12 : yüz bin yenden fazlası.

979 140 67
                                    

"günaydın tobio," kageyama, araladığı küçük boşluktan kafasını uzatıp kendisine bakan kardeşine kaşlarını hafifçe kaldırarak baktı. yachi şu sıralar onunla eskisine oranla daha fazla iletişim kuruyordu ve bu iyi bir şeydi. "hinata'yı hiçbir yerde bulamıyorum. acaba sen nerede olduğunu biliyor musun?" ve abisi ile iletişime geçmesinin tek sebebi de elbette hinata idi.

kageyama yüzüne ufak bir tebessüm yerleştirip önündeki kağıtlarla ilgilenmeye geri döndü. "bugün ona izin ver. biraz kendisi ile ilgilensin." yachi yanaklarını şişirerek ofladı ve kapıyı sertçe vurup kageyama'yı yalnız bıraktı. sorusunun cevabını alamadığı için sinirlenmişti.

birkaç saat boyunca tapu meselelerine kafa yoran kageyama yorulduğunu hissettiğinde arkasına yaslandı ve derin bir nefes alıp verdi. hemen sonra da ayağa kalktı ve çalışma odasından çıktı. hinata'yı ve neler çizdiğini görmek istiyordu.

üçüncü kata çıktığında ve koridorun sonuna ilerlediğinde yachi'yi odanın hemen yanında yere çökmüş halde buldu. yachi kafasını kaldırıp abisine sessiz ol manasında bir hareket yaptı. ardından ses çıkarmamaya özen göstererek ayağa kalkıp abisi kageyama'nın koluna girdi. "hadi onu yalnız bırakalım."

kageyama aşağıya indiklerinde daha fazla sessiz kalamadı. "bir şey mi oldu?"

"hinata galiba dün akşamdan beri oradaymış."

"evet, bundan haberdarım."

yachi başını eğdi ve parmaklarını çekiştirdi. "kapı aralıktı ve ne çizdiğini görebilmek için içeriye bakındım. hiçbir şey çizmemişti ve boş tuvale öylece bakıyordu. galiba uzun zamandır bir şeyler çizmediği için ne yapacağını bilemedi."

"dünden beri bir çizik bile mi atmamış?" diye sordu kageyama, meraklı bir biçimde. 

"hm hm."

kageyama tebessüm edip kız kardeşinin saçlarını dağıttı. "onun için bu kadar endişelenme, yachi. ona biraz zaman ver ve sürece güven. tamam mı? shoyo seni hayal kırıklığına uğratmaz, korkma."

yachi kaşlarını çattı ve abisinin eline vurdu. "beni hayal kırıklığına uğratmasından korkmuyorum. ayrıca hinata için değil kendim için endişeleniyorum tamam mı? derslerim aksıyor yahu." söylene söylene odasına ilerleyen kız kardeşinin arkasından sessiz bir biçimde güldü, kageyama. o hep böyleydi. asla biri için endişelendiğini dile getirmez, bunu bir çeşit zayıflık olarak görürdü. belki de kageyama yüzündendi. çünkü kageyama tobio da bu konularda yachi'den farklı değildi.

gün boyunca kendisini kitaplarla oyalayan kageyama, çalışma odasının kapısı yachi tarafından sertçe açıldığında kaşlarını çattı. ikinci kez bölünüyordu ve ikisi de aynı kişi tarafındandı. bu yüzden dudaklarını aralayıp yachi'yi azarlamaya hazırlandı.

"hemen benimle gelmelisin." dedi yachi, kageyama'ya konuşması için fırsat vermeden, çabucak. üçüncü kata çıkana kadar da kendisinden yavaş olan abisine kızıp durdu. nihayet hinata'nın olduğu kata geldiklerinde yachi adımlarını yavaşlattı ve ses çıkarmamaya özen gösterdi. kageyama gittikçe daha çok meraklanıyordu.

hinata'nın atölyesinin önüne geldiklerinde yachi ses çıkartmamaya özen göstererek kapıyı açtı. içeri girmek yerine kapının pervazına tutunup manzaraya baktı.

kageyama, nefesini tuttuğunun farkına çok sonra vardı. derin bir nefes alıp yutkundu. etrafa saçılmış büyüklü küçüklü birçok kağıt ve kağıtların üzerinde onlarca insan figürü vardı. hinata ise yerde, birkaç kağıdın üzerinde uzanıyordu. muhtemelen uyuyordu hatta.

"shimizu yemek getirdiğinde görmüş. sonra bana haber verdi. sabah bunlar yoktu tobio." yachi konuşurken sesini alçak tutuyor ve hinata'yı uyandırmaktan sakınıyordu. "bunca resmi yalnızca bir günde çizmiş olması, hayır hayır, bir günden de az bir sürede çizmesi... o, çok ayrı bir seviyede."

kageyama yüzüne silik bir tebessüm yerleştirdi ve kapının diğer pervazına omzunu yaslayıp hinata'ya baktı. yachi gibi yerdeki resimleri değil, sıska oğlanı inceliyordu.

yachi gibi geride durmayıp odaya girdi. ayaklarının altındaki resimlere basmamaya özen göstererek hinata'ya yaklaştı. ardından onu sarsmamaya çalışarak kucağına aldı. hinata öyle yorgundu ki, normalde hafif olan uykusundan bu sarsılma bile onu uyandırmaya yetmedi.

"yachi, buraya dokunma olur mu? kimse dokunmasın."

yachi gözlerini devirdi. "pardon ama ailenin ressamı benim. bir ressamın atölyesine izinsiz girilmemesi gerektiğini ve düzeninin bozulmaması gerektiğini en iyi ben bilirim. sus o yüzden."

kageyama kıkırdadı ve onun yanından geçtikten sonra başını göğsüne gömen hinata'ya baktı. istemsizce tebessüm etti ve onu daha sıkı kavrayıp onun odası yerine kendi odasına ilerledi.

oğlanı iki kişilik koca yatağına yatırdıktan sonra odadan çıkıp aşağıya indi. kuroo'yu arayıp bulduktan sonra da hinata'nın odasındaki eski eşyaların yerine yenilerinin getirilmesi gerektiğini söyledi. en başta hinata'ya aceleyle bir oda verilmişti ve kageyama o kadar da ilgilenmediği için odanın eskimiş kötü eşyalarla doldurulmasına bir şey söylememişti.

şu an ise durum farklıydı. hinata artık yüz bin yenden daha da değerliydi ve ona göre muamele görmesi gerekiyordu. en azından kageyama bu yönde düşünüyordu.

bana anime önerin

yüz bin yen değerindeki köle # kagehinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin