11 : bir hediye.

1K 164 81
                                    

"günaydın!" dışarı çıkar çıkmaz yachi'nin şen sesi ile karşılanmak hinata'yı biraz şaşırtsa da fazlasıyla mutlu etmişti. bu evdeki en sevdiği kişi kendisinden üç yaş küçük bu sarışın kızdı kesinlikle. neşeli ve insana iyi gelen aurası sayesinde hinata çoğu zaman tüm yorgunluğunu unutuyordu.

"günaydın, kageyama-san."

yachi kocaman gülümsedi ve tıpkı hinata gibi eğildi. bunu yapışına hem hinata hem de bahçedeki birkaç çalışan şaşırdı. yachi gülerek omzunu silkti ve kucağındaki tabloya daha sıkı sarılırken hinata'ya bir açıklama yaptı. "sen benim öğretmenimsin. benden daha kıdemlisin yani."

hinata tebessüm etti ve neşesi bitmek bilmeyen kızın peşine takıldı. bugün dışarda çalışmak istemişti yachi. karşısında hareketsiz duran bir vazoyu değil, rüzgarla birlikte hareket eden bir çiçeği çizmek istediğini belirtmişti. hinata da onu kırmamıştı elbette. her ne kadar dünün yorgunluğunu atamamış olsa da yachi ile bahçede oturup resim çizmenin kendisini yormayacağına inanıyordu. aksine, doğayı seyrederse ruhu tamamen arınacakmış ve geçmişe ait olan yorgunluğu tamemen ortadan kalkacakmış gibi hissediyordu.

yachi konağın arka tarafına geldiklerinde bir yeri beğendi ve oraya ilerleyip elbisesine dikkat ederek oturdu. hinata da onun biraz gerisine oturup bağdaş kurdu.

yachi tabloyu yerleştirir yerleştirmez kalemi eline aldığında onu durduran şey hinata'nın sesiydi.

"bekle." dedi kıza. "acele etme ki iyi bir sonuç alalım."

yachi heyecanlı heyecanlı başını salladıktan sonra geriye çıkıp hinata'nın hizasına geldi. dizlerini kendine çekip ellerini onlara doladı ve ilkbaharın getirdiği güzelliği tıpkı öğretmeni gibi hayranlıkla izlemeye başladı.

o gün yachi hiçbir şey çizemedi. çünkü hinata gibi saatlerce bahçedeki çiçekleri, kelebekleri ve diğer böcekleri seyretti. onunla sohbet etti. bu sohbetin konusu çoğu zaman resim olsa da ikili birbiri hakkında da birkaç şey öğrenmişlerdi.

"tavuk seviyorsun demek. tobio nefret eder tavuktan."

"neden?"

"bilmem ki. sevmez işte. senin sebepsiz yere sevmediğin şeyler yok mu?"

hinata bir süre düşündü. dudaklarını büzdü sonra. "sebepsiz yere sevmediğim bir şey yok."

"kageyama-san, hinata-san, yemek bir saate hazır olacak."

bir hizmetli yanlarına gelene dek akşamı ettiklerini anlayamadılar. güneş gerçekten de batmak üzereydi ve gökyüzü harika bir renge bürünmüştü.

yachi şaşkınlıkla önündeki tabloya baktı. "hiçbir şey çizemedim."

hinata ayağa kalktıktan sonra ona elini uzattı ve gülümsedi. "endişelenme. en güzel tablolar bir saatte var olanlar değildir. bugün aklına kazıdığın görüntülerin her biri yarın işine yarayacak."

yachi kocaman gülümseyip hinata'nın elini tuttu ve ayağa kalktı. tablosunu koltuğunun altına aldıktan sonra da konağa ilerledi.

ikili önce odalarına çıktılar ve üzerlerini değiştirdiler. ardından da birlikte aşağı indiler.

kageyama tobio geniş oturma odasında oturuyordu. odaya kardeşi ve hinata girdiğinde daldığı düşünce aleminden sıyrılıp onlara baktı.

"bugün sürekli birlikte miydiniz? kendimi çok yalnız hissettim."

yachi gülerek abisinin yanına oturdu ve onun beline sarıldı. hinata da diğer bir koltuğa oturup onlara gülümseyerek baktı.

yemek için çağrılana kadar üçü odada oturup muhabbet etti. hinata ve kageyama'nın siyasi görüşleri zıttı. ve ikisi dakikalar boyunca seviyeli bir şekilde bunun tartışmasını yaptılar. onları ayıran odaya giren shimizu'ydu. yemeğin hazır olduğunu söylediğinde yachi derin nefes verip ayaklandı.

"shimizu, galiba tansiyonum çıktı."

yemek masasında da benzer tartışmalar dönse de bundan tek sıkılan yachi idi. kageyama nihayet gerçek düşüncelerini sakınmadan söyleyebilen biriyle tartışıyordu ve bu ona fazlasıyla zevk veriyordu. çoğu insan ona katılırdı, sırf kageyama tobio olduğu için. sırf ismi yüzünden yaparlardı bunu. ama hinata çekinmiyordu ve fikirlerini korkmadan dile getirebiliyordu. en azından bu konuda.

"konu siyaset olunca her erkek canavar kesiliyor belli ki." diye homurdanan yachi'ye baktı iki erkek, konuşmayı kesip. yachi bıkkınlıkla baktı ikisine de. "şuna bak, geldiğinden beri ağzından zar zor laf aldığımız hinata aniden politikacı oldu ve konuştu da konuştu."

hinata bunun farkına yeni vardığında eliyle ağzını kapadı hızlıca. "pardon..." diye mırıldandı ardından da.

"oyun bozanlık yapma ve sohbetimizi bölme yachi." diye azarladı onu ağabeyi.

yemekler yenilip herkes ayağa kalktığında yachi ile giden hinata'yı kageyama durdurdu.

"shoyo, sen biraz bekler misin? sana göstermek istediğim bir şey var da."

yachi ne kadar ısrar ederse etsin, kageyama onu yanlarından kovdu ve odasına çıkmasını söyledi.

o gittiğinde hinata meraklı gözlerini kageyama'ya sabitledi. hafif bir tebessümü yüzüne yerleştiren kageyama, hinata'nın elini usulca tutup kendisi ile birlikte ilerletmeye başladı onu.

üçüncü kata çıktılarında kageyama koridorun en sonuna kadar ilerledi. beraberindeki hinata da onu takip etti elbette. ve en sondaki odanın kapısını usulca açtıktan sonra içeri geçip ışığı açmak için düğmeye bastı.

"bu oda senin için."

hinata, odayı görür görmez nefesini tutmuş ve boştaki eliyle aralanan ağzını kapamıştı.

"bu, hem bir özür hem de bir teşekkür."

önüne geçip dizinin üzerine çöken kageyama'ya şaşkınlığından sıyrılamamış bir halde baktı hinata.

"öncelikle teşekkür ederim. kendim için değil, yachi için. sen geldiğinden beri kaybettiği neşesini ve gülümsemesini kazanmış gibi. gerçekten çok teşekkür ederim. özür meselesine gelirsek... senden çok özür dilerim çünkü kalbini kırdım. sana değersiz olduğunu söyledim ve hakaret ettim. beni affetmeni beklemiyorum. etme de zaten. lakin hediyemi lütfen kabul et."

yutkundu. birkaç kez yutkunmak zorunda kaldı hinata. ellerini kageyama'dan kurtarıp bir adım geri çekildi. "ne... ne çizmemi istiyorsunuz?" dedi titrek bir sesle. aklından binlerce düşünce gelip geçiyordu o esnada. o resimleri takashi'nin değil de benim çizdiğimi öğrendiği için böyle davranıyor. yoksa ne için böyle bir oda versin bana? onun için çizeyim istiyor. tıpkı onlar gibi. tıpkı onlar gibi o da bundan faydalanmak istiyor. kabul etmezsem bana ne yapar? çizemeyeceğimi söylersem yine sinirlenir mi? onu sinirlendirmek istemiyorum. ama teklifini kabul edersem-

"shoyo," kageyama'nın ellerini omuzlarında hissettiğinde hızla ayrıldı daldığı yerden. endişeli gözlerle kageyama'ya baktı. kageyama ise derin bir nefes alıp tebessüm etmişti ona. "benim istediğimi değil, kendi istediğini çiz shoyo. tamam mı? ne çizmek istiyorsan onu çiz."

hinata gözlerini kırpıştırdı ve şaşkınlıkla bakakaldı kageyama'ya. "ne istersem mi?" diye sordu alçak bir sesle. "ne çizmek istersem mi?"

kageyama olumlu anlamda salladı başını. "ne istersen shoyo, ne çizmek istersen..."

ŞÜKÜR KAVUŞTURANA BE

yüz bin yen değerindeki köle # kagehinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin