1

38.5K 1.8K 880
                                    

Jeon Jungkook Solaron

"Diğer elitlerle üstünlük kavgasına girerek kendini düşürme. Kimseyle bunun için kavga etmene gerek yok." Dedi babam Solaron soyunu temsil eden kulağımı tamamen saran küpemi düzeltirken.

"Sparks da orada olacak."

"Eminim ki onun da ailesi bu konuda onu uyarıyordur. Biz dost gibi görünen aileleriz. Kavga etmeniz için bir neden yok. Aynı arkadaş olmanız için bir neden olmadığı gibi."

"Düellolarda ne yapmalıyım?"

"Düellolarda muhtemelen her zamanki gibi berabere kalacaksınız. Bu sorun değil. Yine de tüm gücünü hiçbir zaman kullanma tamam mı? Düşmanlarının seni tanımalarına izin vermemelisin."

"Anlıyorum. Merak etme. Bir sorun çıkmayacak. Bazı zamanlar eve uğrarım." Dedim sağ elimdeki ince yüzükle oynarken.

"İstediğin zamanlar gel. Yine de bizi evde bulamazsan konseyde olduğumuzu bilmelisin."

"Sorun değil. Gidiyorum." Dedim bir adım geri çekilerek.

Kafasını sallarken kenarda duran anneme doğru eğilip biraz formaliteden sarılmış ve arkamı dönerek evden çıkmayı tercih etmiştim. Eşyalarım çoktan arabaya taşınmıştı.

Birkaç merdiven inerek salondan çıkarken kapıya ilerledim. Görevli kadın kapıyı benim için açarken gözüme giren güneşle gözlerimi hafifçe kısarak arabaya ilerledim. Evimiz oldukça karanlık bir havaya sahipti. İçerisi hiçbir zaman tam olarak aydınlık olmazdı. Dışarı çıktığım zamanlar bu ışığa alışmam zaman alabiliyordu.

Benim için açılan kapıdan içeri girdim. Dört sene sürecek olan akademinin ikinci yılı için evimden ayrılıyor olmak oldukça gereksizdi. Mükemmeliyetçi olan ailem akademide öğrenebileceklerimden fazlasını öğretmişti. Artı olarak bende birçok kitap okuyarak kendimi geliştirmiştim.

Bir buçuk saatlik sıkıcı yolculuğun sonunda başka bir kasabada bulunan ormanın derinliklerindeki akademiye gelmiştim. Kapım yine benim için açılırken gözlerim yoğun enerjiye istemsizce kaymıştı.

Kim Taehyung Sparks. En güçlü elit ailelerden bir diğeriydi. Kafasını çevirerek bana bakarken göz göze gelmiştik. Sallanan uzun gümüş küpesinde kısaca göz gezdirip eşyalarımı taşıyan şoföre ne yapması gerektiğini anlatmak için dönmüştüm.

"13 numaralı odaya taşıyacaksın. Eğer ağır geliyorlarsa bir büyü yapabilirim."

"Sorun yok efendim."

"O çantayı bırak. Onu ben alacağım. İçinde mücevherler var."

"Peki efendim." Dedi tuttuğu çantayı geri bırakırken.

Çantayı ben alırken bagajı büyüyle kapatarak arkamı dönmüştüm.

Elitler genelde beraber takılırlardı. Şuansa hepsi dikkatle beni izliyordu. Yedi kişinin gözlerinin üzerimde olması normal biri olsaydım stresli olabilirdi. Ancak şuan yalnızca gurur vericiydi.

Gözlerimi üzerlerinden sakince çekip elitlerin kaldığı yurda ilerlemeye başladım.

"Saat kaç?"

"6.28 efendim."

"On beş dakikamız var. Yurda gelirsem geç kalırım. Bunu sana veriyorum. Dikkatli olmalısın."

"Emredersiniz efendim."

"Odanın anahtarı." Diyerek ona anahtarı uzattım.

Elimden aldığında gitmesi için çenemle işaret vermiştim.

Magicians ~TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin