Gece Üç

2.9K 252 108
                                    

Yanının boşluğuyla beraber kaşlarını çattı Baran.

Gecenin bir köründe uyanmıştı ayak seslerine.
Belki de tüyden inceydi ayak uçları ama yine de tıkırtıya uyanmıştı. Kapının örtünme sesi bile onun için büyük bir gürültü sayılırdı.
O anlardan sonra her ani ses bir mermi sesiydi kulaklarının pasını silen.

Yanındaki boşlukla beraber kaşlarını çattı ve doğruldu Baran.
Gecenin üçüydü henüz.
Esen rüzgar perdeleri havalandırıyor,geceyi mehtap aydınlatıyordu.
Yıldızsız gecede Baran huzurlu uykusundan uyandığında kanındaki alkolün etkisiyle yorgunca ovuşturdu gözünü.

Esrigün lavaboya gitmiş olmalıydı.

Baran gözlerini kapayıp yeniden uyumak üzere yastığına sarılsa da aradan geçen dakikalara rağmen gelmemişti Esrigün.
Akrep yelkovanla köşe kapmaca oynamıştı.
Belki on beş dakikaydı soğuyan yatak belki yarım saat.

Boş kalmıştı ilk defa dolan yanı.

"Meze falan mı midesini bozdu?"dedi Baran kaş çatıp.
Ne de olsa misafirleriydi ve aileden sayılacaklardı.
Yemeklerde falan bir şeyler olsa kendi midesi de rahatsızlanırdı.
Yiyecekten sebepli olduğunu düşünmüyordu.
Ama dal gibi ince ve fit vücudu vardı bu uzun bacaklı oğlanın.
Belki de alkole toleransı yoktu bünyesinin.

Erkekliğine leke sürdürmemek için içmişti Baran'ın kehribarlarına bakıp kadehini kaldırırken.

Defalarca kez içmişti.
Her yudumu kehribarlara bakıp gülümseyerek genzinden itmişti üstelik.
Misafirler dağılıp insanlar yataklara çekilirken dahi şişenin dibini beraber görene dek sessizce oturmuşlardı masada.

Rakı sofrasında muhabbet en önemli mezeydi.
Ama muhabbetsiz mezelenmiş,demlenmişlerdi onlar.
Kadehleri kaldırsalarda iki kelam etmemişlerdi.
Birbirlerine dil uzatmak haricinde pek de bir sohbetleri yoktu misal.

Yarım saatin sonunda ayaklandı Baran.
Zaten ikisi savrula savrula zar zor odaya çıkmışlardı şişenin sonunu görünce.
Bayılmış olmasındı Buz Devri Sid?
Baran yanan ayak tabanlarını soğuk ahşaba değdirince kaş çattı.

Deli gibi yağmur çiseliyordu dışarıda.
Zemini döven minik patırtılarla birlikte dudak ısırdı Baran. Şiddetle savrulan perde dışarıda yağmurun şiddet arttırmasıyla birlikte bir içeri giriyor bir dışarıyı turluyordu.
Pencereler birbirine vururken Baran sızlayan diziyle ayaklanıp pencereleri örttü.

Lavaboya doğru aceleyle adımlarken kapının önünde durup herhangi bir su sesi duymayı umut ederek dikildi beyaz ahşap kapının önünde.
Üç kez tıkladı kapıyı.
"Esrigün?"
Ses gelmemesiyle beraber kaş çattı.
"Esrigün müsait misin?"

Yanıt gelmemesi ile beraber kapıyı açtı.
Işık bile yanık değildi,bomboştu lavabo.

Baran endişeyle sızlayan bacağını umursamadan salona koşturdu. Ağabeyi bacağını kanepelere dolayıp üç yastığa sarılmış,açık televizyonun başında uyuyordu.
Esrigün burada da yoktu.

Peyker Hanım'ın odasına girmek istemiyordu.
Uygunsuz görmekten ya da rahatsızlık vermekten çekiniyordu ama mantığını bir kenara bırakıp panik haliyle hafifçe araladı misafir odasının kapısını.
Yalnızca göz bandını çekip uyuyordu kadın...
Esrigün yoktu.

Annesinin kuş kadar olan uykusunun da Esrigün'ün gelişini es geçmeyeceğini varsayarak kaşlarını çattı Baran.
Neredeydi bu oğlan?
Korkuyla dış kapıyı buldu elleri.
Korku nedir bilmeyen hallerinden eser kalmamıştı.
Bayılmış mıydı? Kusuyor muydu? Zehirlenmiş miydi?

Kıbrıs Rüyası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin