Beni bırakıp odasına girdi. Ne yapacağımı bilmez haldeydim. "Yapmak zorundaydım." mı? Ne diyordu? Sarhoş falan mıydı acaba? Beynim zonkluyordu. Odama girdim, üstüme rahat bir şeyler geçirip kendimi yatağıma attım.
Hiçbir şey düşünmek istemiyordum. Bu kadar saatte o kadar çok şey olmuştu ki. Uyuyakaldım.
***
Uyandığımda saat sabah 9'du. Aşağıdan annemlerin sesleri geliyordu. Yatağımdan çıktım, Çağkan'ın odasının kapısından baktım. Yine yarı çıplak yatıyordu. Kaslarını sergiliyordu öküzün oğlu. Beynim bulandı. Bir dakika bu varlık beni öpmüş müydü şimdi?
Merdivenlerden aşağıya indim. Annem ve Savaş masada sohbet ediyorlardı.
"Günaydın."
"Günaydın güzel kızım."
"Ne oldu İdil suratın asık? Çağkan'la aranızda bir şey mi oldu yoksa?"
"Yok anne dün pek iyi uyuyamadım da."
"Tamam hadi otur." Oturdum ve kahvaltımı ettim. Kalkıp merdivenlerden yukarı çıkarken Çağkan'la karşılaştım. Bana soğuk bir bakış atıp durmadan aşağı indi. Ne oluyordu şimdi? İlk önce beni öpüyordu sonra görmezden mi geliyordu? Aslında hiç olmamış gibi yapmak en mantıklıca seçim olabilirdi. Sonuçta biz üvey de olsak kardeştik. Odama gittim telefonumu çıkarıp Wattpad'i açtım. Hikayeler beni yaşamdan uzaklaştırıyordu. Onlar da bir çeşit kitap sayılırdı. Ama kitapların yeri ayrıydı.
Ben telefonumu Wattpad ve aramalar dışında genelde pek kullanmam. Çünkü İstanbul'daki okulumda o kadar da popüler biri değildim ve pek yakın arkadaşım yoktu.
Wattpad'i açtım ve birkaç hikaye okuyup kapattım. Çantamdan Ipod'umu çıkarttım ve müzik dinlemeye başladım. Olmuyordu. Müzik yetmiyordu. Çağkan'la aramızdakileri düşünmekten kendimi alamıyordum. En iyisi onunla yüzleşmek ve aramızdakileri çözmekti.
Yatağımdan indim. Odasının kapısından içeri baktım. Çağkan yatağında duvara dönük bir şekilde yatıyordu.
"Çağkan."
"Hı." Camış.
"Konuşabilir miyiz?"
Bana doğru döndü. Oturur konuma geldi. Yanını işaret etti.
"Bana bir açıklama borçlusun."
"Açıklayacak bir şey yok."
"Ne demek yok? Ben sana durumu izah ederken sen bir anda beni öptün! Bunun mu açıklayacak bir şeyi yok?"
"Geldiğimde sarhoştum ve ne yaptığımı bilmiyordum. Ben öyle yapmamalıydım. Sadece Alper'e sinirlendim. Seni öpmemeliydi o lanet olası herif! Bunu yapmamalıydı!"
"Bunu yapmamalıydı ama yaptı! Eve geldiğimde sen de aynısını yaptın! Buna ne diyeceksin? Sen de yaptın! Kafam zaten karışmıştı, bir de sen daha çok bulandırdın! Ne yapacağımı bilmiyorum! Senin yüzünden aptal senin yüzünden!"
Sözümü dudakları kesti -kimi kandırıyorum bağırıp çağırdım ve mal mal baktım.
Yatağından kalktı ve kapıyı çarpıp çıktı. Ağlamaya başladım. Ne yapmam gerektiğini bu sefer gerçekten bilmiyordum. Sarhoş olabilirdi ama yapmıştı! Benim kafamı bulandırıp gitmişti!
Odasından çıkıp kendi odama gittim ve kendimi yatağa attım. Annem aşağıdan seslendi.
"İdil iyi misin canım?"
Annem öğrenirse biterdim. Hıçkırıklarımı durdurmaya ve ağladığımı fark ettirmeye çalışarak cevap verdim. "İyiyim anne!"
"Tamam aşağı gelir misin? Sana bir şey söylemeliyiz."
İşte şimdi sıçmıştım. Ağlıyordum ve bunu öğrenmemeleri lazımdı. Yoksa beni soru yağmuruna tutarlardı ve hiçbir mantıklı açıklamam yoktu.
"Birazdan geliyorum!"
Yatağımdan indim, hızlıca duş aldım ve hafif bir makyaj yaptım. Kot şortumu ve beyaz bol tişörtümü giydim.
Aşağı indim. Çağkan masadaydı ve sırıtıyordu.
Bu çocuk dengesiz İdil. Bırak kendi haline.
"İdilcim benim bir işim çıktı. Bir haftalığına annenle birlikte Ankara'ya gidiyoruz. Siz Çağkan'la evde kalabilirsiniz diye düşündük. Koskoca gençler oldunuz artık. "
"Ben bu pis sapıkla evde kalmam."
"Efendim?"
"Diyorum ki ben bu sinsiyle aynı evde kalmam."
"Olur mu öyle şey? Siz büyüdünüz kalabilirsiniz. Bizim şimdi annenle çıkmamız gerekiyor uçağa yetişeceğiz. Siz akşam dışarı çıkın eğlenin. Evde parti vermek yok ona göre."
"Peki."
Annem beni alnımdan öptü.
"Seni çok seviyorum güzel kızım. Çağkan'la kavga etmeyin sakın."
"Ben de seni annecim. Tamam."
Kapı kapandığında Çağkan kendini koltuğa attı. Piç smile yapıyordu.
"Ne oldu güzellik tırstın mı?"
"Senden mi tırsacağım? Güleyim bari. Hmm, ne olmuştu? He hatırladım. En son seni yere sermiştim!"
"Laf etmeyi bırak hadi çıkıyoruz."
"Nereye?"
"Düğüne. Halay çekmeye."
"Gerizekalı."
Anıra anıra güldü.
"Nereye olabilir sence? Plaja gidiyoruz. Ateş yakıp etrafında oturuyoruz."
"Sizden böyle bir şey beklemiyordum doğrusu."
"Bundan sonra beklesen iyi olur."
Anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜABM
HumorBen bunu silmeyi planlıyordum, ne ara bu kadar okundu? *** Bu kitabın ana fikri, alabileceğin dersi, hayat için öğütü, edebi değeri yoktur. Saçma sapan bir şey, gereksiz, boşu boşuna vereceğin dakikalar... Bildiğim tek bir şey var, o da gülmek isted...