04 : aristokratın resmi.

1.3K 199 173
                                    

sabaha kadar uyku girmedi hinata'nın gözlerine. ona ayarlanan odanın rahat yatağında bir o yana bir bu yana dönüp durdu. rahata alışık olmadığı için mi uyuyamıyordu? yoksa aklındaki sesler susmadığı için mi..?

güneşin ilk ışıkları açık pencereden içeri sızdığında hiç uyumamış olan oğlan da kalktı yatağından. ona verilen şık kıyafetleri giymek yerine eski kıyafetlerini giydi ve çıktı odadan. henüz kimse uyanmamıştı. çok sessizdi malikane. 

koridorda yürürken duvardaki tablolara bakıyordu. kageyama belli ki resimle gerçekten ilgileniyordu. 

kapısı sonuna kadar açık bir odaya kaydı gözleri. oldukça dağınıktı. yerlere saçılmış ve çoğu yarım kalmış bir sürü çizimle doluydu oda. yavaşça içeri girip yerdeki birkaç kağıdı eline aldı hinata. çizen her kimse kendine özgü bir tarzı vardı. daha önce hiç görmediği kadar keskin çizgiler, uyumsuz renkler... fakat yine de oldukça güzeldi elindekiler. 

yerdeki tüm kağıtları dikkatli bir şekilde incelerken duvar dikkatini çekti hinata'nın. odanın duvarlarından biri sanki bir panodan ibaretti. yavaşça elindeki kağıtları oraya asmaya başladı. iğne yardımı ile bir duvar boyutundaki panoya tutturdu kağıtları. birbirinden bağımsız resimleri yan yana ve üst üste astığında bütünü görebildi ancak. resmin bazı kısımlarını hâlâ anlamamış olsa da yarım bırakılmış sandığı resimlerin bir yapboz parçasını andırmasından çok etkilenmişti.

tebessüm etti karşısındaki tabloya bakarken. "gerçekten muazzam bir yetenek..." odadaki kalabayı da topladıktan sonra oradan çıktı ve kapıyı kapattı.

"hey." duyduğu sesle hızla arkasına döndü. üzerinde yalnızca bol bir gömlek olan ve altına hiçbir şey giymemiş olan bir kız hinata'ya bakıyordu. hinata utançtan kızaran yanaklarını saklamak için hızla eğilip kıza günaydın dedi. "ne halt ediyordun atölyemde? yeni misin? muhtemelen." oğlanı hafifçe itekleyip kapının önünden çekilmesini sağladı. "diğer herkes bu odaya girmemesi gerektiğini bilir."

"üzgünüm efendim söylediğiniz gibi yeni-" kız odanın kapısını açıp da büyük bir çığlık kopardığında hinata irkilerek geri çekildi.

"ne- ne cüretle!" içeri girip bağırmayı sürdürürken odaların kapısı bir bir açıldı. hinata korkudan tir tir titriyordu. hinata'ya hakaretler eden kız onun yaptığı panoyu gördüğünde yavaşça sustu.

"neler oluyor burada?" kageyama tobio yukarı çıkan hizmetlilere ve öylece duran hinata'ya baktı. derin nefes verdi. "shoyo-"

"hemen gel buraya." yachi, oğlanın bileğini kavrayıp da onu atölyeye çektiğinde kageyama dahil herkes şaşkınlıkla donakaldı. kimse içeri girmeye cesaret edemedi. kageyama bile o atölyeye yalnızca yapımı esnasında girmişti. yachi asla almamıştı onu o odaya.

kageyama şaşkınlıkla kapıya bakan hizmetlilere dönüp kahvaltının hazır olup olmadığını sordu ve henüz hazırlanmadığını öğrendi. onlara çabucak hazırlamalarını söyledikten sonra atölyenin kapısını tıklattı usulca. 

yachi kapıyı hafifçe açıp küçük aralıktan abisine baktı. "ne var?" dedi ters ters. 

"bir sorun mu var?"

"hayır." ve kapı tekrar yüzüne kapandı. kageyama pes edip derin bir nefes aldı ve odasına yöneldi. olanları hinata'dan dinlerdi sonra.

hinata'yı odaya çeker çekmez panonun önüne geçiren kız ise heyecandan küçük dilini yutacakmış gibi görünüyordu. "bu resimleri gösterdiğim kimse onların bir bütün olduğunu anlayamamıştı. sen, sen nasıl becerdin bunu? parçalar neredeyse tamamen doğru yerleştirilmiş." yachi panoya yaklaşıp dört resmin yerini değiştirdi. ardından koşar adım hinata'ya yaklaşıp onun yanında durdu. "ne görüyorsun?"

hinata tebessüm etti. birçok şey görüyordu o resimde. "bir çocuk," diye başladı. "mutfak masasının önünde oturan bir çocuk. ve anladığım kadarıyla ona yemek hazırlayan bir de erkek."

yachi heyecanla ellerini çırptı ve hinata'nın kendisine bakmasını sağladı. elleriyle yüzünü kapatıp aniden yere çöktüğünde ise hinata şaşkınlıkla kırpıştırdı gözlerini. "aman tanrım aman tanrım adeta resmimi anlayan biriyle konuşuyorum deminden beri. bu çok heyecan verici."

hinata kıkırdadı. "atölyenize sizden izinsiz girdiğim için üzgünüm. dağınıklık dikkatimi çekmişti."

"hayır hayır hayır, asıl ben üzgünüm. lütfen özürlerimi kabul et." ayağa kalkıp hinata'nın elleirni tutan ve yüzünü onunkine yaklaştıran yachi samimiyetle özürler diledi ondan. "iyi ki atölyeme girmişsin. ölene dek beni ve sanatımı anlayan birinin gözlerine bakamayacak olmanın hüznünü yaşıyordum uzun zamandır. kimsin sen? lütfen ismini söyle bana."

"hinata shoyo..." zayıf bir sesle mırıldandığında yachi onu duyamadığını söyleyip oğlana baktı masum masum. "hinata." dedi daha gür bir sesle, hinata. "hinata shoyo. bay kageyama beni iki gün evvel satın aldı. 

yachi'nin gözleri şokla büyüdü. "bir köle misin? inanılır gibi değil." hızla geri çekildi. hinata'nın suratı asıldı. kölelerden nefret eden aristokratlarla çokça karşılaşmıştı. yine de bu muameleye alışamıyordu. "abime söyleyeceğim."

"anlamadım efendim?" başka bir şey düşündüğü için yachi'ye dikkatini veremeyen hinata kaşlarını kaldırıp çekinerek sordu. "ne dediniz?"

"abime diyorum, seni azat etmesini söyleyeceğim." hinata'nın dudakları şaşkınlıkla aralandı. yachi kollarını göğsünde bağladı. bu esnada üzerindeki gömlek biraz yukarı sıyrıldı ve hinata hızla gözlerini kaçırdı. "benim resim öğretmenim olmanı istiyorum."

"ama-"

"benim resim öğretmenim olacaksın." yachi'nin otoriter sesi karşısında hinata'nın yapacak bir şeyi yoktu elbette. yalnızca başını sallayıp yavaşça eğildi ve odadan çıktı. kapattığı kapıya sırtını yaslayıp elleriyle kapadı yüzünü. neden kaçamıyorum geçmişimden, neden..?

-

bu kurguyu çok seviyorum, umarım siz de seviyorsunuzdur. düşüncelerinizi, rahatsız olduğunuz şeyleri falan bana söylerseniz daha iyi yazabilirim kurguyu bence. <3

yüz bin yen değerindeki köle # kagehinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin