden bu odaya giremiyorum, Celebyrth!'' dedi. Beyaz saçlı adam, yani Celebyrth:

''Bu odada önemli bir şey yok, Prenses... Lütfen, artık aşağı dönün ve okçuluk eğitiminize devam edelim, olur mu?'' dedi gülümseyerek. On iki yaşındaki prenses de gülümsedi ve:

''Kafana elma koyarak devam edebilir miyiz?'' dedi.Bunun üzerine Celebyrth düşünceli bir ifadeye bürünerek:

''Hmmm...'' dedi. Küçük Prenses ise:

''Lütfeeen!'' diye ısrar etti ve Celebyrth:

''Bir dakika, lütfen.''Diyerek iki eliyle gözlerini kapatıp bir süre öylece durdu. Küçük prenses, adamın neden bu hareketi yaptığını bilmiyordu ama yaptığı zaman titrediğini farkediyordu. Sanki bir tür büyü yapıyormuş gibiydi.

Sonunda adam ellerini gözlerinden çektiğinde, kaşları yukarı kalktı. Başını hızla iki yana sallarken konuştu:

''Olmaz, olmaz... Bu hiç iyi olmaz Prenses. Ağaçtaki elmalardan birini vurmayı deneseniz?'' dedi endişeli bir ifadeyle. Küçük prenses ise:

''Uf... Seni vurmayacaktım ki...'' dedi. Beyaz saçlı adam:

''Yine de... Önce ağaçtakileri vurmayı deneseniz daha iyi olur diye düşünüyorum.'' Dedi ve Küçük Prenses:

''Tamam, önce ağaç! Sonra Kafa!'' diyerek koşa koşa merdivenlerden indi. Arkasından ağır adımlarla basamakları inen Celebyrth ise iç geçirerek:

''Biraz daha sabret Celebyrth, biraz daha..'' dedi.

❄❄❄

''Buyrun bayan.'' Diyerek ekmekleri müşterisine uzatan yaşlı fırıncı:

''Buralara yeni mi geldiniz? Küçük kasabamızda sizi daha önce hiç görmedim.'' Diye ekledi. Kukuleta takan genç bayan müşteri, ekmekleri alırken cevap verdi:

''Evet.'' Dedi.''Aslında buralarda iş arıyorum. Şifacıyım.'' Diye ekledi. Bunun üzerine yaşlı fırıncı, tezgahın üstünden kafasını biraz öne uzattı ve fısıldayarak:

''Kasabamızda bir şifahane var ama...'' deyip cümlesini yarıda kesti. Bunun üzerine genç bayan da merakla fısıldayarak:

''Ama?''diye sordu. Yaşlı fırıncı sağa sola birer bakış attı ve ardından:

''Oradaki şifacıların kimseyle ilgilendiği yok.!'' Dedi ve geri çekilip elini sırtına götürdü:

''Ah, yaşlı sırtım! Şifahaneye gidince daha da kötü oldu!'' dedi sitem ederek. Bunun üzerine kukuletalı genç bayan elini heybesine soktu ve birkaç şifalı bitki çıkartıp, tezgâha bıraktı:

''İşte, bunları kaynatıp içerseniz ağrılarınızı azaltacaktır.'' Dedi ve:

''Bana şifahanenin yerini tarif edebilir misiniz?'' diye ekledi. Yaşlı fırıncı tezgâhın üstündeki bitkileri aldı ve kokladı:

SELÛNE(Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin