şaşkınlığını geldiği andan beri üzerinden atamamış olan hinata kendisini kontrol eden doktora da şaşkın gözlerle bakmayı sürdürdü. doktor bunun karşısında ona hafifçe tebessüm ettiğinde utanarak gözlerini kaçırdı ve bir daha bakamadı adamın yüzüne.
"ismini sorabilir miyim?"
"hi-hinata."
"hinata, rica etsem kıyafetlerini çıkarabilir misin?" hinata kanı çekilmiş bir ifade ile baktı doktora. neden birden böyle bir şey istediğini merak ederken titremeye başladığını fark edememişti bile. "hey, tamam, tamam. sakin ol. kıyafetlerinin üzerinden de kontrol edebilirim. sakin ol tamam mı? sana bir şey yapmayacağım."
doktor dediği gibi hinata'nın sırtını ve göğsünü kıyafetleri üzerinden dinledi. kontrol esnasında odaya kageyama girdiğinde derin nefes vererek ayaklandı doktor. hinata, kendisine değil de ayaktaki adama bakan kageyama'yı baştan aşağı süzdü. kendisine bakmayışını fırsat bilip yüzünü en ince ayrıntısına kadar inceledi. bu esnada doktor ve kageyama'nın ne konuştuğunu dinlememişti.
"hinata," hafifçe eğilip ellerini dizlerine koyan doktora baktı. "sana şimdi bazı ilaçlar yazacağım. eğer onları güzelce içer ve beslenmene dikkat edersen çabucak iyileşirsin. öncesinde kaç öğün yiyordun? iki ise üçe, üç ise dörde çıkaracağız bunu."
hinata gözlerini kucağına indirdi. "iki gün aç kaldığım da olurdu..."
doktor şaşkınlıkla doğrulup kageyama'ya baktı. "tobio..." diye mırıldandı. yakın arkadaşının düşünceli bir şekilde koltukta oturan köleye baktığını gördü ve iç çekti. neden onu satın aldığını, daha doğrusu neden böyle bir köle için yüz bin yenini elden çıkardığını merak ediyordu. bu çocuk en az bir ay hiçbir işe yardım edemezdi. etse ne olacak, yüz bin yen hayatta etmezdi! "hinata, dediğim gibi ilaçlarını almayı ihmal etme tamam mı? ayrıca endişelenme ve korkma da. burada güvendesin."
kageyama kaşlarını çatıp arkadaşının neden böyle bir şey söylediğini sorguladı. akaashi yavaşça yere çöktükten sonra hinata'nın elini tuttu. "tekrar uğrayacağım. o zaman bana neden hemcinsin olmama rağmen karşımda çıplak kalmaktan korktuğunu anlat bana, olur mu?"
hinata yutkundu. elini oğlanın elinden kurtarıp başını salladı olumlu anlamda. "olur." dedi zayıf bir sesle.
akaashi tebessüm edip yavaşça ayaklandı. "tobio, biraz da seninle konuşalım hadi. dışardayım."
doktor odayı terk ettiğinde kageyama yavaşça yaklaştı kendisine bakamayan oğlana. "ismin ne?" hinata'nın yanına aralarına biraz mesafe koyarak oturdu.
"hinata... hinata shoyo."
"kaç yaşındasın shoyo?"
hinata bir süre durdu. "sanıyorum yirmi beşe çoktan girdim..."
kageyama'nın kaşları havalandı. kesinlikle daha yaşlı duruyordu. ne kadar ufak tefek olsa da yüzü çok yaşlıydı. bu yüzden en az otuz olduğunu düşünmüştü kageyama. "anladım. ben gelene kadar bu odadan dışarı çıkma, tamam mı? doktorunla senin durumun hakkında konuşacağım."
kageyama ayağa kalktığında hinata yavaşça kıyafetini tuttu onun. gözleri hâlâ yerdeydi. "ka..." yutkundu. "kageyama-dono..."
"kageyama yeterli."
hinata çekinerek ona baktı. kıyafetindeki elini kendisine çektikten sonra da konuştu. "efendim, neden beni satın aldınız? bırakın yüz bini, bin yen bile etmem ki ben..."
iç çekip okyanus mavilerini kölenin üzerinden çekti kageyama. "bunu ben de bilmiyorum şimdilik, shoyo. cevabını öğrendiğimde söylerim sana, olur mu? arkadaşımı daha fazla bekletmesem iyi olacak. lütfen dışarı çıkma ve kimseye görünme."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
yüz bin yen değerindeki köle # kagehina
Fanfichinata bir köleydi. onu diğer kölelerden ayıran şey yalnızca yüz bin yen değerinde olması da değildi. her bakımdan özeldi.