Yanlarına gitmeyecektim. Onun güvenine ihtiyacım vardı. Eğer o bunu engellemeyi başarırsa... Ona gerçekten güvenebileceğimi anlardım.
Ekin gittikçe Çağkan'ın suratına yaklaşırken ben de sinirlerimi kontrol altında tutmaya çalışıyordum. Ya yapamazsa? Ya onu öperse? Bu olasılıkları da değerlendirmem gerekiyordu ve eğer ona karşılık verirse ya da herhangi bir temas bile olursa aramız daha da berbat olurdu.
Çağkan yana eğildi ve Ekin şezlonga yapıştı. Gözlerini kapamış bir de mal.
Ekin ne olduğunu anlamamış gibi kalkınca gülesim geldi. Ağzı öyle bir açılmıştı ki bir golf topunu dişlerine değdirmeden ağzına sokabilirdiniz. İşte bu harikaydı.
Çağkan şezlongtan kalkıp tişörtünü çıkarıp kumların üzerine attı. İstemsizce dudağımı falan ısırmadım. Bir insan istemsizce dudağını nasıl ısırabilir? Aklım almıyor. Ben direkt dudağımı ısırdım yani. İstemsizce falan değil.
Çağkan denize girmişti, ben de üstümdekileri çıkardım. Kızlara Çağkan'ın yanına gideceğimi söyleyip denize doğru yürüdüm. Kızlar da restorana geri girdiler.
"Hey."
Seslenmemle birlikte Çağkan bana döndü. "Hey."
"Nasıl başardın merak ediyorum."
Yavaşça denize girdim. Çağkan bana doğru yaklaştı. "Neyi?"
"Ekin'i engellemeyi."
Kısa bir gülüş attı. "Bunu sana açıkladım sanıyordum."
"Neyi?"
"Öpmekten zevk aldığım tek kişinin sen olduğunu."
Kollarımı boynuna doladım ve onu öpmeye başladım. Yani bu laftan sonra ne yapabilirdim ki? O da hafifçe güldükten sonra ellerini belime koydu. Deniz kıyısında öpüşüyorduk ve denizin soğukluğu bize etki etmiyordu. Dalgalar her zamanki gibi uyum içerisinde kumsala vururken Ekin'in bize baktığını fark ettim. Dudaklarımı yavaşça Çağkan'ınkilerden ayırdım ve kollarımı çekmeden Ekin'e baktım.
"Bir şeye mi bakmıştın?"
Omuz silkti.
"Hayır, sadece dün akşam benimle yatıp hangi yüzsüzlükle seni öptüğünü merak etmiştim."
Çağkan'a sert bir tokat attım. Ekin'i işaret edip bağırmaya başladım.
"Onunla mı yattın?"
Ekin zafer kazanmışçasına sırıtıyordu. Çağkan'sa olaydan haberi yokmuş gibi bir ifade takınmıştı. Nasıl böyle ifadesizce bakabiliyordu?
"Söyle bana onunla mı yattın?"
"H-hayır, kesinlikle onunla yatmadım; onu evine gönderdim ve senin yanına geldim. Hatırlamıyor musun?"
"Bunu bana yaptığına inanmıyorum."
Denizden bir hışımla çıktım ve kıyafetlerimi alıp havlumu bedenime sararak restorana daldım.
"O p*ç, Ekin'le yatmış!"
Kızlardan şaşkınlık nidaları ve takip eden küfürler yükselirken ben de tuvalete koştum. Kapıyı kilitledim ve kapıya sırtımı yasladım. Kıyafetlerimi hızlıca üstüme geçirdim. Havluyu da kapının kenarına astım. O değil de buranın yerleri ne kadar temiz la?
Kapı yumruklandı.
"İdil aç kapıyı! Orada olduğunu biliyorum!"
"Hayır burada değilim!"
"Komik değil İdil. Ben Ekin'le falan yatmadım."
"Ekin öyle söylemiyor ama!"
"Onun söylediğinden bana ne? Ben kiminle yatıp yatmadığımı bilecek kapasitedeyim!"
"Ooo kapasite kelimesini bildiğini bilmiyordum!"
"İdil biz niye böyle manyak manyak kapıdan konuşuyoruz? Aç kapıyı!"
"Burası kızlar tuvaleti gerizekalı!"
"Öyle olması kimin umrunda?"
"Belki içerideki kadınların umrunda olabilir!"
"Ne içeride kadın mı var? Bütün konuşmamızı duydu mu? İdil hemen uzaklaş oradan." Kısık sesle güldüm ve kollarımı göğsümde birleştirdim.
"Hayır içeride kimse yok seni salak."
"Öyleyse kapıyı aç da gireyim!"
"Bu yapmak istediğin hareket kadınların mahremine olan sayg-" dememe kalmadan kapı kırıldı ve Çağkan içeri girdi. Girdiği gibi beni duvarla arasına aldı. Kollarını başımın iki yanıma koydu. Yine başlıyoruz.
"Bir daha kapıyı aç deyince açacaksın! Anlaşıldı mı?"
Alayla güldüm ve gözlerimi devirdim.
"Bad boy havaları ha? Sana hiç olmuyor Çağkancım, deneme bence." Allahım bu yalan söyleme yeteneği nerelerden geliyor?
Başını benimkine daha da yaklaştırdı.
"Emin misin?" Tabi ki değildim. Onun kadar seksi birini hayatımda görmemiştim. Hele de bad boy tavırlarındayken. Üstüne üstlük tişörtü de yoktu. Tamam.
Nefesi yine yüzümü kavuruyordu. Başını bir anlık yere çevirdi.
"Bak ben Ekin'le yatmadım, tamam mı? Bir yerlerinden uyduruyor. Seni kıskanıyor olmalı. Tabi bir insan benimle birlikte olmak için neler vermez, değil mi?"
"Değil. Çekil önümden terledim, burası çok sıcak."
"Sıcak olduğundan mı terledin? Gerçekten emin misin?"
"Hayır ben İdil."
"Şu an burada muhteşem bir ortam oluşmuştu, sense bunu bozdun. Tebrik ederim."
"Teşekkürler, benim için bir zevkti." Sırıttı ve boynumu öptü.
"Bu da benim için bir zevkti."
Dudaklarıma eğildi ve öpüşmeye başladık. Kollarımı her zamanki gibi boynuna doladım ve saçlarından geçirdim. Dudaklarımız birbirleriyle bütünleşirlerken bir yandan da kaslarına dokunuyordum. Bunu yapmayı seviyordum. Kim olsa sevmezdi ki? Bir erkeğin kaslarına dokunmak... Kimin hoşuna gitmezdi? Tutkuyla öpüşüyorduk. En iyi kısmı, bizi bölecek bir Ekin'in olmamasıydı. Belki en iyi kısmı o olmayabilir de işte iyi bir kısım diyelim. Sonuçta o burada değildi.
Fakat onun yerine başka birisi vardı: Tuvalet hizmetlisi.
Bizi görünce kenardaki süpürgelere takıldı ve Çağkan da gürültüyü duymuş olacak ki, benden uzaklaştı.
"Bölüyorum gençler?"
Çağkan biliydim böyle olacağını bakışı attı ve kadına döndü.
"Bize bir saniye verir misiniz acaba?"
"Bu kapının hali ne?"
"Gördüğünüz üzere kapı yerde! Şimdi bize bir saniye verir misiniz?!"
Kadın Nurella bakışı attı ve tuvaletten uzaklaştı.
Çağkan kafasını hoşlanmamış gibi iki yana salladı ve bana döndü.
"Şimdi, nerede kalmıştık?"
"Tüm hakları saklıdır." Dikkat edelim lütfen. Kitabın aynısını yazmaya lüzum yok.
"Üvey Abim Bir Meteor" kitap falan olmayacak arkadaşlar, yok artık. Bu kurgu Wattpad'de kalmalı, kitap olacak seviyede değil.
Bol kitaplı günler.
-İdil
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜABM
HumorBen bunu silmeyi planlıyordum, ne ara bu kadar okundu? *** Bu kitabın ana fikri, alabileceğin dersi, hayat için öğütü, edebi değeri yoktur. Saçma sapan bir şey, gereksiz, boşu boşuna vereceğin dakikalar... Bildiğim tek bir şey var, o da gülmek isted...