BÖLÜM 34

3.1K 255 10
                                    


LİLY

Parti tüm hızıyla devam ederken Lily leydi Rose ile konuşuyordu. Birlikte çok ortak noktaları vardı. O da Lily gibi diğer dünyadaki teknolojiye hevesli ve açıktı. Onunla atlı arabalardansa diğer dünyadaki motorlu ve lüks arabalar daha iyiydi. Telefon denilen haberleşme aletinin işlevinden bahsettiler. Eğer teknoloji şuanda yanlarında olsaydı bilimsel olarak ne kadar çok yardımcı olacağından bahsettiler. Leydi Rose teknoloji konusunda daha bilgiliydi ve Lily'e bildiği her şeyi anlattı.

Ayrıca leydi Rose Lily'in annesini tanıyor, seviyordu. Bu şehirde annesini tanımayan yoktu. Bir doktor olarak görevini layıkıyla yerine getiriyor, hastalarına iyi davranıyordu.

Zaman o kadar çok hızlı geçmişti ki Lily Reagan'ın yokluğunu unuttu. O hala leydi Rose ile konuşurken birden salonda bir hareketlenme oldu. Lily ilk başta anlamadı ve korkuyla etrafına, oradan oraya koşturan insanlara baktı ve sonra gözünün önünde biri tozlaşınca ne olduğunu anladı.

Lily şok içerisinde etrafındaki insanları izliyordu. Sanki etrafındaki tüm sesler ve görüntüler bulanıklaşmış sadece korkuyla, hızla çarpan kalbinin sesini net olarak duyuyordu. Leydi Rose dalmış olan Lily'i sanki bir kabustan uyandırırmışçasına dürttü. Lily, bu dürtmeyle kabustan uyandı ve gerçek kabusa odaklandı.Leydi Rose,

"Leydi Lily, hadi gidelim" dedi ve elini uzattı.

Lily tam Leydi Rose'un elini tutup gidecekti ki Reagan'ı unuttuğunu fark etti. Partide eğlenceye o kadar kapılmıştı ki Reagan'ı unutmuştu.

Lily, "Leydi Rose siz önden gidin." dedi.

Leydi Rose, "Peki ya siz?" dedi.

Lily etrafta koşturan insanlara panik içerisinde baktı ve Leydi Rose'a dönüp,

"Siz beni merak etmeyin. Önden gidin çabuk. Kaybedecek zaman yok." dedi.

Leydi Rose ilk başta tereddüt etti ama sonra pes etmiş olacak ki o da diğer insanlarla birlikte salondan çıkmaya başladı.

Lily panik içinde Reagan'ı aramak için etrafına bakındı, koşan insanları izledi. Bir ümit o insanların arasından Reagan'ın çıkagelmesini bekledi. İçinden, "Nasıl böyle bir şey yapabilirim? Çok aptalım" diyordu.

İlk başta sadece bir veya iki kişi tozlaşmıştı ama sonra öyle bir hızla tozlaşma yaşanmaya başladı ki Lily artık sayısını bilmiyordu. Her gördüğü kişi korkuyla koşarken yarı yolda toza dönüşüyordu ve bu tozlar salonun ortasında bekleyen Lily'in yüzüne doğru saçılmıştı. Lily bir yandan korkuyla ağlarken, bir yandan yüzüne bulaşmış insan kalıntılarını yüzünden silerken, bir yandan da Reagan'ı bekledi ama salonda tek o kalmasına rağmen kimse gelmedi yanına. Pes etti. Ağlayarak salondan çıktı.

Salondan çıktığında ise tanıdık yüzleri görmek onu çok sevindirdi. Üçü birden şaşkınlıkla koşan kalabalığı izliyor, neler olduğunu anlamaya çalışıyordu derken çıkışa doğru koşan kalabalıktan üç kişi birden tozlaştı.

Lily koşarak onların yanına gitti ve Miles'a sarıldı. Milesta onun sarılmasına karşılık vererek ona sımsıkı sarıldı. Lily ağlayarak Milestan ayrıldı ve Kenneth'e bakarak,

"Kenneth b-ben çok üzgünüm. Tuvalete gideceğim dedi ve bende konuşmaya dalınca onu unuttum. Çok üzgünüm. Aradım ama bulamadım. Sanki yer yarıldı da içine girdi" dedi. o kadar panik olmuştu ki anlatmak şöyle dursun saçmalamaya başlıyordu.

Kenneth sanki bir şeyler biliyormuş gibi hiç panik olmadı. Onun yerine sakinlikle Lily'i dinleyerek,

"Onu arasan da bulamazsın. Çünkü sarayda değil" dedi.

GÜNEŞ AĞACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin