Şezlonguma döndüğümde Ipod'umu çıkardım, olası ıslanmalara karşı her saniye etrafımı kontrol ediyordum. Gözlüğümü taktım. Biraz sonra Çağkan geldi.
"Sen de bu yere yatırma işine bayağı alıştın."
"Sen de beni duvara yapıştırma işine alışmıştın."
"Benimki insanları tahrik etmeye yarıyor. En azından acıtmıyor."
"Bu da benim yöntemim."
Başımı arkaya yasladım. Çağkan'a baktım. Güneş gözlükleri ve muhteşem kaslarıyla büyüleyiciydi.
"Gözlerini benden alamadığını söylemiştim."
"Hiç de bile."
Asya yanımıza geldi. Daha doğrusu Çağkan'ın kucağına mı demeliyiz? "Çağkancım deniz girelim mi? İkimiz."
İkimiz kelimesini bastırarak söylemişti. Onu dikkate almadım. O gerizekalı karıyla bir yere gitmeye can atmıyordum zaten.
"İdil girelim mi?"
Çağkan ikimiz kelimesini dikkate almamıştı anlaşılan.
"Yok sağ ol siz ikiniz girin."
Bana soğuk bir bakış atıp denize gitti. Asya sürtüğü de peşinden.
"Denize gelir misin?" Ses Alper'indi.
"Olur."
Elini uzattı, tutup şezlongtan kalktım. Denize koştuk ve atladık. Asya sürtüğü ve Çağkan'dan uzağa gittim.
Alper suyun içine daldı. Yine ayak bileğimden tutup çekti. Bu çocuk kaşınıyordu.
Bu sefer hazırlıklıydı. Onu yere yatıramadım. Nefesim de tükeneceğinden vazgeçip çıktım.
"Biz bu kasları boşuna yapmadık." Hah, elbette.
"En son bunu diyen varlık kendini yerde buldu."
Kahkaha attım ve Çağkan'ı sinir etmek adına Alper'e doğru yaklaştım. O da bana yaklaştı. Yeşil gözlerinin içinde kayboluyordum. Dudaklarımızın arasında milimler vardı. Hayır, bunu yapmayacaktım.
Çağkan bizi görüp kızgın bakışlarla bize doğru gelmeye başladı. Asya da arkasından bağırıyordu. Bir adım geri attım.
"İdil'le biraz yalnız konuşabilir miyiz?"
Alper suya dalıp uzaklaştı.
"Bu çocukla ne kadar yakınsınız. Tanışalı ne kadar oldu da böyle yakınsınız?" Bunları söylerken beni kendine çekmişti. Nefesini hissedebiliyordum. Geriye çekildim.
"Biz tanışalı ne kadar oldu da böyle yakınız?.. Sen git Asya'nla oyna. Bak seni çağırıyor."
"Asya benim arkadaşım."
"Belli."
"Benim ilişkilerim seni ilgilendirmez. O çocuktan uzak dur."
İçimden yaw he he diye geçirip şezlongunda oturan Alper'in yanına gittim. Bana baktı. "Bir şeyler yiyelim mi?"
Üstüme elbisemi geçirdim. Alper'le birlikte plajın karşısındaki lokantaya gittik. Bir masaya oturduk. Kaya ve sevgilisi geldi. İki kız daha geldi. Çağkanların tarafa baktım. Denizden çıkmış geliyordu. Ardından da Asya. Herkes masaya oturdu Alper konuştu.
"Bu İdil."
Siyah düz saçlı olan kız cevap verdi. "Şimal."
Gülümsedim, o da gülümsedi. Sarışın olan cevap vermedi. Kaya ve sevgilisi kıkırdaşıyorlardı.
Tuvalete gitmek için izin aldım. Giderken arkamdan ayak sesleri duydum. Ne olduğuna bakmak için döndüğümde Alper dudaklarıma yapıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜABM
ComédieBen bunu silmeyi planlıyordum, ne ara bu kadar okundu? *** Bu kitabın ana fikri, alabileceğin dersi, hayat için öğütü, edebi değeri yoktur. Saçma sapan bir şey, gereksiz, boşu boşuna vereceğin dakikalar... Bildiğim tek bir şey var, o da gülmek isted...