13) AV

3.6K 287 19
                                    

Birkaç dakika sonra Ardhros önde, arkasında Goliath sonra Elenor ve son olarakta ben taverna'dan çıkmış, tek sıra halinde kalabalık sokakları geçip kasabanın dışında bizi bekleyen atlarımıza doğru yola koyulmuştuk.

İlerlerken yanından geçtiğim her insana çarpıyordum. Boyları kısaydı ve çok hızlı hareket ediyorlardı. Hepsininde acelesi vardı(!)

Sonra yanından geçmekte olduğumuz ara sokaktan, yamalı giysileri, çenesine kadar indirdiği kapüşonu ve elindeki küçük bıçakla fırlayan bir adam, sağ cebimde bir kesik açmaya çalışınca daha fazla dayanamadım!

Adamın kolundan tuttuğum gibi geldiği ara sokağa fırlattım. İkiz bıçaklarımdan birini çektim. Neye uğradığını şaşıran adam:

''Bana zarar verme! Çocuklarım var!'' dedi. Ne dediğini anlamaya bile çalışmadan ileriye hamle yapıyordum ki, biri omzumdan tuttu. Omzumdaki eli fırlatırcasına arkama döndüm. Bu hareketim üzerine elini geri çeken kişi Ardhros'tan başkası değildi:

''Nessa! O sadece yoksul biri, ork değil...'' dedi. O an yaptığım hatayı anladım. Bakışlarımı yere indirdim. Yoksul adam koşarak uzaklaştı. Ardhros:

''Her neyse, devam edelim...'' diye arkasını dönerken:

''Bekle!'' dedim. Bana döndü ve soran gözlerle baktı. Yutkundum:

''Sana teşekkür etmeliyim... Yaralandığımda yaptıkların için.'' dedim. Başını hafifçe sallamakla yetindi ve tekrar yola çıktığımızda kollarını kavuşturmuş karşımızda bekleyen Elenor ve Goliath'la karşılaştık. Ardhros adımlarını hızlandırdı ve ilerlemeye devam etti. Ben de onu takip ettim.

Değişen sıralamayla en arkada Goliath, önünde Elenor, sonra ben ve Ardhros olduğu halde ilerlemeye devam ettik.

Birkaç dakika sonra kalabalık ve gürültüyü gerimizde bırakmıştık. Kasabanın çıkışındaki ahırlarda bizi bekleyen atlarımıza ulaştık. Tiwele'yi görür görmez koşarak yanına gittim ve boynuna sarıldım fakat o bana kırgındı anlaşılan... Yelesine dokunmama izin vermedi! Yaklaşıp kulağına fısıldadım:

''Arie nu est mi inqure, Tiwele(!)'' (Yaralandığım için üzgünüm, Tiwele(!)) dedim. Bu sözlerim üzerine kafasını eğdi ve ıslak burnunu yüzüme sürttü. Gülerek geri çekildim.

Sanırım biraz fazla kıkırdamıştım, çünkü kendi atlarına binmeye hazırlanan Elenor, Goliath ve Ardhros'un kafaları bu yöne çevrildi. Arka arkaya duran üç çift göze bakarken buldum kendimi...

Yüzümün kızardığını hissedince ahırın kapısını açıp Tiwele'ye bindim. Biner binmez şaha kalktı. Koşmak istiyordu, bitip tükenene dek koşmak... Ben de istiyordum ve avlanırken olmasa da Casarinwa'ya giderken bu isteğini gerçekleştirecektim.

Sonra aklıma diğerlerinin Casarinwa'dan haberi olmadığı geldi. Onlara nasıl söyleyecektim! Belki de bu gece sıvışıp sabaha dönebilirdim. Altıncı Casarinwa buraya çok da uzak değildi. Tiwele gibi bir atla hiç uzak değildi. Bu işi bu gece halletmeye karar verdim.

Birkaç dakika içinde hızla at sürerek kasabadan ayrılmıştık. Güneş yavaş yavaş batmaya hazırlanıyordu. Gökyüzü şimdiden sarı hale gelmişti.

Ardhros'da kendine koyu kahverengi bir at edinmişti ve ona biniyordu. Elenor ve Goliath ise kendi atlarındalardı.

Sık ağaçlarla çevrelenmiş bir koruluğa girerken en önden gitmek isteyen Tiwele'yi zor zaptediyordum. Özgürce koşması için geniş bir alana ihtiyacı vardı, bu sık ağaçlarla dolu koruluğa değil. Ama avlandıktan sonra -bu gece- istediği kadar koşabilecekti.

SELÛNE(Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin