Bir Nefes Gibi

1.7K 155 90
                                    


Baran gözüne giren güneş ışıkları ile birlikte huzursuzca ekşitti yüzünü.
Göz kapaklarını aşarak taa korneasını delip geçen güneşle birlikte burnunu hoş kokulu saçlara biraz daha gömdü.

Saate bakındığında öğlen iki olduğunu görünce bir küfür savurdu kendi kendine.
Kollarında uyuyan Esrigün de kendisi de henüz uyanmamıştı.
Kim bilir alarm kendini kaç defa tekrar etmişti lakin sabah gün ağarırken uyuduklarından sebep....

Baran telaşla gözlerini ovalarken saatin geç oluşuna sinirlenip bir küfür daha savurdu kendine .
Esrigün'e kahvaltı için biraz meyve ve  çerez tabağı yapması gerekliydi.
Fındık ,kaju ve onun en sevdiği olan midesi bulantılarını dindirmek üzere sarı leblebi...

Baran yorgunca kollarını oğlanın ince beline sararken.
"Bebeğim.."diye fısıldadı...
"Ben yine alarmı kaçırdım...Dükkan benim olmasa sence bu kaçıncı kovuluşum olurdu?"diye mırıldandı muzipçe.

Onu öperek uyandırmak üzere  uykusu ağır oğlanın buklelerini okşayıp boynunda ve ensesinde gezdirdi dudaklarını.
"Mis kokulum hadi uyan..."diye fısıldadı Baran.
"Akşam etmişiz..."

Esrigün hala yanıt vermemişti ve Baran onu uyandırmak için dudaklarını biraz da yanaklarına ve gıdıklanacağını düşündüğü ense sokumuna uzattı.
"Aşkım,gününe esir fırtınam..."

Baran kaşlarını çatarken oğlanı  biraz daha kendine çekti.
"Bebeğim?"

Bir bez bebek gibi.
Tepkisizce.
Uzanıyordu öylece.

"Esrigün ?"diye fısıldadı Baran oğlanın alnına dokunup.
"Hasta mısın? Üşüdün mü..."

Baran onun soluk dudaklarına,rengi pembe elmalardan çalınmış gitmiş yanaklarına öpücükler gezdirirken "Bebeğim?"diye yineledi.

Sessizce ,soluğu dahi olmayan oğlanın göğsüne uzanıp hıçkırırken sarsıldı Baran.
Hiddetle titreyen her uzvuyla inledi.
"Esrigün uyan !"

Sıcak gözyaşları artık sıcak olmayan bedenin göğsüne akarken acıyla bir feryat kopardı Baran.
"Menekşe gözlüm .... U-U-Uyan....."

Baran "ömrüm"diye sevdiği ve tüm ömrünü defa etmek üzere canını vereceği oğlana bir nefes dahi verememenin aciziyeti ile genizden bir feryat daha kopardı ciğerleri sökülürcesine.

Onun kapalı göz kapakları ardında dünyanın en nadide rengi olan menekşe denizlerinde kaybolmak isteyen kehribarları,göremiyordu artık.
Buğuluydu.
Yağmurlanmıştı kehribarları.

Ne saçmaydı ömrüm dediğine ömürden ömür verememek.

"Güzelim..."diye inledi Baran kucağındaki oğlanı severken.
"Aç. Aç gözlerini..."

Denizden esen tuzlu meltem kokusuna karışan güneş kokusu gibiydi.
Onu ilk gördüğü an gibi.
Saçlarında ve teninde hindistan cevizi ile kakaonun tatlı kokusu,denizde meltem ve gökte güneşin kokusu.

Baran ciğerinden bir feryat daha koparırken gözyaşları oğlanın teninden süzülüyordu hafifçe.
"Benim...Benim güzelim..."

"A-asker...Asker...Sen yenilemezsin..."diyordu Baran.

Bir çatışmanın ortasında bacağını ve mesleğini kaybetmişti.
Ruhunu.
Gülüşünü.
Ve gençliğini.

Bir uçakta,yaz tatilinde ise aşkı,ruhu  ve gençliği gülüşünde bulmuştu onun.

Saçının tek teline cenneti dahi değişmeyeceğinin cennete gitmesi düşüncesiyle ile tekrar inledi Baran kızaran gözleriyle.
"Sen küçüksün...Sen ölme..."diye fısıldadı henüz yirmisine dahi değmemiş olana.
"Sana yazık olur,b-ben öleyim.. "

Kucağında uzanan nefessiz oğlanın kirpiklerini saydı Baran.
Üstlerde iki yüz.
Altlarda seksen adet.

Ömrünü feda etmek istediği kirpikleri tek tek sayarken nefessiz bir halde inledi ağlayarak.
"Benim güzel...Savaşçı...Güzel...Sevgilim...Aç...Gözünü..."

İyi geceler dilemişti sinesinde uyuttuğu oğlana Baran.
Sinesinde bir ömür unuttuğunu bilmeden...

"Seni seviyorum..."diye fısıldadı Baran acıyla.
"Menekşe gözlüm...Seni seviyorum....Seni çok...Seviyorum..."

Kıbrıs Rüyası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin