Göz Bebeği

3.1K 275 200
                                    

Baran çalan telefonuyla beraber arkadaşlarına sessiz olmalarını buyuran bir işaret verdi.

Arayan annesi İnci Hanım idi.

Bir haftadır müstakbel yengesi ve Esrigün denen bonusa dair bir gelip gitme durumu söz konusu değildi.
Olması gerektiği dışarıda buluşuyor ve birbirlerini tanımaya çalışıyorlardı  Birol ile.
Elbette Inci Hanım oğluna eş aramaktan ziyade kendine gelin aradığı için her gün kekler ve böreklerle davet ediyordu kadını eve...

Baran bu ara birazcık göbek bile yapmış olabilirdi en ayvasından.

"Özlemişim."dedi Derya gülümseyerek. Yan taraflarında oturan lisedeki diğer arkadaşları hala muhabbete devam ederken Ali de onaylamıştı başıyla.
"Nihayet gülcemalini görebiliyoruz aslanım."

Baran telefonla konuşmak üzere masadan kalkarken ahizeden basbas bağıran annesinin telaşlı sesiyle "Anne?"dedi korkuyla.

"Baran..Baran koş."

Baran korkuyla telefona bakınırken "Ne ? Noldu? Bir şey mi oldu?"

"Olmaz mı? Misafir gelecek. Keki yaptım kabartma tozu yok Baran."dedi nefes nefese kadın.
"Baban da tutturdu mangal yakalım diye köftelik kıyma kalmamış bile yemiş abin hep."

Baran sinirle dudaklarını birbirine bastırdı.
"Bu muydu derdiniz? Neyse. Alırım akşama ben."dedi arkadaşlarının yanına ilerlemek üzere kafe bahçesine geri ilerlerken.

"Baran yetişmez. Temizlikle uğraşıyorum gel yap köfteleri babanla..."

"Tamam anacım."diye mırıldandı Baran.
Misafirden nefret ediyordu.
Sürekli gelenlerinden ise üst düzey nefret ediyordu.
Hele bu misafir kalıcı olarak istila için gelen biriyse...

Haftalardır rahat olan keyfi bir miktar menekşe mavisine bürünecekti anlaşılan.

☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄☄

Mangalı yellerken bir köşede hiç bir şey yapmadan çay yudumlayan çocuğa ölümcül bakışlarından birini yolladı Baran.
Elindeki yelpazeyi hırsla sallarken derin bir nefes verip hayal etmemeye çalıştı.
Odun ateşine Esrigün'ün pişmiş kelle gibi sırıtan kafası  ne de güzel olurdu öyle.

Yetmemişti.
Mahalledeki dedikoducu teyze topluluğu müstakbel gelini görmek üzere tarikat gibi çembere almıştı Peyker'i.
Manavdan dolmalık biber seçer gibi inceliyorlardı kızı.

Ve elbette Esrigün.
Girdiği her ortamın yıldızı.
Ölmeyi unutan,Azrail'in konumlarını kaybettiğine şüphenilen kadınları bilr etkisi altına almıştı.
Amel defterleri yaşlılıktan kapanmazsa Esrigün'e olan nazarlarından kapanacaktı şüphesiz.

"Maşallah aslan oğluma."dedi İnci Hanım kendi doğurmuş gibi Esrigün'ü sahiplenirken.

Baran kaş çattı.
"Aslana bak.  Olsa olsa Simba olur bundan. Amına koduğumun hakuna matatası seni."

"Hayırlısıyla."diye başladı Vedat Bey ince gülüşle.
"Yaz bitmeden..."

Annesinin ahiretliklerinden biri sıcak ve soğuğu hissettiği mechul olan dudaklarına bardağı götürüp tek yudumda fondiplemişti çayı.
"Bizim Nergis'in de gözü çocukluktan beridir Baran da. Allah böyle damat versin der durur başka da bir şey demez."

Inci Hanım'ın gözleri ışıldarken koşullanmışcasına hemen çay tazelemek üzere eğildi.
"Nasip."diye mırıldandı.
Ama daha ziyade "İnşallah!"der gibi coşkundu sesi.

"Buse de çok hanım kızdır."dedi leopar desenli bluzunu düzelten Tuğçe Abla.
"Okulu da bitti hem öğretmen kız..."

Hep bir ağızdan koro gibi neden öğretmenlik mesleğini icra eden kadınları ideal eş olarak tanımladıklarını adlandıramıyordu Baran.
Diğer meslekler örümceklerle dolu bir havuza atıp,yılanlarla dans mı ettiriyordu kadınları?

Kıbrıs Rüyası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin