BÖLÜM 9

5.6K 340 18
                                    

"Küçük kızın kürek kemiklerinden çıkan bu kemik yapısı sırtını yarmış ve kanatmıştı. Bunu gören anne ve baba kahroldular, gözyaşlarına boğuldular. Tek çocukları göz bebekleri kızının sırtından kanlar boşalıyordu. Bundan daha kötü ne olabilirdi ki?

Doktor, kızın sırtındakini görünce dona kalmış. Bir süre öyle bekledikten sonra küçük kızın anne ve babasının seslenmesiyle harekete geçmiş. Bir bezi ıslatmış. ilk önce kızın alın bölgesinde oluşan küçük kanları temizlemiş. Sonra da sıra sırtına gelmiş. Doktor kızın canı yanacak diye dikkatle silmiş kanları. Doktor bir yandan kanları temizlerken bir yandan da kızın nefes alış verişlerini kontrol ediyormuş. Kız, doktor kanları temizlerken kasım kasım kasılıyormuş ve hızlı hızlı nefes alıyormuş. Kız tekrar çığlık atmış. Öyle bir çığlıkmış ki bu tüm kasaba başlarına toplanabilirmiş. Doktor kızın neden çığlık attığını anlamak için sırtına tekrar bakmış. Kızın sırtındaki iskelet yapısı daha da çıkmaya başlamıştı. Doktorun temizlediği yerler tekrar kanamıştı. Kanayan yeri tekrar temizleyen doktor hala iskelet yapısını inceliyormuş. Hala büyüyen iskelet yapısının ne olduğu anlaşılıyormuş. Bunlar kanata benziyormuş aynı bir kuşunki gibilermiş. Siyah kuş tüyleri tertemiz ve parlaklarmış. Doktor kanatların daha çok uzayacağını tahmin etmiş. Kızın anne ve babasına iki gün boyunca onun poliklinikte kalması için ikna etmiş. Anne ve baba kızlarının yanında kalmalarının şartıyla bunu kabul etmişler.

Poliklinikte beş gün geçmiş doktor bu süreç içinde hiçbir hastaya bakmamış ve sadece bu küçük kızla ilgilenmişti. Bu süreçte kızın kanatları tam olarak çıkmıştı. Bu küçük kanatlar siyah parlak tüylerle kaplıydı. Doktor iki gecedir kızın kanayan sırtını siliyor ve iltihap kapmasın diye krem sürüyordu. Kızın alnındaki boynuzlar çok sorun çıkarmamış, sadece kremle halletmişti. Ama sırtındaki kanatlar için bu çok zordu. Sil, krem sür, ağrılar için aşı yap. Böyle bir döngü içinde dört gece geçirmişti. O sırada çok yorulan anne ve baba bu dört gecede ara sıra uyuya kalarak geçirmişlerdi. Doktorda ara sıra uyuya kalıyor, kızın inlemesiyle geri uyanıyor ve ağrıları için aşı yapıyordu. Bu aşı daha çok gelişmediği için ağrıyı çok uzun geçiremiyordu ama yine de hafifletebiliyordu.

Beşinci günün sabahında küçük kızın ağrıları hafiflemiş, yaraları kabuk bağlamıştı. İyileşme belirtisi gösteren bu küçük kız için doktor çok sevinmiş. Doktor ve küçük kızın anne ve babası aralarında bir anlaşma yaparak bu küçük kızın özel durumundan kimse bahsetmeyecekmiş. Doktor kızı poliklinikten çıkarmak için bir çarşaf vermiş. Baba kızını sırtına almış ve küçük kızın üstünü çarşafla kapatmışlardı. Küçük kız eve gidene kadar böyle gizlenmişti. En güvende hissettiği insanın sırtında eve doğru yol almıştı.

Artık bu küçük kız büyümüş ve çok güzel bir genç kız olmuş. Siyah kanatları uzamış ve yerde sürükleniyormuş. Boynuzları ise biraz daha uzamış. Yıllardır onu evde saklayan anne ve babasıyla yaşayan kız her seferinde dışarı çıkmak istese de bunu yapmaması gerektiğini biliyormuş. Eğer dışarıya çıksa onu cadılıkla itham ederler ya da onu iblis diye öldürürlerdi. Her iki şekilde ölecekti. Bunu bilen genç kız ne kadar çok dışarı çıkmak istese de korkuyormuş o yüzden bu fikri hemen aklından atıyormuş.

Eğitimini annesinden alıyormuş. Eğitmen olan annesi ona ilk önce okumayı öğretmiş, sonra matematiği, sonra insan vücudundaki yapıları öğretmişti. Dışarıdan okuma kitapları getiren babası ise kızına böyle destek oluyordu. Yıllar böyle geçmiş ve artık koca bir genç kız olmuştu. Kendine güveni olan bu genç kız bir gece hata yapmıştı.

Bir gece yarısı, tüm kasaba uyurken genç kız ilk defa dışarı çıkmış. İlk defa dışarıya pencereden değil de kendi gözleriyle bakıyormuş. Gece yarısı gökyüzü yıldızlarla doluymuş ve hava kanatlarının arasında eserken kız sadece bir şey yapmak istemiş o da uçmak. İlk defa uçmayı denediğinde yedi yaşındaydı. O gün uçmayı daha yeni öğrendiği için evdeki vazoları kırmış, eşyaları devirmişti ve annesinden de bir ton azar işitmişti. Ama yine de pes etmemişti. Annesi ne kadar kızarsa kızsın annesi her gittiğinde pratik yapıyormuş. Büyümesiyle uçma yeteneğini kullanamamaya başlamış çünkü kanatları o kadar çok uzamış ki kanatlarını bir açsa evi yıkabilirmiş. Uçma yeteneği hafif körelmiş olan bu genç kız tekrar uçmayı denediğinde biraz tökezlemiş ve yere düşmüş. Tekrar denediğinde ise uçmuş. Buna inanabiliyor musun? Rüzgarı kanatlarında hissederek, özgür bir şekilde gökyüzünde süzülüyormuş."

GÜNEŞ AĞACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin