Kim Taehyung Sparks
"Tamam sen kazandın. Benim için değerli birisin. Şimdi ne olacak? Bende değerli olmak neden senin için bu kadar önemli?" Diye sordum masadan inerek.
"Sende değerli olmak önemli bir olay değil. Yalnızca amacım bendeki değersizliğini kanıtlamaktı."
Ayakta zor duran haliyle bile kırıcı konuşmayı başaran bir adet Jungkook'la aynı evde durmak oldukça zordu şuan. Eğer dışarıda cadılar olmasa kesinlikle çıkıp giderdim.
Hatta gelmezdim bile. Ancak gerçekten şuan dışarıdaki cadılarla başa çıkabilecek bir halde değildi.
"Kendimi bu kadar yorgun hissetmem çok saçma." Diye mırıldandı.
Yalnızca zihnimde onunla çatıştığımız için bu haldeydi. Normalde şuanda toparlanmış olması gerekirdi.
Koltuğa kendini bırakırken gözlerini kapattı. Düellolara kadar kendini toparlaması gerekiyordu. Aksi halde benden başka birilerine kaybetmek onu deli ederdi.
Ona değer verdiğim doğruydu. Etrafımdaki tek gerçek kişiydi. Ancak ona onun düşündüğü kadar değer veriyor muydum tartışılır bir konuydu. Açıkçası ikimizinde birbirimize karşı ne hissettiği hakkında bir fikrimiz yoktu. Az önceki konuşmalar kadar gereksiz bir şey yoktu.
Camların kırılmasıyla gözlerini araladı Jungkook.
Kalkmak için kendini zorlarken dağınık ifadesinin resmi ifadesinden çok daha güzel olduğunu farkettiğim anlardan biriydi.
Yavaşça önüne adımlarken karşımıza dizilen cadılara baktım. Pelerinli ve kalabalıklardı. Saat gece 3.30 civarıydı. Amaçları uyurken vurmaktı muhtemelen.
"Dikkatli ol." Diye mırıldandığını duydum Jungkook'un.
"İki elit mevcut. Diğeri iyi bir halde değil. Hasta olanı alın iyi olanı öldürebilirsiniz." Diye hızlıca durum güncellemesi yapmıştı muhtemelen bu grubun başkanı.
Açıkçası ben doğrudan saldırmalarını beklerken onlar çok daha stratejik bir planla etrafa yayılmışlardı.
Elitler için özel birilerini göndermeleri tuhaf değildi. Jungkook'a hızlıca göz attım. Kesinlikle akademide kalmalıydık. Onu koruyamamaktan korkuyordum.
"Benim için endişelenme. Yalnızca hallet onları." Dedi ayağa kalkmak için kendine gelmeyi beklerken.
Sonrasında açıkçası düşüneceğim birisi olmasaydı kolay bir savaşa girmiştim.
Ancak karşımdaki sekizinci cadıyı öldürürken arkamdan gelen sesle durmak zorunda kalmıştım.
Arkamı döndüğümde gördüğüm görüntü kesinlikle sinir bozucuydu.
Jungkook'u belinden sımsıkı tutmuş ve boğazına muhtemelen büyülü bir hançer yaslamış bir cadı sakin kalma sınırlarımı sonuna kadar zorluyordu.
Jungkook'un başı sabit tutamadığından dolayı cadının omzuna doğru düşmüştü.
Arkamda bana doğru gelen cadının büyüsü bana değmeden yok olurken gözlerimin kırmızıya dönmeye başladığını hissediyordum.
"İzinsizce temas edilmesinden hoşlanmıyorum." Dedi Jungkook cadının belindeki kollarını tutarken.
Cadı yanan kollarıyla onu bıraktığında hançer boynunda ince bir çizik açmıştı Jungkook yere düşerken. Bu onu öldürmem için yeterli bir nedendi.
Çarpışan enerjilerimiz karşılaşacak düzeyde bile değildi. Hızlıca onun enerjisini yenerken cadının küllere dönerek yok olmasını izledikten sonra sakince arkamı döndüğümde geri çekilmek için çabalayan cadıları buradan sağ çıkarmayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Magicians ~Taekook
FantasyElit ailelerinin en güçlü soylarından gelen Taehyung Sparks ve Jungkook Solaron anlaşamıyorlardı.