❄❄❄
Ardhros birkaç adım öne çıktı ve bize doğru dönüp:
''Eğer baba-yani Kral... Oradaysa ve... Cadıda onun yanında ise... Tereddüt etmeyin.'' Dedi. Bunu söylerken zorlandığını hissedebiliyordum. Onlar için kendi Krallarıyla karşı taraflarda yer alıyor olmak zaten yeterince kötüydü. Üstüne bir de çarpışmak zorunda kalırlarsa ortaya bir trajedi çıkacaktı!
Bu sebepten ve diğer kişisel sebeplerden ötürü, Kral Torm'cukla ben ilgilenecektim...
O, benim avımdı.Elbette diğerleri bunu bilmeyecekti ve ortaya bir kargaşa çıkarsa bundan faydalanıp Kral'ın kim vurduya gitmesini sağlayabilirdim. Bu şekilde diğerleri asla ana hedefimin Kral olduğunu anlayamazlar ve bana güvenmeye devam edebilirlerdi. Yani onlarla arkadaş kalabilmek için şansım vardı... Ve evet, bunu korumak istiyordum.
Ardhros, taht odasının kapılarını ittirerek iki yana açılmalarını sağladı. Temkinli adımlarla salonun merkezine doğru yürüdü. Elenor, Goliath ve ben de onu takip ettik.
İçeriye girer girmez bütün duyularımı sonuna kadar harekete geçirdim ve salonu incelemeye başladım..
Geniş, dikdörtgen şeklindeki salonun zemini parlak ve kaygan mermerlerle kaplıydı. Son noktada bu mermerler zeminden yükselerek basamaklara dönüşüyordu ve basamakların oluşturduğu platformun üstünde de büyük bir tahtın silüetini seçebiliyordunuz. Ancak taht; ince, mor renkli perdelerin arkasındaydı ve orada oturan birisi olup olmadığını anlamak zordu.
Gözlerimi kıstım ve tahtta oturan birinin olup olmadığını anlamaya çalıştım ama gelişmiş elf gözlerim bile nesnelerin arkasını göremezdi. Mor renkli perdelerin arkasındaki tahtta birisinin oturduğunu... Sadece hissedebiliyorum, diyebilirdim.
Böyle hisseden tek kişi olmadığımı çok geçmeden anladım çünkü Ardhros:
''Her zamanki gibi oradasın ve oturuyorsun, Baba(!)'' dedi baba kelimesini sanki tiksinerek söylemişti.
Ardhros'un da yanılmadığını çok geçmeden anladık. Tahtta oturan kişi ayağa kalktı. Mor renkli perdeler iki yana açıldı ve:
''Her zamanki gibi buradayım ve senin geleceğin için uğraşıyorum, Oğlum...'' diyen kişi şişko Kral Torm'dan başkası değildi.
Tam alnının ortasına bir ok saplayabilirdim! Buzla kaplanan bedeninin parçalanışını keyifle izleyebilirdim. Mesafe uygundu. Benim için oldukça kolay bir atış olurdu... Ama Ardhros:
''Yanılmışım.'' Dedi. ''O babam değil.''
Hepimiz şaşkın şaşkın Ardhros'a bakarken; Kral Torm birden kahkaha atmaya başladı. Bu çok tuhaftı çünkü kahkaha atan ses... Bir kadın sesiydi..?
O sırada Kral Torm'un bedeninin etrafında oluşmaya başlayan mor sisler ve yankılanmaya başlayan kahkaha sesleriyle birlikte, Cadı Xalliana ortaya çıktı...
Kral'ın içi boşalan şişko bedeni taht basamaklarından yuvarlanarak parlak mermer zemine düştü.
Cadı ise; üstündeki bol dekolteli, mor elbisesini mide bulandırıcı bir asillikle taşıyarak basamakları teker teker inip, Kral'ın bedeninin üzerine bastı ve:
''Merak ediyorum... Nasıl anladınız, ben olduğumu?'' dedi sinsice sırıtarak. Ardhros ise:
''Bana asla 'Oğlum' diye hitap etmedi.'' Dedi düz bir ses tonuyla. Bunun üzerine Cadı yine kahkaha atmaya başladı:
''Ah-haha! Ne kadar da dramatik!''
Kendimi daha fazla tutamadım ve saniyeler içinde buzdan bir ok Cadı'nın kafasına doğru yol almaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SELÛNE(Düzenleniyor)
FantasyEski bir elf efsanesi şöyle der; Karlı dağların kalbinde, En soğuk olanın içinde, Kış rüzgarlarıyla, Buzdan beslenerek büyür. ❄ ❄ ❄ Yanardağların kalbinde, En sıcak olanın içinde, L...