10.Bölüm

1.3K 80 0
                                        

Elindeki tepsiyi önümdeki masaya bırakıp gitti, "hey kapıyı yavaş çarp" dedim arkasından bağırarak. Luc da bazen çok tuhaf olabiliyordu, yaklaşık 1 haftadır buradayım evet çok fazla olmadı, ama burda geçirdiğim günler çok yavaş ilerliyordu, sanki zaman hiç geçmiyormuş gibi. Kahvaltı ettim, tepsinin önündeki limonatayı başımdan aşağı indirirken kapı çaldı, ve ben daha gel demeden Luc içeri girdi.

Elinde kıyafet vardı, yatağın üstüne bırakıp gitti. Ayağa kalktım, ve kıyafetleri incelemeye başladım, dar siyah renkli deri bir pantolon, aynı şekilde dar, korseli bir deri ve siyah renginde bir üst, ve son olarak deri renkli baldırlarımın yarısını, kadar kaplayan bağcık'lı bir çift çizme, bunları gerçekten sevmiştim, hoşuma gittiler.

Hemen üzerimi değiştim, tam üzerime oturmuştu, hatalarım fazla belli oluyordu ama herşeye rağmen çok hoşuma gitti, saçlarım hala açıktı, nasıl hala  kurumamıştı? Kapıyı açtım ve yürümeye başladım, merdivenlerden aşağı indim, etrafta kimse yoktu, biraz etrafı gezmem için fırsat. Salonda iki merdivenin arasında harika koltular, ortada cam bir masa, sol tarafa doğru gittim, hemen önümde kapısı açık bir yer vardı, kapının hemen yanındaki duvar ise yatay ince dikdörtgen şeklinde penceresiz bir duvar vardı bu tasarım çok hoşuma gitmişti, kapıda içeri girdiğimde, dış tarafı tamamen cam olan bi mutfakla karşılaştım, çok güzeldi.

Oradan çıktım hemen karşıda iki kanatlı koskocaman bir kapı vardı, zaten bu evdeki her kapı iki kanatlıydı, açtım ve içeri baktım, burası yemek odası'ydı, ortada koskocaman uzun bir masa vardı, çok hoştu. Buranında dış tarafı tamamen camdı, bunlar camı çokmu seviyor ne, ama güzeldi, camların önünde hafif kahve rengi tül perdeler vardı, masaya uyumlu olmuşlardı, hatta birbirlerini tamamliyorlar denile bilir, camlara doğru gittim, bu arka bahçeleri galiba, sürgülü cam kapıyı açtım ve bahçeye doğru gittim, önümde koskocaman bir havuz, havuzun başında ise, kanatlı peri işlemeli bir çeşme vardı, bu enteresan ama harikaydı.

Geri döndüm, odadan çıkıp kapıyı kapattım, daha fazla derine inmesem iyi olur, burada bir sürü kapı vardı, kaybolabilirdim, daha önce iki kere Fenrys beni götürdüğü, o dövüş sanatları odasına doğru gittim, orayı daha fazla incelemek istiyordum...
İşte geldim, burası gerçekten harikaydı, kılıçlar, kalkanlar, savaş çekiçleri, savaş çekiçleri mi? Ayyyy kemiklerim sızladı vallah, oha bu nasıl bir güzellik, inanmıyorum. Çok güzel, hemen karşımda inanılmaz güzel bir yay duruyordu. Hemen onu elime aldım üzerindeki işlemeler, yayın kuvvetliliği, ve mavi rengi göz kamaştırıcıydı, hemen tam yanında duran, içi oklarla dolu cepli kemeri alıp belime taktım, ve Fenrys beni götürdüğü antrenman salonuna gittim, orada farklı farklı çalışma alanları vardı.

Biraz orayıda inceledikten sonra, karşımd durana koskocaman ince ve zorlayıcı cemberlere yani pars' a  gözüm kaydı, hedef yerine geçtim, bacaklarımı araladım ve yayımı gerdim, derin nefes aldım, ve fırlattım, tam 3 ten vurdum, gevşemişim. Kendimi biraz daha yorsam iyi olacak, tekrar denedim derin nefes aldım gözlerimi kapattım ve tam 1 den yani ortadan vurdum.

Fenrys in ağzından

Kapıyı açtım, bi ses geldi, biraz ilerledikten sonra Meridia yı gördüm, onun için gönderdiğim kıyafetler ona çok yakışmıştı, siyah renk, saçlarıyla çok yakışmıştı, pars a baktığımda hedefi tam ortadan vurmuştu, kollarımı kavuşturup, yapacağı atışı merakla izlemeye başladım, doğru duruştaydı, bi gözünü kapatmış tamamen kendini hedefe adapte etmişti, oku fırlatınca, ağzımın istemsizce açılmasına engel olamadım, pars taki ortada duran okun tam ortasına, oku parçalayarak fırlatmıştı, bu kız gerçekten insanmıydı bazen tereddüte kalıyordum.

Attığı oku yeterince iyi firlatmıştı ama, sevinci fazla sürmemişti, iç çekti "offf çok fazla kasılmışım, artık durmadan, çalışmam lazım, tabi Fenrys bundan rahatsız olmayacaksa", bu onun kasılmış haliyse, gerçekten normal halini çok merak ediyorum. Gözlerimi ondan almam çok zordu, sanki oraya çivilenmiş kalmıştım, bana ne oluyordu böyle. Fenrys kendine gel, gözlerimi kırpıştırıp, başımı hızlıca iki yana sallayıp kendime geldim.

"Hey iyi atış" benim varlığımı hissedince biran korkmuş gibi oldu ama bunu saniyeler içerisinde düzeltti, ve toparlandı, "Nezamandır buradasın?" Dedi, "A b-ben az önce geldim" dedim istemsizce, neden böyle bir şeye gerek durmuştum ki, "buraya neden geldin" dedim, Ah oradan çok aptal gibi görünüyorumdur kessin, "Aamm, canım sıkıldı ve buraya geldim bu yayı görünce'de kendimi tutamadım, ama sanırım biraz fazla kasılmışım" dedi, "Anladım" dedim, konuşacak birşey bulamıyorum ki. "Şey buraya gelmem senin için sıkıntı olurmu" dedi, "A ev-hayır hayır, istediğin zaman gelebilirsin" dedim, neden lafı ağzımda geveliyorum, böyle?

Meridia nın ağzından

Neden lafı ağzında geveliyordu böyle, birden kahkaha sesi duydum, gelenler Rowan ve Teresa ydı, "Ah, merhaba burada napıyorsunuz?" Dedi Teresa bi kaşını kaldırarak ve sırıtıyordu, "A şey ben buraya biraz çalışmak için gelmiştim" dedim lafı ağzımda geveleyerek, "inanamıyorum, pars ın üzerindeki oku kim fırlattı böyle?" Dedi Rowan şaşkın bir yüzle, "Meridia" dedi Fenrys, utandığım için birden bi sıcak bastı, yanaklarımın kızardığını hissedebiliyorum, "gerçketenmi, yeteneklisin Meridia aferin" dedi Teresa gülerek, "A evet bende az çok birşey yapabiliyorum" dedim sakince, "az çokmu? Kızım resmen profesyonel sin" dedi Rowan, güldüm, "e ustasından öğrenince" dedim, "kim öğretti?" Dedi Fenrys, istemsizce o gülüşüm kayboldu yerine özlem ve hüzün yerleşti, "B-babam" dedim. "A gerçekten iyi öğretmiş" dedi Teresa. "A, Meridia neden yüzün düştü?"dedi Rowan, yüzüm düşmüştü çünkü babam artık yoktu uzun zaman önce beni, bizi bırakıp gitmişlerdi.

"Ş-şey, babam öldü" dedim hüzünlü bir sesle, "A, biz istemeden canını yakacak bir şey söylemişsek, özür dileriz" dedi Teresa, "Ah, hayır Teresa sizlik bir durum yok," dedim. Teresa lafı ağzında geveliyordu, ne diyeceğini biliyordum, ama beni kırmamak için söylemedi,"biz ne zamandır buradayız, akşam yemeği geldi hadi" dedi Rowan. "Ne öğle yemeğini yedinizmi?" Dedim şaşkın bir ifadeyle, "Sen ne zamandır buradasın" dedi Fenrys, "Aaaamm, bilmiyorum kendimi o kadar kaptırmışım ki zamanın nasıl geçtiğini fark edememişim" dedim. Neyse der gibi başını salladı Fenrys, "Hadi o zaman ne bekliyoruz, benim karnım aç, karnım. Iki saat sizi bekleyemem" dedi Rowan, "ağ, seni kurt mideli. Nasıl bir iştah var sende" dedi Teresa kıkırdayarak, "hey biz senide biliyoruz, acıktığında sen sen olmuyorsun değilmi Fenrys" dedi Rowan, bu ikisini birbirine çok, yakıştırıyorum ya, çok fazla birbirleriyle uğraşıyorlar. Merdivenlere doğru gidecekken, "hey nereye gidiyorsun?" Dedi Teresa, "Aaa ben sizi rahatsız etmek istemem" dedim utanarak, "Ahhh bu kız beni delirmekmi istiyor, gel birlikte yemek yiyip birlikte kalkıcaz, buna alışman lazım, küçük insancık" dedi Teresa. Ay bunlar ne değişik cinsler ya, bi iyi oluyorlar bi kötü bu ne yağ. Neyse sakinleş Meri sakinleş.

Tamam der gibi başımı salladım, ve yemek odasına gittik, gözlerim kamaştı adeta bu ne, ufffff. Şu an içimde mideme karşı büyük bir savaştayım.

Merhaba, umarım okurken bi o kadarda eğlenmişsinizdir...
Oy vermeyi unutmayın :)

MELEZ ALFAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin