"Ne düşünüyorsunuz?"
Çağkan'la birbirimize aşık olduğumuzu ailemize anlatmıştık. Benim anneme ve onun babasına. Evli olan.
Annem, üvey babam Savaş'a gözlerini açarak bakmayı sürdürüyordu. Ondan yanıt almamaya devam edersem korkmaya başlayacaktım. Sonuçta bu büyük bir şeydi. Hem de oldukça yanlış. Onların tepkisi de büyük bir anlam taşıyordu.
"Baba bir şey söyle." diye diretti Çağkan.
Birkaç saniye daha birbirlerine baktılar. Ondan sonra çok garip bir şey oldu. Kahkaha attılar.
Bu sefer Çağkan'la biz birbirimize bakıyorduk.
"İyi de biz bunu biliyorduk ki," dedi annem.
"Ne?" dedim haklı olarak. Ben bilmiyordum lo sen nereden biliyorsun?
"Her halinizden belliydi." diye devam etti Savaş. Çağkan ellerini saçlarından geçirdi. "Tekrar ediyorum, ne?"
Annem güldü. "Anlamak zor değildi canısı. Klişe bir laf olabilir ama birbirinize bakışlarınızdan anlaşılıyordu."
"Nasıl lan?" diye çıkıştı Çağkan. Sert çocuk seni.
Annem elini Çağkan'ın elinin üzerine koydu. Savaş da annemin sırtını sıvazladı. Bardaktaki suyumun son damlalarını kafama diktim.
"Bence buradaki asıl konu," diye başladım Çağkan'a bakarak. "Annemin canısı demesi." Kafamı anneme çevirdim ve ona öldürücü bakışlarımı yolladım. "Çağkan gidelim burdan." Kaçalım buralardan delikanlı.
"Durun hele bir." dedi annem. "Nasıl olduğunu anlatın." Çağkan'a yardım istercesine baktım. Aslında ben niye anlatıyorum? O anlatsın bana ne.
İçinde su olmayan bardağımı bir kez daha kafama diktim. Zaman kazanmalıydım. Çağkan'ın konuşmaya başlamasını diledim. Sonunda ağzını açtı ve "İdil kırk saattir bardağı mı emmeye çalışıyorsun?" dedi.
Bardağı sertçe masadan alıp mutfağa doğru yol aldım. Böylelikle konuşmadan kaçmıştım. Aferin bana.
Salona döndüğümde Çağkan masada uzanıyordu. Annemle babam koltuğa geçmişlerdi, televizyon açıktı. Yokluğumda neler olmuştu böyle?
"Birkaç saniye yoktum, bağımsızlığınızı ilan etmişsiniz." Çağkan gözlerini açtı. Masadan aşağı inip yanıma geldi. "Her şeyi senin anlatacağını söyledim ve onlara güzel bir film açtım. Film bitince seni sorguya çekecekler. Neyse, iyi geceler." Çağkan yanağımdan hızlıca öpüp uzaklaştı. Arkamı dönmeden bileğini tuttum, ne kadar havalıydım ben böyle?
"Bundan kurtulduğunu mu zannediyorsun?"
Çağkan'ın sırıttığını ona bakmasam bile hissetmiştim. Ellerini belime doladı ve kulağıma yaklaştı. "Babamlarla konuştuktan sonra yanıma gelirsin diye düşünmüştüm."
Ellerine vurdum. "Nah sana aşna fişne! Ne halin varsa gör."
Annem koltuktan seslendi. "Gidin yukarıda konuşun."
"Yukarı çıkarsak konuşmayız biz." dedi Çağkan kısık bir sesle. "Sen sağ elinle ilişkiye girersin, değil mi?" diye onu tamamladım.
"Aile var!" diye bağırdı annem. "Bu çok ağır oldu İdil." dedi Savaş. Gözlerimi devirip mutfağa gittim. Buzdolabını açıp ekmek arası mutfak yapmaya karar verdim. Yaşasın yemek yemek.
Ekmeğin içine bulduğum her şeyi doldurup aşurenin dürüm versiyonunu icat ettikten sonra mutfak kapısından dışarı çıktım.
Havuzun ışıklarını seyrederken yukardan ses geldi. "Yüzmeye ne dersin güzellik?" Çağkan camdan bana sesleniyordu. "Güzellik senin babandır." diye cevap verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜABM
ComédieBen bunu silmeyi planlıyordum, ne ara bu kadar okundu? *** Bu kitabın ana fikri, alabileceğin dersi, hayat için öğütü, edebi değeri yoktur. Saçma sapan bir şey, gereksiz, boşu boşuna vereceğin dakikalar... Bildiğim tek bir şey var, o da gülmek isted...