6) FARKLI BİR HİS

4.4K 366 21
                                    

Ilgım'a dokunmak için kolumu uzattığımda arada çok az mesafe olmasına rağmen ona bir türlü dokunamadım. Parmağımın ucundaydı!

Biraz daha..! Çok az kaldı..!

Ama yine dokunamadım.

Tam vazgeçmek üzereyken, enerji ve ışık kaldıramayacağım boyutlara geldi. Ilgım'ın çevresine yaydığı vızıltı kulaklarımı sağır edecek ve ışığı gözlerimi kör edecek gibiydi.

Kulaklarımı kapatamasam da gözlerimi kapatmak zorunda kaldım. Ama yine de kolumu ona uzatmaya devam ediyordum. Sanırım çıldırmıştım ama o anda Ilgım'ın beni test ediyor olabileceği aklıma gelmişti.

Yeterince iyi olup olmadığımı, onun güçleriyle başa çıkıp çıkamayacağımı deniyor olmalıydı... Belki de benim işe yaramaz biri olduğuma kanaat getirecek ve beni yok edecekti ya da tam tersi...

Ben bunları düşünürken Ilgım'ın enerjisi ve yaydığı ışık biraz azalmıştı sanki. Yavaşça gözlerimi açıp uyuşmuş kolumu geri çekmek üzereyken...

Ilgım'ın kendi kendine yaklaştığını ve elime dokunduğunu gördüm!

Bu... Bu dokunuşu nasıl tarif edebilirdim ki? İpekten bir tül kadar hafif, yumuşak ve gıdıklayıcı bir his demek yeterli olur muydu? Sanırım hayır... Ancak buna yakın bir histi diyebilirim.

Ve tam o sırada uzaklardan gelen mistik bir fısıltı işittim...

Güneş batarken saçlarımı okşayan hafif bir meltem gibiydi:

''Selûne...''

Uyandığımda sanki az önceki fısıltının içinde gibiydim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Uyandığımda sanki az önceki fısıltının içinde gibiydim. Çünkü ufaktaki pembe kırmızı bulutlar güneşin battığını söylüyordu ve kulağımı okşayan hafif meltem de bunu onaylıyordu.

Gökyüzündeki en baskın renk; önce açık mavi, sonra koyu ve sonra da gece mavisi oluncaya dek ayağa kalkamamıştım. Denemiştim ama denemekten çok ayağa kalktığımı hayal etmiş gibiydim. Öylece sırtüstü yattım.

Ama sonunda gece mavisi gökyüzündeki en baskın renk haline geldiğinde, parıldayan yıldızları gördüm. Binlerce, yüz binlerce belki daha da fazlaydılar. Hepsi bana bakıyordu, bir şey söylemek istiyor ama söyleyemiyor gibiydiler, o kadar uzaklardı ki...

Saçlarımın arasında dolaşmaya başlayan serin rüzgar... İçime çektiğim buz gibi gece havasını taşıyordu, yıldız ışıklarıyla bezenmiş gökyüzüne, ağaçlara, ormana ve son olarak da bana taşıyordu. Estiği her yerden haberler getiriyordu bana rüzgar...

Bu haberleri savrulan ağaç yapraklarının hışırtısı söylüyordu bazen, bazen de çok uzakta parlayan yıldızların tozu...

Rüzgar yıldızların tozunu ve yaprakların hışırtısını getirdiğinde, bana ne söylemek istediklerini anladım.

Benim Selûne olduğumu söylüyorlardı... Ilgım'ın söylediği gibi...

Selûne, Selûne, Selûne...

Bu ne anlama geliyordu?

Kaşlarımı çattım, doğrusu hiçbir anlam çıkaramamıştım.

Gözlerimi sıkıca yumdum, sonra kocaman açtım. Derin bir nefes aldım, ağzımdan verdiğimde...

Gördüklerime inanamadım!

Bir daha nefes aldım, bir daha ağzımdan verdim. Neler oluyordu bana! Ağzımdan verdiğim her nefeste dışarıya bir miktar kar üflüyordum!

Onlarca küçük kar tanesi suratımda duruyordu! Kirpiklerimde duran kar tanelerinin ayrıntılarını gördüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Onlarca küçük kar tanesi suratımda duruyordu! Kirpiklerimde duran kar tanelerinin ayrıntılarını gördüm. Parlak, şeffaf güzellikleri beni büyülerken hiç üşümediğimi ve onlarında erimediğini fark ettim...

Kendimi zorlayarak doğruldum ve kar tanelerinin yüzümden kucağıma dökülmesine izin verdim. Kirpiklerimdeki kar taneleri düşmeyince kırpıştırdım. Yine de düşmeyince umursamadım. Görüşümü engellemiyorlardı.

Sakinleşmeye ve içinde bulunduğum durumu anlamlandırmaya çalışarak derin bir nefes daha aldım. Ağzımdan üfledim.

Ve yeniden bir sürü kar tanesi uçuştu havada!

Ayağa kalktım. Tekrar nefes aldım, ağzımdan yine minik kar taneleri üfledim!

Bu çok tuhaf bir histi ama hoşuma gitmişti.

Kollarımı açıp kendi çevremde dönmeye başladım. Dönerken havaya kar taneleri üflemeye devam ediyor, bir taraftan da gülümsüyordum.

Şimdi kar taneleri çevremde bir hortum oluşturmuştu. Kendimi hiç olmadığım kadar özgür-

Ayağım kaydı ve dizlerimin üzerine düştüm!

Dizlerimin üzerinde dururken yere baktım ve gülümsemem soluverdi...

Yerde gördüğüm şeye anlam verebilmek ve daha yukarıdan bakmak için tekrar ayağa kalkıp bir kaç adım geri gittim.

Sırtüstü yatarken bedenimin üzerinde durduğu çimenlerdi bunlar ve... Hepsinin üzeri ince bir buz tabakasıyla örtülmüştü...

Yerde duran şey... Bedenimin buzdan bir gölgesi miydi..?

SELÛNE(Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin