Doğru Zaman Doğru İnsan

1.6K 173 75
                                    


"Bir insanın kiminle evleneceği, onun yaşamının en önemli kararıdır. Evleneceğiniz kişinin mühendis, doktor, varlıklı olmasından çok, hangi değerleri yaşadığı ve yaşatacağı önemlidir. "BİZ"değerlerinin yaşamadığı bir evliliğin mutlu bir evlilik olması mümkün değildir.."

"Bir can başka bir cana kıyamıyor. "BİZ" den biri acı çekerken öbürü kıyamaz, acısına derman olur."

"Sevgi emek ister, fedâkarlık ister, en önemlisi merhamet ister."

"Evlilikte denge ve zamanlamanın önemli olduğuna inanıyorum. Eşlerden biri düştüğünde diğerinin kaldırabilecek güçte olması, biri yetişemediginde öbürünün bayrağı alıp yarışı tamamlaması gibi..."

-Evlenmeden Önce,Doğan CÜCELOĞLU.

*****

"Bir sayfa daha okuyalım mı burada bırakayım mı?"diye fısıldadı Baran yorgun sesiyle.

"Yoruldun artık."dedi Esrigün menekşe rengi gözlerini sıkıca yumarken.

Yorulmuştu Baran.
Ama dert değildi.
Yorulduğunu gösterirse sevdiğinin yorgunluğunu alamazdı....

Tam bir aydır son tedavi sürecindeydi Esrigün.
Bir aydır bitmez tükenmez ızdıraplar çekiyordu ama " of" bile demek istemiyordu.
Baran'ın canının kendi canından bile daha çok yandığını biliyordu.
Kür tedavileri alan ve ışın terapisi alan kendisiydi.

O ilaçlardan ve kemoterapiden kusup ağrıyla inlerken ölüm sancısı yaşayan ise Baran idi.
Çünkü Esrigün'ün acısını kendisi sırtlayamadıkça bu onun canını daha da derinden ve pek kahırlı halde bölük pörçük halde zedeliyordu.

Bir ay boyunca düzgünce yürümediği günler vardı Esrigün'ün.
Bir bardak suyu bile kavrayamadığı enerjisiz halleri.
Baş ucunda bir bardak su gibi duruyordu Baran gözünün içine bakarak.

Duşta ya da başı dönüyordu ya ayakta zor duruyordu bazen.
Baran onu yıkamak için oradaydı.
Hatta bazen uykudan kalkıp tuvalete gitmek bile zorluyordu.
Baran yine oradaydı.
Kolları altından tutup bir çocuk bekler gibi bekliyordu başında sessizce.

Kusuyordu.
Fazla kusuyordu.
Vücudu kendini yenileme sancısından fazlasıyla zorlanıyordu lakin Baran kusması için onu tutuyordu.
Onu temizliyor,giydiriyor ve uyutuyordu.

Şimdi başında kitap  okurken biraz daha iyiydi Esrigün.
Son aşamadaydı tedavi ve bütün bu ömrüne kambur olup hammal eden dert tasa bitiyordu.

Olumluydu her şey.
Ve iyileştiriyordu.

Daha önce bu yolları yalnız yürümüştü.
Şimdi hastane koridorunda onu bekleyen ve elini tutan sıcak bir el vardı.
Öğünlerini ilaçlarını onun için aksatmayan bir yoldaş.
Onu kendi bebeği gibi sevip kollayan ve bir bebek gibi bakan ,Baran buradaydı.
Her zaman.
Ve onun için.

Bir aydır bir kez bile şikayet etmeden kah uykusundan olmuş kah aç kalmış kimi zaman saatlerce hastane koridorunda beklemişti.

O an menekşe denizlerini gezdirdi kehribar rengi gözlerin en derininde bir yerlere.
Sanırım  gençlik aşkı arayan kime sorsan gelecekteki aşkından beklentilerini...
Çok bariz yanıtlar olurdu.

Rüya gibi bir akşam yemeğinde güzel çiçekler dilerdi belki.
Ya da dünyanın en güzel manzarasında teklif edilmiş bir çıkma teklifi.
Sürekli yiyip içip gezebileceği dünyanın en güzel kadını ya da dünyanın en yakışıklı erkeği.
İyi giyindin,iyi bir mesleği olsun ya da herhangi bir şeyler.

Paris'in sokaklarının Eyfel'e çıktığını keşfedecek bir dünya el ele.
Yahut Venedik gondollarında bir seyir zevki kadar aşk.
Belki Babil'in Bahçelerini uğruna dizayn ettirecek kadar aşka açılan aşıklar diyarına yolculuk.
Dünyanın en güzel balayı için Maldivler'e  iki kişilik bilet mi?

Hayır.

Esrigün cevabı biliyordu.
Doğru zamanda gelen doğru insan ilaç kokulu bir hastane odasında sizi omuzunda dinlendirendi.
Bir otel odasını bile sırf neşelen diye karnaval ve Rio festivaline donatandı.
En aciz konumdayken bile suratını dahi ekşitmeden ,yabancılamadan  senin için klozetten mide öz suyunu temizleyen kişiydi.

Ve ancak annen gibi yalnızca sen hastayken uyku bile uyumadan başında ateşini kontrol edendi.

Esrigün ,Baran'ın o insan olduğunu iştahsız halde lokma koymadan ağzına uzanırken anlamıştı.
Ne yese kusacaktı diye lokmalar zehirli aş haline gelmişken.

Çünkü bir yudumcuk çorbayı sırf Baran'ın hatrına yutkunurken sanki dünyanın en kıymetli hazinesi önüne serilmişti ve dünya Baran'a verilmiş gibiydi.
Esrigün'ün içtiği bir yudum çorba için sanırım kendi canını bile verebilecek kadar mesut haldeydi kehribarları...

"O",Baran idi.

Uçakta kavga ettiği sinir bozucu yaralı asker değildi.
Ablasının müstakbel eşinin "hiç anlaşamadığı" erkek kardeşi değildi.
Gelecekteki  dayı olacağı yeğenlerinin amcası da değil.
Zaruri bir evlilik ve kan bağı yoluyla tanışmak zorunda olan iki kişi değil.

"Seni seviyorum."dedi Esrigün gülümseyerek.
"Her saniyesinde."

"Her saniyesinde daha çok."diye mırıldandı kitabı kapatıp oğlana öpücük konduran oğlan.
"Ve saçların uzadı..."

Kazık gibi fıçı gibi geliyordu.
Daha da gür bir kıvırcık!

"Köklerimiz sağlam oğlum."dedi Esrigün sırıtıp.

"Kökümüzü kurutacak abim ve ablan..."dedi Baran sırıtıp.
"Haftasonu düğün var ve kıl payı yetişiyoruz !"

"Halayda birinin elini tutarsan...Yakarım çıranı."diye gürledi Esrigün.

"Sen önce yataktan kalkmaya enerji bul sonra döversin."

"Yosundan beyinli."diye homurdandı Esrigün oğlanın omzuna ısırık bırakıp.
"Dönüşüm muhteşem olacak..."

*******************************

Tedavi süreci sanırım en az beş bölüm sürerdi ama tek bölümde anlatmak istedim.
Çünkü Esrigün'ün o hallerini düşünmek canımı yakıyor.
Oldu bittiye getirmedim tedaviyi...
Sadece çok acı.

Şimdi karşılıklı bir zeybek mi oynarlar damat halayı mı olur bilmem lakin....

İnci Hanım masa masa gezip küçük oğluna da kısmet arıyordur eminim :)
Teorileri alayım?
Sizce neler olacak...

Vote ve yorumu unutmayın. Lütfen etkileşim vermedikçe kitapların büyümeyeceğini ve okuyucu gelmeyeceğini unutmayın.
✔❤

Kıbrıs Rüyası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin