"Herkesten duyuyorum hakkında
Ne kadar ağır şeyler ama sen duyma
Birden çok yüreği öpen kalbin
Bana tükürürmüş, ben yağmur sandım ya
Ben yangına vurgun
Suyum, aman kuzum
Beyaz skandalım
Bir gün konuşuruz uzun, uzun..."
Baran sızlayan başını yavaşca doğrultmaya çabalasa da boynundaki sancıyla kalakaldı.
"Abim!"diye gürledi Birol telaşla ona adımlarken.
"Ödüm koptu ödüm."Baran loş hastane ışıklarına,boynundaki boyunluğa ve kolundaki seruma göz gezdirdi bir müddet.
Her yanı deliler gibi ağrıyordu ancak dizi bağımsızlık ilan etmişcesine yana yana ağrıyordu şimdi."Aklım çıktı Baran."dedi Birol elaları yaşla dolarken.
"Kemer olmasa boynun kırılıyormuş ,boynun.""Ölmedim."dedi Baran yorgunca gözlerini yumup.
"Yine.""Sus ağzından yel alsın. Babam bayıldı korkudan. Annem zaten...o gün ki gibi oldu."dedi Birol o anı anımsayıp.
Tüm bölüğün çatışmada hayatını kaybettiği haberini televizyonlardan duyan kadının telefonu çaldığından evde sağlam tek bir eşya kalmamış etlerini çize çize avaz avaz bağıra bağıra sinir krizleri geçirerek baygınlık geçirmişti kadın. Ancak gelen telefonlarla oğlunun hayatta olduğu haberiyle günler sonra kendine gelebilmiş de ölüm orucundan çıkmıştı.
Şimdi üzerinden bir yıl geçmişken aynı korkuyu ona yaşatmak epey gaddarcaydı.
Baran kehribarlarında nadiren görülen bir damlayı koyverdi."Yarım saat geç git,bir saat geç git."dedi Birol sinirle.
"Acelen ne oğlum? Acelen ne ters şeritlerde savrulacak kadar." Gözünden bir damla yaş akıtıp burnunu çekti tekrardan.
"Öldüm dirildim. ""Yine.."dedi Baran korkuyla.
"Yine sakat kalacak mıyım?"Ölmek yaşamaktan kolaydı.
Bir bütün olarak ölmek.
Oysa yarım hayatta kalmak,dizindeki ufak bir çarpıklık bile olsa...
Tüm hayallerine veda ederken soluduğun zehirli bir nefesti."Yok."dedi Birol.
"Hafif incinmişsin,iç kanamadan korktular da. Uyuyorsun iki gündür.""Eve gidelim."dedi Baran annesini ve babasını anımsayıp.
"Mahvolmuşlardır.""Olmazlar mı! Satacağım evdeki tüm arabaları daha eşşeğe bile bindirmem onu diyor babam."dedi Birol zar zor gülümserken.
"Arada ben de kaynadım.Sana kullanmayı ben öğrettim diye...""Özür dilerim."diye fısıldadı Baran.
"Yeniden..."***********************************
Koltukta başına sıkıca tülbent bağlanmış kadının bileklerine dökülen kolonya bir çakmak çakılması durumunda tüm evi ateşe verebilecek kadar yoğundu.
Bir gözü kısık yüksek tansiyonla hala kendine gelememiş kadın doktorların önerisiyle eve gönderilse de koltuktan şuradan şuraya kalkamamıştı.
Vedat Bey onun başında kolonya tazelerken bir sağa bir sola adımlıyordu evin içinde delirmiş gibi.Peyker sessizce yemek masasına başını koyup dışarıyı izliyorsa da bir gözü kapıda diğer gözü telefonundaydı bir haber alabilmek adına Birol'dan.
Mahalledeki teyze sürüsü dua etmek üzere evi istila etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kıbrıs Rüyası
Romanceİçinde kendine ait olamayacak kadar saçmalık barındıran valize bakındı... Neon renkli,desenli ve "Malın hası burada!" yazılı aptalca baskılı iç çamaşırlar kesinlikle kendine ait olamazdı! Bu zırvalar uçaktaki Buz Devri Sid kılıklı çocuğa ait olmalı...