hinata gözlerini açtığında gün ortasıydı. derin bir nefesi içine çekip tekrar gözünü yummasının ardından saniyeler geçtikten sonra hızla doğruldu büyük yatakta.
"rüya mı görüyordum? atölyede değil miydim?" korkuyla hızlandı kalbi. fakat gözleri, titreyen ellerine kaydığında onların boya olduğunu gördü. kalemin mürekkebiydi bu. boyanın siyahlığı idi. rüya olmadığının da göstergesiydi elbette.
hızla ayağa kalktı. bu hızlı kalkış onun başını döndürdü ama kendisine gelir gelmez odadan çıktı. koşar adım üçüncü kata çıktı. atölyesine vardığında kapalı olan kapıyı aceleyle açtı. fakat ileriye doğru adım atamadı. çünkü dün, bilinçli olarak yere koyduğu kağıtlar hemen ayak ucundalardı.
dudakları mutlulukla titredi. ve istemsizce kocaman gülümsedi. muhtemelen uzun bir zamanın ardından ilk defa sesli gülüyordu. eğilip yerdeki resim kağıtlarını topladı. ondan sonra içeri geçebildi ancak.
içi kıpır kıpırdı. uzun bir sürenin ardından ilk defa böyle hissediyordu. yemek yemeden, uyumadan bir şeyler çizmek istiyordu. hem, izin de verilmişti ona. çizmemesi için hiçbir neden de yoktu, engel de.
dün çizdiği insan figürlerine hayranlıkla baktı. kendi çizdiği resimleri öyle çok beğenmişti ki, neredeyse sesli dile getirecekti bu hayranlığını.
kapısı önce çalınıp ardından açıldığında hinata merakla gelen kişiye baktı. kageyama'ydı.
kageyama'yı gördüğünde panikledi. elindeki kağıtları hızla arkasına aldı. "efendim, ben... ben şey yapıyordum..."
kageyama istemsizce güldüğünde hinata çekinerek ona baktı. "gelebilir miyim?"
"tabii ki!" hinata elindeki kağıtları masasına bıraktı ve sandalyenin arkasına geçti. "buyurun, oturun."
kageyama içeri girdi ve hinata'nın söylediğini yapıp sandalyeye oturdu. "neler çizdin? bana gösterir misin?"
hinata pek istekli olmasa da resimleri kageyama'nın eline verdi. "siz ne çizeceğimi söylemediğiniz için ben doğaçlama olarak bir şeyler çizdim. özür dilerim, bu resimlerin on yenlik bile değeri yoktur."
kageyama yüzündeki tebessümle elinde tuttuğu resme baktı. kız kardeşi yachi göz alıcı bir biçimde resmedilmişti. kafasını kaldırıp endişeli bir biçimde ayakta dikilen oğlana baktı. "bu resmi kaça satarsın bana?"
hinata şaşırdı. gözlerini kırpıştırdı ve kageyama'ya yaklaşıp hangi resimden bahsettiğine baktı.
yutkundu. dudaklarını ıslattı ve kageyama'nın gözlerine baktıktan sonra çekinerek konuştu. "size hediye etmeme izin verir misiniz?" dedi alçak bir ses tonuyla.
"olmaz. mahcup olurum sana karşı."
hinata ilk defa böyle kelimeler duyuyordu. ilk defa kendisini değerli hissediyordu. ilk defa bir sanatçı muamelesi görüyordu.
"elli." dedi bir süre sonra.
"elli bin mi?" diye sordu kageyama, oldukça normal bir ses tonu ile.
hinata'nın gözleri irileşti. "hayır hayır! elli yen. sadece elli yen. elli bin yen etmez..."
kageyama derin bir nefes verdikten sonra ayağa kalktı. "bana sorarsan bu çizimlere paha biçilemez, shoyo. fakat madem elli yen biçtin bunlara..." kageyama elini cebine attı ve gerçek deriden yapılmış cüzdanını çıkardı. içinden iki bin yen çıkarıp masaya bıraktı. "bu resimlerin hepsini alıyorum."
"ne yapacaksınız ki?" hinata meraklı gözlerini kageyama'nın okyanus mavisi irislerine sabitlediğinde kageyama onun şirinliğine güldü.
"bilmiyorum." dedi dürüstçe. "ama yachi'den önce davranıp resimlerine ben talip olmak istedim. eminim çok kıskanacak."
"yachi-san da mı resimlerimi almak istiyor?"
"muhtemelen istiyordur." kageyama kağıtları düzeltti ve sıkıca tuttu. ardından hinata'ya baktı. "aç olmalısın. ne yemek istersin?"
"ben resim çizmeye devam etmek-" sözünü kesen şey, bizzat kendisinin karın guruldamasıydı. utanarak ellerini karnına bastırdığında kageyama kıkırdadı.
"yemek yedikten sonra devam edersin shoyo. hadi. hem camı da açalım. oda havalansın."
ー
"tavuk mu?" kageyama önüne gelen tabağa kaşlarını çatarak baktı.
yachi açıkladı ona, yanındaki hizmetli yerine. "hinata için yaptırdım. sen yemek zorunda değilsin tobio." ardından arkasına baktı. "tobio için salata yaptırmıştım. onu getirin lütfen."
kageyama, kardeşine ters ters bakarken hinata tabağına bakıyordu şaşkınlıkla. uzun zamandır en sevdiği yemeği yememişti. bahsettiği bu uzun zaman bir ya da iki aylık bir süreç değildi. on bir koca yıldan bahsediyordu.
çatalını eline alıp parçalanmış tavuğa batırdı ve yavaşça ağzına götürdü. yachi'yi ve abisi ile didişişini dinlemiyordu. fazla duygusaldı o an. bu yemek, hinata seviyor diye yapılmıştı. uzun bir zamandan sonra ilk defa insan yerine konulduğunu hissediyordu hinata.
kageyama sakin sakin yemeğini yiyen hinata'yı gördüğünde tartışmayı sonlandırdı. sanki bir şaşkınlık vardı oğlanın üzerinde. dünyadan kopmuş bir halde yiyordu öğle yemeğini.
onu gördüğünde sustu. yachi'ye kızmayı kesti. ve bir yandan salatasını yerken bir yandan da hinata'yı seyretti. yachi de hinata'yı izliyordu ve yemeği beğenip beğenmediğini anlamak için çabalıyordu.
"nasıl olmuş hinata?" diye sordu, birkaç dakikalık sessizliğin ardından. "beğendin mi? kendi kümesimizin tavuklarıdır. leziz mi?"
hinata ağzındaki lokmayı yuttuktan sonra pek de belli olmayan hafif bir tebessüm ile yachi'ye baktı. başını usul usul salladı, aşağı yukarı olacak şekilde. herhangi bir şey söylemedi.
yemeklerini yedikten sonra masadan kalktılar. hinata biraz çekinerek de olsa atölyesine çıkmak istediğini söyledi onlara.
"şey, eğer mahsuru yoksa biraz daha zaman geçirebilir miyim atölyede?"
"ben de gelebilir miyim?" yachi heyecanla yöneltti sorusunu, hinata'ya. "dün çizdiğin resimleri merak ediyorum. onları bana göster lütfen."
hinata elini ensesine çıkardı ve kaşıdı. "şey, kageyama-san onları satın aldı..."
yachi gözlerini kıstı ve yanı başındaki abisine baktı. kageyama dudaklarını birbirine bastırmış, gülmemeye çalışıyordu. "sırf beni sinir etmek için yaptın bunu, değil mi? o resimleri benim satın almak istediğimi biliyordun. bilerek yaptın."
kageyama omzunu silkti. "nasıl düşünürsen öyle düşün. biliyorsun, beğenmediğim hiçbir şeye para vermem ben. herhangi birini sinirlendirmek için olsa bile..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yüz bin yen değerindeki köle # kagehina
Fiksi Penggemarhinata bir köleydi. onu diğer kölelerden ayıran şey yalnızca yüz bin yen değerinde olması da değildi. her bakımdan özeldi.