Kızıl saçlı Prenses, hiç bilmediği bir yerde yalnız başına beklemekteydi. O sırada küçük bir çocuk koşarak yanına gelip, yemyeşil gözleriyle Prenses' in gözlerinin içine baktı. Prenses çok şaşırdı. Bu gözler tıpkı onunkilere benziyordu. Tam o sırada çocuk ağzını açtı, bir şey söylemek üzereydi ancak Prenses rüyadan uyanıverdi...
Tık..! Tık..!
"Arwenamin İsarah, Aryanamin peluen'le. (Prenses İsarah, Kraliçe sizi bekliyor.)"
"Mern'a! (Geliyorum !)"
Her sabah çok özlediği kendi yatağında, odasında uyanmak ve sonra annesiyle kahvaltı yapmak... Bir de şu tuhaf rüyalar olmasa, Prenses İsarah şuan ki hayatından son derece memnundu.
Evet, Ilgım Selûne'yi kaybettiğinden beri daha çok üşüyordu ve evet, yine tuhaf rüyalar görmeye başlamıştı ama sonuçta evindeydi.
Ayrıca krallığına döndüğünden beri her gün annesiyle birlikte vakit geçirdiğinden; yönetim, ekonomi, politika ve insan dili hakkında birçok yeni şey öğrendiğinden; rüyaları da üşümeyi de umursayacak vakti olmamıştı.
İşte bu süre zarfında Elf Krallığı giderek gelişmişti. Artık antik mahzen dönemi bitiyor ve Krallık yeniden yüzeye taşınıyordu. Kraliçe ile Prenses; saray yeniden şekillenirken bütün mimari planlamayı da beraber yapmıştı! Hatta birlikte at bile sürmüşlerdi!
Prenses büyürken annesiz geçirdiği tüm yılların acısını çıkarıyordu. Hatta neredeyse her gün, birlikte Kral Aerandir'in mezarını da ziyaret ediyorlardı. Kraliçe Nenya kızına; babasının onu çok sevdiğini ve eğer bu halini görse, çok mutlu olacağını da söylemişti...
İşte Prenses İsarah bu düşünceler eşliğinde gülümseyerek yatağından kalktı ve yeni bir güne daha başladı. Dolabından uzun açık mavi bir elbise seçti. Giyindikten sonra da aynanın karşısına oturup dağılmış saçlarını ördü, ördü, ördü. Bittiğinde kocaman ve gür saç örgüsünü sırtından aşağı sarkıttı.
Tam odasından çıkıyordu ki, kapının önünde bekleyen hizmetçi Viresse'yle çarpıştılar. Kızcağız bir anda telaşa kapılıp:
"Ah! Üzgünüm Majesteleri! Çok üzgünüm, bir yerinize bir şey olmadı ya!" diye Prensesi incelemeye başlamıştı ki; Prenses onu omuzlarından tutup hemen içeriye çekti:
"Ben iyiyim, Viresse." Dedi ve gözlerini kısıp fısıldayarak:
"Getirdin mi?" diye sordu.
Prenses'in özel hizmetçisi Viresse gülümsedi ve kafasını salladı. Sağa sola birer bakış atıp bileğinin içine sakladığı mektubu bir çırpıda Prenses'in eline tutuşturdu ve:
"Görev tamamlanmıştır." Dedikten sonra da hızlı adımlarla odayı terketti.
Prenses gülümsedi. İşte, sonunda beklediği mektup gelmişti.
Odasının kapısını kilitledi. Pencereleri ve perdeleri kapattı. Masasına geçip kilitli çekmecesini açtı. Mektubu çekmeceye koydu, çekmeceden çıkarmadan zarfı yırtıp okumaya başladı ama önce:
"Abartmıyorum ki!" diye düşündü:"Elf krallığında her şeyin gözü kulağı vardır!"
''Sevgili Prenses İsarah;
Bu mektup elinize ulaştığı gün; biliniz ki beklenen gün bugündür! Sizden ricam; güneş batmadan yola çıkın ki onu vaktinde yakalayabilesiniz... Diğer detaylarla önceden konuştuğumuz gibi bizzat ilgilendim, merak etmeyiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SELÛNE(Düzenleniyor)
FantasyEski bir elf efsanesi şöyle der; Karlı dağların kalbinde, En soğuk olanın içinde, Kış rüzgarlarıyla, Buzdan beslenerek büyür. ❄ ❄ ❄ Yanardağların kalbinde, En sıcak olanın içinde, L...