BÖLÜM 5

7.1K 450 19
                                    


Şehre girdiklerinde ayakları döşeme taş zeminde ses çıkarıyordu. Sanki şehirde tek onlar varmışçasına her bir adımda ayak sesleri yankılanıyordu.

Reagan nedense fısıldama ihtiyacı hisseti ve fısıldayarak "neden burası bu kadar sessiz? resmen sesimiz tüm şehre yankılanıyor" diye sordu Kenneth'e

"Şuan bunu açıklayamam seni ilk önce başhekim Ava'ya götürmeliyiz"

Reagan daha fazla soru sormaması gerektiğini hisseti ve sustu. Yolda yürürken bu şehrin ne kadar parlak olduğunu düşündü. Geçtikleri yerlerde bazı zücaciye dükkânları, manavlar, eski eşya dükkânları, takı toka kadın süs eşyaları satan dükkânları gördü. Burası ticaretin doğduğu yer gibi görünüyordu ama içeride insan varsa bile alıcı yokmuş gibi görünüyordu.

Büyük bir sessizlik içinde yürürken tek adım sesleri duyuluyordu. Dar sokaklardan geçmişlerdi. Sadece bir iki insan gören Reagan neden buranın depresif bir havası olduğunu çözmeye çalıştı. Gördüğü adamlar sessizlik içinde bazı dükkanlara giriyor ellerinde temel ihtiyaçlar olan poşetlerle geri çıkıyordu. Saraya yakın yerlerde daha çok insan vardı. Ortalıkta çok kadın görmese de Reagan bazılarına rastladı. Onlarda sanki cadılar bayramıymış gibi aynı kostümü giymiş üç kadını gördü. Alınlarının iki tarafında küçük boynuz vardı ve boynuzların tam ortasında yani alınlarının tam ortasında mavi büyük bir ben vardı. Her gelip geçtiklerinde insanlar Reagan'a şaşkınlık içinde bakıyorlardı. Neden bana öyle bakıyorlar? sanki onları yiyeceğim bu soruyu kendi kendine sorduğunda ulaşmaya çalıştıkları başhekim Ava'nın evine ulaştılar.

Çoğu ev ve dükkan gibi bu evde ahşaptan yapılmıştı ve diğer evlerden biraz daha büyük, iki katlıydı. Miles kapıya yumruklarıyla vurduğu zaman irkildi. Kenneth hala onu kucaklıyor ve gram yorgunluk hissetmiyormuş gibiydi. Conroy da tam onların yanında kapının ardındaki kişinin kapıyı açmasını bekliyordu.

"Geldim, geldim bir günde alacaklı gibi çalmasanız olmuyor sanki"

Kapının ardındaki kadının sesi çok net bir şekilde duyuluyordu. Kadın kapıyı açtığı zaman Reagan'ın kadını incelemesi için zamanı olmuştu. Kadın annesinin yaşlarında yani otuzun sonlarında gibi görünüyordu. Pantolon ve sıradan kısa kollu bir bluz giymişti. Saçları ve gözleri kestane rengiydi. Bronz teni güneşin etkisiyle parlıyordu. Burun kemerinin tam üstüne düşen siyah çerçeveli gözlüğü vardı. Kadının farklı olan şeyi yolda yürürken gördüğü kadınlar gibi alnında iki çift boynuz olması ve alnın tam ortasında mavi büyük bir benin olmasıydı.

"Bugün cadılar bayramı mı?" diye sordu Kenneth'e ama Kenneth soruya yanıt veremeden kadın Reagan'a baktı ve şaşkınlıkla gözleri pörtlerken ağzı açık kaldı. Büyük bir şaşkınlıkla ve aceleyle,

"Hadi hadi çabuk içeri geçin" diyerek içeri buyur etti.

İçeri girdiklerinde kocaman bir salon onları karşıladı. eski moda ve bej rengindeki koltuklar ve yerde kocaman bir halı vardı. Salonun ahşap duvarlarında birçok tarihi tablo ve salonun bazı köşelerinde küçük heykeller vardı. Reagan bu eski ama harika görünen salondan çok etkilenmişti. Her bir köşesini ezberlemek istermişçesine bakıyordu. Reagan etrafı incelerken kadın aceleyle,

"Ben üst kata çıkıp Lily'i getireceğim siz burada bekleyin. Kenneth, çocuğum sende kızı şu koltuğa bırak" diyerek bej rengindeki uzun koltuğu gösterdi.

Kadın ahşap merdivenleri hızla çıkarken Kenneth Reagan'ı koltuğa bıraktı. Reagan bir an için Kenneth'in onu bırakmasını istemedi ve bu düşüncenin yabancılığı onu irkiltti.

GÜNEŞ AĞACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin