2

17.9K 1.6K 549
                                        

Kim Taehyung Sparks

Koridorda elimdeki kitaplarla sakince ilerliyorken derse girme tenezzülünde bulunmayan Jungkook'un ikinci senenin ilk günden nerede ve ne sebeple gelmediğini merak ediyordum açıkçası. Kurallara bu kadar takık olan biri için derse girmemek büyük bir kuralı çiğneme falan olsa gerekti.

Kütüphaneye girerken kesinlikle Jungkook'un burada olduğunu biliyordum. Kütüphane çok büyük olmasına rağmen kimse yoktu. Jungkook'sa tek başına kitaplarla ilgileniyorken benim gelmemle gözleri bana dönmüştü.

Hafif kıvırcığı andıran dalgalı saçları kulaklarının biraz altına kadar uzundu. Sol tarafı yandan ayrık ve kulağının arkasına doğru atılmıştı, onda oldukça asi bir görüntü yaratan küpesini ortaya çıkarmak için. Sol bileğinde iki tur dönmüş bir bileklik vardı. Ayrıca işaret  parmağında incecik siyah taşların dizili olduğu bir yüzük.

Beyaza çalan sarı saçlarını düzelterek ve beni çok da dikkate almayarak elindeki kitabı bırakıp yeni bir kitap aramaya başladı kendine.

Sağ tarafıysa sol tarafının zıttı gibiydi. Sağ tarafındaki saçlar hafiften gözüne doğru dökülüyordu. Bileğinde kırmızı taşlardan bir bileklik vardı. Yüzük parmağındaysa kırmızı taşlardan yapılmış soldakinin aynısı bir yüzük bulunuyordu.

Ailesine ait mücevherleri taşımaktan gerçekten onur duyuyordu ve sonuna kadar da en iyi şekilde taşıyordu.

Şarap kırmızısı okul forması kusursuz bir şekilde duruyordu üzerinde. Düşmanımın bu kadar iyi olması sinir bozucu olsada en azından Sparksların düşmanının bile kaliteli olduğuyla ilgili saçma bir teselliye girebilirdim sanırım.

Aradığım kitabı bulmak için hemen onun arkasındaki iki kitaplığın arasına girmiştim. Eğer enerjisini hissetmesem burda olduğunu muhtemelen farketmezdim bile.

Çok sessizdi. Asla rahatsız etmiyordu.

İki kitaplığın arasından hızla çıktığında gözlerim istemsizce ona kaymıştı. Masaya hızla yürürken sandalye büyüyle geri çekilmişti. Sandalyeye basıp masanın üzerine çıktığında elindeki kitaptan son birkaç şeye baktığından kitabı yere umursamadan bırakmıştı.

Kitabın yere düşme sesi kütüphanede hafif bir yankıya sebep olurken gözlerini kapatıp kendini geriye doğru bırakmıştı.

Görüp görebileceğim en hızlı ruhu bedenden ayırma anıydı sanırım. Bedenini masaya nazikçe yatırırken kendine karşı dikkatli oluşu nedense sevimliydi.

Ruhunu görebiliyordum. Bu oldukça garip bir andı aslında. Ne yaptığını anlamıyordum ancak onun bu gelişmiş halini izlemek keyif vericiydi.

Öylece ayakta durarak kendine bakıyordu. Sonrasında yoğunlaşan enerjisiyle ne yapmaya çalıştığını anlamıştım. Astral boyuttayken bu dünyaya müdahale etmek için çalışmalar yapıyordu. İlgi duyduğu şey oldukça zordu. Müthiş bir odaklanma ve güçlü bir enerji istiyordu. Buna ilgi duyması da tuhaf gelmişti.

Kendi elini tutmayı denediğinde öylece elinin elinden geçmesiyle göz devirerek bedenine dönmüş ve doğrulmuştu.

"Senin beni izliyor olman stres olmama neden oluyor." Dedi yerdeki kitabı alıp masadan atlayarak inerken.

"Oldukça iyi gidiyordun." Dedim sakince önüme dönerek elimdeki kitabı inceliyormuş gibi yaparken.

"Hayır gitmiyordum. Bilmediğin şeyler hakkında boş yorumda bulunmamalısın."

"Daha çok bir şeyi beceremeyen birine söylenebilecek teselli cümlesiydi aslında. İyi niyetimi suistimal ediyorsun." Dedim alayla gülerek.

"Sinir bozucusun hala." Dedi benim yanıma gelip ruhlarla ilgili kitapları incelemeye devam ederken.

Magicians ~TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin