"Günaydın bebeğim."
"Bebeğim' sözcüğünü sevmediğimi biliyorsun." diye karşılık verdim ve yatakta ters döndüm.
"Gel hadi aşağıya, senin için bir şey hazırladım." dedi Çağkan.
"Uykum var." diye yanıtladım. Uykuma hiçbir şey engel olamazdı.
"Kahvaltı hazırladım." dedi kalın ve tahrik edici bir sesle.
"Yemek mi var?" Yataktan fırladım.
"Öyle olsun İdil. Herhangi başka bir şey yapmış olsaydım kalkmayacaktın öyle mi?
"Tabii ki evet." Saçlarımı düzelttim ve Çağkan'ı kolundan tutarak aşağı indirdim. Kahvaltıyı bir oturuşta silip süpürdüm ve Çağkan'ı şaşkın bakışlarla yakaladım. "Sen nasıl böyle zayıf kalabiliyorsun?" dedi.
"Her zaman böyle yemiyorum ki canım. Bulduğumda sadece." dedim. "Peki." diye cevap verdi sadece. Yerimden kalktım. "Bu da teşekkür hediyesi." dedim ve onun kalkmasına izin vermeden üstüne oturdum. Ellerimi boynunun etrafına sararak dudaklarımı onunkilere bastırdım. Ardından hemen ayırdım. "Annemler nerede?" dedim kuşkuyla. Hemen cevap vermedi. "Böyle yapma ama," dedi. "Beni çok çabuk etkiliyorsun."
Gülümsedim ve cevabını bekledim. "Evde değiller." dedi ve dudaklarıma yaklaştı. Kendimi geri çektim. "Evde olmadıklarının farkındayım. Nerede olduklarını sordum."
"Bilmiyorum," dedi. "Şimdi bana teşekkür eder misin artık?" Elimde olmadan güldüm. Daha rahat bir pozisyon bulduktan sonra dudaklarına bastırdım. Ben saçlarını çekiştirirken onun elleri sırtımda geziniyordu. Dillerimiz hakimiyet savaşı veriyor, öpüşmemiz gittikçe ateşleniyordu. Ben ona sürtündükçe derin bir inleme sesi çıkarıyor ve beni tahrik ediyordu. Kahvaltı için bu teşekkür yeterli olmuştu fakat durmak istemiyordum. Çağkan kalçamı okşarken mümkünmüş gibi onun üstüne daha da çıktım. Eğer biraz daha hareket etseydim düşecektik. Altımda hissettiğim sertlikle bu sandalyenin bize yetmeyeceğini anladım. Son olarak dudaklarımı kaydırıp boynunu ısırdım ve geri çekildim.
Çağkan'ın suratındaki dağılmışlık ifadesiyle kahkaha atmaya başladım. Uzun bir süre onun kusursuz suratını inceledikten sonra yutkunup konuştu.
"Bugüne kadar aldığım en güzel teşekkürdü." Dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum. Gerçi az öncekilerin yanında hiçbir şeydi ama neyse.
"Bunu nasıl başarıyorsun İdil?"
"Neyi?"
"Beni bu kadar dağıtmayı."
Elimi dudaklarında gezdirdim. Az önce onları yiyip bitirmişken hala öpülesi duruyorlardı. Kucağından indim ve kahvaltıyı toplamaya başladım. "Ben hallederim." dedi Çağkan ve beni popomdan kapıya doğru ittirdi. Bu hareketine güldüm ve tokluğun etkisiyle kendimi salondaki koltuğa bıraktım. Yastığı kolumun altına alıp gözlerimi kapattım.
"Ohoo sen uyudun mu?" diye salona girdi Çağkan. Tam uykuya dalmak üzereydim ama Çağkan tişörtsüz bir halde salona girince uykum kaçmıştı. Gözlerim ardına dek açıldı, o sırada Çağkan gülümsedi. "Seni uyandırmanın yolu bu demek.
"Karın kaslarını sevdiğimi yeni öğrenmedin umarım." dedim. Erkeksi sesiyle güldü. Bu şekilde gülmesinden hoşlanıyordum. "Film koyalım mı?" diye sordum. "Aslında sana göstermek istediğim bir film vardı." diyip televizyona yaklaştı. Hayır, tabi ki televizyona eğilirken götünü kesmedim.
O arada oturur konuma geldim, o da perdeleri kapatıp yanıma oturdu. Çok geçmeden film başladı.
İlk başta biraz süre tanısam ve filmin heyecanlı veya en azından ilgi çekici hale gelmesini beklesem de bu hayatımda izlediğim kuşkusuz en sıkıcı filmdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜABM
HumorBen bunu silmeyi planlıyordum, ne ara bu kadar okundu? *** Bu kitabın ana fikri, alabileceğin dersi, hayat için öğütü, edebi değeri yoktur. Saçma sapan bir şey, gereksiz, boşu boşuna vereceğin dakikalar... Bildiğim tek bir şey var, o da gülmek isted...