Kim Taehyung Sparks
Açıkçası akademinin üçüncü senesinde asla böyle bir görüntü beklemezdim. Jungkook ilk defa biz elitlerin arasında oturmuş kahkaha atıyordu.
Sonunda bizimle arkadaş olabilmesine o kadar sevinmiştim ki onun tatlı kahkahalarını konudan uzak olmama rağmen bir gülümsemeyle izliyordum.
Değişmişti. Eskiden herkese karşı sert bakarken artık çok daha yumuşamıştı. Onun mutlu olmasının benim asıl mutluluk sebebim olduğunu farketmemin üzerinden çok da bir zaman geçmemişti.
Titrek bir nefes çektim içime güzelliği karşısında. Yine de bu ortama rağmen elinin altında sarıya kaçan kahverengi ciltli bir kitap bulunduruyordu. Okumaya devam ediyordu. Aynı tempoda. Hatta çoğu zaman gelip bana da öğretiyordu bir şeyler. Ona her saniye daha da hayran oluyordum.
"Baldwin Perdomo'yu hatırlıyor musun? Hani labirente gitmek için kitap aldığımız adam." Dedi Jungkook Jimin'e bakarak.
"Hatırlıyorum. Yaşlı bunak. Sinir bozucu bakışlara sahipti."
"Her şey bittikten sonra onu öldüreceğimi söylemiştim. Ama unutmuşum. Tam şuan da öldüğünü hissettim." Dedi gözlerini kısarak boşluğa bakarken mavi gözleriyle.
"Şöyle gözlerini aniden mavi yapıp durma. Biz değiştiriyor muyuz renk?" Diye sordu Seokjin.
Jungkook buna gülerken yanağımı elime yaslayarak karşımdaki onu izlemeye devam ettim. Jimin'le Namjoon'un arasında oturuyordu.
Jimin bir şeyler anlatacağını söyleyerek onu yanına oturtmuştu.
Karşımdaydı ama dokunamıyordum diye ağlayacaktım neredeyse.
"Taehyung." Dedi Yoongi.
"Efendim?"
"Evin yanıyor."
"Yansın hyung." Dedim Jungkook'un kıvrılan dudaklarını ve ortaya çıkan bembeyaz dişlerinde gözlerimi gezdirirken.
Elini enseme atarak hafifçe sıkarken gülmüştü bana.
"Ben kaçıyorum. Derste görüşürüz." Diyerek ayaklandığında sonunda onunla yalnız kalabileceğimiz için ben de heyecanla ayağa kalkmıştım.
"Sen nereye gidiyorsun sevgilim?" Diye sordu tek kaşını kaldırarak.
Bana şöyle baktığında ciddi bir şekilde onu yiyesim geliyordu. Her anlamda.
"Bebeğimle baş başa kalma fırsatını kaçıramam." Diyerek gülümsedim ve onun arkasında belirdim.
Kollarımı ince beline dolar dolamaz kucağıma alıp gülüşleri eşliğinde bizi kütüphaneye ışınladım.
Onu yere bıraktığımda bana döndü.
"Taehyung delirdin iyice." Dedi gülüşlerinin arasında.
Dudaklarımı dişlerine bastırıp geri çekildim.
"Deliriyorum galiba gerçekten. Yok Jungkook. Gerçekten böyle senle dolup taşmış durumdayım."
"Biliyorum sevgilim. İnan belli ediyorsun. Ben de seni çok seviyorum ayrıca. Ondan bu durumdan çok memnunum."
"Seni başka şekilde de memnun etmemi ister misin?" Diye sordum gözlerimi hafif kısarak dudaklarına indirirken bakışlarımı.
"Okuldayız sevgilim."
"Dersi asalım? Seni kaçırayım azcık."
Eli çenemi tuttu ve kafamı kaldırdı. Göz göze gelirken koyulaşan yeşil gözlerine baktım. Artık reddetsede durmaya pek niyetim yoktu açıkçası.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Magicians ~Taekook
FantasyElit ailelerinin en güçlü soylarından gelen Taehyung Sparks ve Jungkook Solaron anlaşamıyorlardı.