12. bölüm

1K 66 0
                                    

Dolaba bakındım, eşofman vardı, hemen onu giyip kendimi yatağa attım uyumaya çalıştım...

Anneeeeeeee! Ah yeter yine aynı rüyayı gördüm, gerçekten yorulmaya başladım. Ter içinde kalmıştım, elimle boynumu kurulamaya çalıştım. Kalkıp masanın üzerindeki suyu alıp bardağa doldurdum, ve içmeye başladım. Kapı açıldı, "Sen, iyimisin" dedi Luc, "hayır değilim, sen?" Dedim ifadesiz bi suratla, "Evet ben gayet iyim, sorduğunuz için teşekkür ederim" dedi gülerek, "eh ne güzel ne güzel" dedim, acelece, hemen duşa girip hazırlanmak istiyordum aşağı gidip çalışacaktım, kafam dağılırdı biraz ve annemin her seferinde bana söylemek istediği şeyi düşünürdüm, "yine aynı rüyayımı gördün?" Dedi Luc, "E-evet bunu nereden anladın?" Dedim şaşkın bir ifadeyle. "Ben anlarım" dedi sırıtarak.

"Tabiya, sen anlarsın" dedim gülerek. Banyo'ya gidip kapıyı kilitledim. Duş aldıktan sonra, kıyafetimi giyip, Luc un bıraktığı kahvaltı yı yedim. Hemen aşağı gittim, dövüş sanatları odasına. Dünkü yayı ve kemeri alıp kendime farklı bir düzenek kurdum, maket insanlar. Evet, alanı boşaltıp, kendime çalışmak için farklı bir yol denedim, ve sanırım çok güzel oldu, maket insanları farklı yerlere ve aralarında fazla mesafe bırakarak yaptım önce böyle başlayalım. Ve tabi kendimede koşacak alan ve saklanacak yerler buldum. Ve başladım...

Tam 20 tur çalıştım ama 6 kez ıskaladım, bu gerçekten kötü.
Offf, bana ne oldu böyle. Neden yapamıyorum, burada güvende değilsin Meri, kendini asla rahatlığa salma. Beynimde bu ses yankılanıyordu ama bu ses bana aitti. Meridia, sen. Annemin sesi kulağımda çınladı, evet annem bana sesleniyor ve tam bir şey diyecekken koskocaman gölge gibi bir şey gelip annemi alıyor ve gidiyor." Annem bana ne anlatmaya çalışıyor olabilir?" "Bilmem, belki sürekli gördüğün rüyayı bana'da anlatırsan yardımcı olabilirim" dedi tanıdık bir ses, evet bu Fenrys in sesiydi, hemen kafamı çevirip ona baktım,  kollarını birleştirmiş bana bakıyordu, elimi başıma vurarak iç çektim, "Ahh yinemi sesli düşünüyorum?" Diye mırıldandım. "A, evet sen bunu sıklıkla yapıyorsun, " dedi sırıtarak, "ya bişey diycem" dedim, "dinliyorum" dedi dikkatini toplayarak, "ben benim bile duymayacağım bir tonda birşey söylüyorum, ama sen duyuyorsun. Nasıl duyabiliyorsun?" Dedim bi kaşımı kaldırarak. "Ben duyarım" dedi sırıtarak.

Sizde herşeyi yapıyorsunuz ha. "Kaç tur?" dedi çenesiyle maketleri göstererek. "20"   "ooo, peki kaç ıska?", "şey 6" dedim somurtarak, "Oow, gayet iyi" dedi, "ne ciddimisin?" Dedim kaşlarımı çatarak, "Evet" hızlı bir cevap olmuştu, "neden sence iyi değilmi?" Dedi ifadesiz bi suratla, "hayır, hiç iyi değil. Ben en fazla 3 veya 4 ıskalardım, ama çok, hemde çok, gevşemişim" dedim, "ciddimisin? Sen, sen insan olduğuna emin misin" dedi, "evet" dedim, "evet bu oldukça hızlı bir cevap oldu, aaaa neyse sen çalışacakmısın?" Dedi, "hayır, biraz ara vereceğim" dedim. "Tamam ozaman, ben biraz gezeceğim gelmek istermisin?" Dedi, "Aaa, dışarımı çıkacağız?" Dedim. Arkasına dönerek yürümeye başladı, "Merak etme, küçük fani benimleyken güvendesin" dedi, sırıttığı sesinden belliydi, "sana neden güveneyim?" Dedim kollarımı birbirine sararak "Sen bilirsin, ister gel ister gelme" dedi, aslında burda kala kala bi hal olmuştum biraz daha kalırsam boğulacaktım sanki, biraz hava almaktan bi şey olmaz "Aaa, şey beni bekle" dedim kaşlarımı çatarak. "Biraz daha hızlı yüricekmisin? Yoksa seni benmi götüreyim?" Dedi sırıtarak, "ben gelirim " dedim.

Dışarı çıktık iki at bahçede duruyordu, biri beyazdı biride simsiyah'tı . Beyaz olanın saçları up uzundu.  Çok güzeldi, hemen gidip atın üzerinde elimi gezdirmeye başladım, çok asil, çok narin di. Sanki beni bekliyormuş gibiydi. "Şey beyaz olana ben binebilirmiyim?" Dedim sevinçle, "tabi, hatta o artık senin" dedi atına binerek "Sen ciddimisin?" dedim gözüm açılarak "evet" dedi ifadesiz bir suratla, ve konuşurken yüzüme bakmıyordu atıyla uğraşıyordu.

"Ozaman sana bir isim koyalım" dedim boynunu sıvazlarken, "senin adın Darya" dedim kulağına fısıldayarak, "Darya ha, anlamı ne?" dedi atını sürerken, bende peşinden gittim. "Anlamı Deniz demek" dedim, " hım güzel, peki nerden geldi aklına?" Dedi,  "küçükken bir atım vardı, ben onunla 12 yaşıma kadar geldim, sonra" dedim, sesim oldukça hüzünlü çıkıyordu. "Sonra?" Dedi Fenrys bana bakarak, kendimi toparladım, başımı kaldırıp yola bakmaya başladım. Güçlü durmam lazımdı geçmişime rağmen. "Sonra, birileri geldi Onları göremedim ama kimliklerini saklıyorlardı, siyah pelerinli ve gümüş maskelilerdi, evimize geldiler, heryeri yıkıp dökmeye başladılar, biz küçüktük, ben onları koruyamayacak kadar küçüktüm, annem 3 ümüzü, atıma bindirip dereye götürdü peşimizden adamlar geliyordu, babamı gözümüzün önünde öldürmüşlerdi, tabi evdeki çalışanlarıda. Annem bizi kayığa bindirdi, ablama olabildiğince hızlı olun ve güvenli bir yere gidin dedi.

Annem tam bizi dereye iterken" dedim ve durdum, istemeden gözümden bir yaş aktı gözümü hiç kırpmadım, Fenrys hala bana bakıyordu, "Annem duraksadı, annemin göğüsüne baktığımda, arkadan saplanan mızrak göğüsüne kadar delip keçmişti, annem son nefesini verirken sizi seviyorum demişti, bu onun son sözüydü, o gün kendime yemin ettim bundan sonra ailemden kimsenin ölmesine izin vermiyecektim, onları ben hayatta tutacaktım" dedim, ormanın içine girmiştik bile. "Seni anlıyorum ama hala ne diyeceğimi bilmiyorum" dedi Fenrys, benim için üzüldüğünü hissedebiliyordum. Gözümden akan yaşı temizleyerek güldüm, "kendini zorlamaya gerek yok, geçmişte kalan birşey, oldu bitti onları geri getiremem. Ama onlara bunu yapan kişiyi bulabilseydim emin ol bana ve aileme yaptıklarından çok daha fazlasını yapacaktım ona" dedim hırsla, "evet, yapardın" dedi gülümseyerek. "Şey ailen güvende merak etme" dedi, "Bunu bilemem. Yeminimi yerine getirememiştim" dedim, "burda kalarak yeminini yerine getiriyorsun zaten" dedi, "nasıl yani?" Dedim. "Onlara senin sayende çok iyi bakılıyor, merak etme" dedi.

Buna inanmalımıydım bilmiyorum ama şu anlık susmam gerektiğini biliyordum, "Biz nereye gidiyoruz?" Dedim, "az kaldı dedi" aradan biraz geçti. Ormanda ilerledik çok derine gittiğimizin farkındaydım, ama şu an sadece Fenrys in gittiği yere doğru ilerliyordum. Fenrys durdu ve atından indi, atını bi ağaca bağladı bende aynısını yaptım. Önümüzdeki çalıyı kaldırdı ve geçmemi işaret etti, geçtim başımı kaldırdığımda gözlerime inanamamıştım, bu inanılmaz bir yerdi, düz bir alan üstü yem yeşil çimenlerle örtülmüştü, tam karşıda şelale, şelalenin rengi güneş yansıması sayesinde turuncuya kaçıyordu. Ve tamda büyük bir uçurumun tepesinde duruyorduk, burası gerçekten, cennetti. "Burası benim en sevdiğim alanlarımdan biri, ben, Rowan ve Teresa dan başka kimse buranın var olduğunu bile bilmez ve şimdi sende artık biliyorsun" dedi, bana bakarak, "burası cennetten bir parça gibi" dedim gülümseyerek.

"Evet öyle" dedi, çimlerin üzerine oturdu, ona baktım. Bana oturmamı söylermiş gibi elini yere vurdu, bende oturdum. "Nefes alamadığım zamanlar buraya gelirim, burası benim nefesim olur" dedi Fenrys, gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Fenrys çok farklı biriydi, onda kimsede görmediğim birşey görüyordum, sanki o da aynı şeyleri yaşamış gibi oda benle aynı kaderi paylaşmış gibi. Gözlerini kapatmış başını batan güneşe doğru kaldırmıştı, Fenrys yüzündeki yansımayla inanılmaz görünüyordu, teni pürüzsüz ve bembeyazdı, parlıyordu. Yüzünü bana çevirdi, "bakmaya devam edecekmisin?" Dedi, ağğ yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum. "Ne hayır, bi yere dalmıştım" dedim, endişeyle. "Hıhı hıhı" dedi sırıtarak.

MELEZ ALFAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin