Garez

3.1K 262 179
                                    

Yan odadan gelen fısır fısır gülüşlerle birlikte kafasını yastığa bastırdı Baran.

Günün hangi dilimi olduğu fark etmeksizin sinir bozucuydu Esrigün.
Gün doğarken şafak serinliğinde de sinir bozucuydu,akşam ay ışığında da sinir bozucuydu. Nefes alışı,gülüşü bakışları...
Baran'ın sinirden kudurmasına yol açıyordu.

Gecenin bir köründe kimle fısıldaşıp gülüyordu?
Kimeydi o cilveli ses tonu?

"Erkeksin sen amına koyayım."diye mırıldandı Baran sertçe.
Saatini kontrol ettiğinde daha ev halkının uyanışına üç saat olduğunu gördü.
Sabahın dördünde bol kepçeden cilveleşen Esrigün'ün huzurunu kaçırmak için ideal saatlerdi.
Böylece anne veya babası Baran'a azar çekemez,abisi tehdit edemezdi.
Bi de çiçeği burnunda misafiri,divaların divası yengesi kırılmazdı.

Baran üzerinde yalnızca iç çamaşırıyla birlikte kapıyı omuzlayıp açarken şişik gözlerini devirdi.
Uykusunu alamamış olması gerilim hattına ekstradan gerilim yüklerken bir de bunun Esrigün vasıtasıyla gerçekleşiyor olması daha da sinir bozucuydu.

Esrigün yan taraftaki misafir odasının penceresinden sarkıp sigara içerken kapının sonuna kadar açıldığının farkında dahi değildi.

Tek kişilik bir yatak, çiçekli bir kanepe ve beyaz bir giysi dolabı.
Baran bu gizemli odaya göz gezdirdi. Kutsal misafir odasının içinden dumanı tütsülü tüten bir sır bulutu bekliyordu.
Annesi orada devletin en derin sırrını saklıyor dahi olabilirdi.

Tarhana kurutmadığı ve turşu kurmadığı vakitler uzaylı üssü bile kurmuş olduğundan şüphe ediyordu.

Sıradan ve sade eşyalar arasında yürürken üzerinde yalnızca ince bir atlet ve slip dar bir baksır bulunan Esrigün'e bakındı. Pencereden gövdesini uzatırken tek ayağı havada ince beli kıvrılmış duruyordu pencere kenarında.

Kısa bir kahkaha savurup "Tamam."diye mırıldandı.
"Gelirim sana."

Baran onun ses tonuyla sebepsizce daha da sinirlenirken yumruklarını sıkıp sırtına nefret dolu bakışlarını göndermeye devam etti.

"Bilmiyorum ki..."diye fısıldıyordu Esrigün.
"Bir yolunu bulurum. Öğleden sonra nasıl,uygun mu?"

Telefondaki kişi ne demişti bilmiyordu lakin omuzları sarsıla sarsıla kıkırdayan Esrigün'ü epey keyiflendirmiş olmalıydı sözleri.
Esrigün sanki komedi filmi izlercesine gülüşler sunuyor,kendi kendine süzülüyordu telefonda.

"Bu salağı bile seven kız varsa..."diye geçirdi Baran içinden.
Zekasal fonksiyonları yerinde olmayan zavallı bir aptal olmalı diye düşündü.

Yüzleşmek ve aydınlanmak arasındaki ince çizgide savrulduğunu hissetti Baran.
Bazen bir şimşek gibi zihinde beliren aydınlanma bazen yalnızca duşta suyun altında gelebiliyordu.
Kimi zaman hayatın film şeridi gibi gözlerin önünden süzülüp gittiği bir bant oynatılırken kimi zaman ise o derece önemsiz bir bilgiymiş gibi kabulleniyordu insan.
En sıradan,en değersiz ve kıymetsiz zaman dilimlerinden oluşabiliyordu.
Bazen de en derinlerindeki istiridyede saklanmış en parlak incide saklı tutulabiliyordu.

Baran o an nefretinin kaynağını en derininde hissetti.
Cevap önündeydi.
Esrigün'ün kahkahalarında,bakışlarında ve dilinin ucundaki kelimelerde saklıydı.

Akışına bırakmak...
Hesapsızlık,umursamazlık. Neşe denizinde gelişigüzel kulaçlar savurmak. Dipsiz bir umut kuyusuna gözü kapalı tereddütsüz adımlamak.
Esrigün'e olan nefretinin sebebi buydu.
Esrigün gülmek için bir sebep aramıyordu.
Esrigün ,Baran'ın aksine mutlu olmak için nedenler türetmiyordu zihninde.
En ufak bir detaya bile tutunup onunla eğlenebiliyordu.

Kıbrıs Rüyası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin