25. Bölüm

542 34 4
                                    

"Bu son günlerde iyice hazırlanın, Savaş zamanı" dedim hırsla. Herkes gitti, zaten karanlık çökmüştü, Fenrys odasına gitmişti, ona bir şey sormak için odasına doğru ilerledim.

Doğrusunu söylemek gerekirse bunca zaman dır ilk kez Fenrys in odasına girecektim. Odanın kapısının önünde durdum, ve kapıyı çaldım, ses çıkmadı, tekrar çaldım, yine ses gelmeyince yavaşça kapı kolunu çevirip kapıyı aralayıp göz ucuyla baktım, kimse yoktu, burası benim odama kıyasla çok daha güzeldi, Fenrys dekordan anlıyordu.

İçeri girip kapıyı kapattım, etrafı incelemeye başladım, yatağın gri renginde güzel ve hafif bir dokusu vardı, yatağın üstünde duvarda koskocaman bir tablo vardı, bu- bu evet bu Fenrys in atıydı  atını gerçekten çok seviyormuş, tam karşımda boydan bir pencere vardı, pencere açıktı, dışarıdan gelen nemli rüzgar pencerenin önünde duran gri perdeye dans ettiriyordu. Pencereye doğru yürüdüm.

Burası bir balkondu, ve sallanan sandalyesinde oturup kahvesini endişeyle yudumlayan Fenrys duruyordu.

Adımlarımın sesini duymuş olmalı ki bana baktı. "Ah ufaklık, gel" gidip yanındaki sandalyeyi çekip oturdum.

"Şey Fenrys"  "evet?"  "özür dilerim"  "Ne demek istediğini anlıyorum, bu senin suçun değil, olacağı varmış ve bize düşende hepsini yok edip geri dönmek" dedi gülümseyerek, "hayır, ben intikam duygusuyla yanıp tutuşurken sonuçları hiç düşünmedim. Ya sizden birine birşey olursa, ya Rowan yada Teresa ya birşey olursa, onlar bizim gibi değil. Evet gerçekten kat kat güçlüler zaten onların gücüde güçlü olmaları ama diğer taraftan onlar gibi olanlar var ve sonuçları felaket olabilir" "bak Meridia biz bundan önce onlarca savaşa girdik, hepsinde yendik. Rowan ve Teresa sandığından çok çok daha güçlüler. Bu zamana kadar kötünün iyi yendiğini hiç görmedim Meri, biz iyilik için savaşıyoruz, bunu unutma eğer bu savaşı kaybedersek ömür boyu bu zavallı ve masum periler ve insanlar zulüm görecekler, ne olursa olsun kazanmamız gerekiyor"  "Bilmiyorum, ben kendim için korkmuyorum, ölsemde üzülmeyeceğil  çünkü seni tanıdım, ama ya-ya sana birşey olursa" dedim. Elimi tuttu.

"İnan bana hiç birşey olmayacak, tabi sen benimle olduğun sürece" dedi, Ona baktım, gülüyordu, gözlerine baktım gözlerindeki o derin ve karanlık çukur endişeyle dolup taşmıştı, kendi için değil halkı için endişeleniyordu.

Sonra başımı eğip önüme döndüm, yanağımda ani bir sıcaklık hissettim, Fenrys'e baktığımda Fenrys önüne bakmış sırıtıyordu. Gerçekten ciddimiydi, ağğ ben bunu hiç anlayamayacağım. Ayağa kalkıp arkamı döndüm kapıya doğru ilerledim, bu bana iyi gelmişti, ödeşelim o zaman, arkamı döndüm Fenrys hala önüne bakıyordu, ona yaklaştım, yanağını hızla öpüp odadan çıktım.

"İyi hissettirdi bunu sık sık yaparsan iyi olur" dedi, yine zihnime konuşmuştu, istemeden gülmüştüm, odama gittim. Pencerenin önünde oturup öylece dışarı baktım...

Kapının hızla kapanmasıyla gözlerimi açtım, gelen kişi Fenrys di, elinde küçük bir rulo kağıt vardı, mektup gibi bir şeydi, "Ah özür dilerim, aniden içeri girdim ve seni uyandırdım, ama çok önemli"  "hayır sorun değil de o elindeki ne"  "Lorys kartalıyla haber göndermiş, 5 gün sonra görüşmek üzere diye yazmış"  "bakabilirmiyim?"  "Tabi" dedi kağıdı uzatarak.

Kağıdı açtım.

   Lord FENRYS!
Size 5 gün zaman veriyorum, inanın bana bulaştığınıza pişman edeceğim sizi. Duydum ki yeni getirdiğiniz oyuncağınızda, hah, hangi cürretle bilmiyorum ama benim hakkımda kötü konuşmuş, ikinizede şimdiden başarılar dilerim, pislikler. Gelin ve acının tadını çıkartın, 5 gün sonra görüşeceğiz inanın bana sabırsızlanıyorum...

                                                                KARA LORD LORYS

"inan bana bende sabırsızlanıyorum, pislik" dedim, dışarıda bahçede yanan meşaleyi gördüm, bir elimle kağıdı tuttum diğer elimlede ateşi kontrol etmek için sabitledim, ateşi pencerenin önüne kadar getirmiştim, kağıdı havaya fırlatıp ateşi ona doğrulttum, kağıt kül olup ağaçtan düşen kurumuş yaprak gibi süzüldü, Fenrys'e döndüm, "Fenrys sadece 5 günümüz var"  "biliyorum Meri, yarın erken kalk, işimiz var"  "tamamdır" dedim, başımı dışarıya çevirip gözlerimi sıktım, korkma Meri korkma o katilin cezasını kendi ellerinle vereceksin ve sevdiklerine birşey olmasına izin vermeyeceksin. Yanağımda ani bir sıcaklık hissettim, Fenrys'e baktığımda hemen önüne dönüp odadan çıktı. Biliyorum beni sakinleştirmeye çalışıyor. Neyse yarın çok işimiz var uyumalıyım.

...

Gözlerimi açtığımda, Fenrys çenesini yatağa dayamış öylece sırıtıyordu, irkilmiştim ve istemeden çığlık atıp yerimden sıçradım, "Ah, Fenrys sen delimisin. Ne yapıyorsun?"  "Evet deliyim"  "onu biliyorum zaten"  "neden soruyorsun peki?" "Sen sor diye" dedim, gözlerimi kaydırarak. Güldü "bak bu güzelmiş"  "evet" dedim, havlumu omzumun üzerine koyarak, "tamam ben duşa giriyorum, ve inan bana bir dahaki sefere şu kapıyı kilitleyeceğim"  "kırarım"  "yapmazsın"  "eminmisin"  "evet"  "tamam" dedi sırıtarak, ayağa kalktı, yanıma gelip aramızda adım atacak mesafe kalmayacak kadar yaklaştı, "dene ve gör ufaklık"  "tamam bay canavar" dedim. Sırıtarak gitti.

Bende duşa girdim.
Kıyafetlerimi giyip saçlarımı taradım, aşağı indim, Fenrys aşağıda merdivenlerin yanında bekliyordu, "hah ufaklık gel benimle"  "nereye?"  "Gel" dedi yürüyerek. Omuzlarımı silktim ve peşinden gittim.

Atlar evin önünde bekliyordu, "nereye gideceğimizi söyleyecekmisin?" "Birliğe gideceğiz" "hı?" Yola devam ettik, belli bir süre ilerledikten sonra, duvarlarla oluşan  bir sur gördüm, koskocaman iki kanatlı bir kapı vardı, Fenrys parmaklarını şıplatığı an kapı açıldı, içeri girdiğimizde gözlerime inanamadım, burası çok ama çok büyüktü içinde binlerce asker vardı, koşu yapan, dövüş sanatlarına çalışan, oklarla nişan atamaya çalışan, mızraklarla çalışan ve kılıçlarla çalışan ve daha birsürü şey, binlerce adam vardı, burası inanılmazdı.

Ben etrafa bakınırken Darya Fenrys in peşine vermiş ilerliyordu, biraz daha ilerledikten sonra bir kulübe gördük büyüktü ama kulübe olduğu belliydi, atlardan indik, iki adam gelip selam verdiler sonra atlarımızı götürdüler, ahşaptan olan merdivenlere adım attığımda kendi kulübem gözümün önüne geldi, bu bizimkiyle kıyasla fazla büyüktü. Fenrys kapı niyetine kullanılan altın renginde parlayan perdeyi eliyle itip içeri girdi, bende onunla birlikte girdim. Içerisi çok büyüktü oda falan yoktu sadece koskocaman toplantı odası gibi bir yerdi, koskocaman çember bir masa vardı, üzerindede grafik vardı.

Kulübede, dünkü adamlar vardı, "evet Meridia burada 5 gün için rahatça çalışabiliriz"  "tamam" . Masada oturanlara baktım, öylece bana bakıyorlardı, "şey önce tanışsakmı?" 
"A evet, Meridia herkesle teker teker tanış ondan sonra plana geçelim" dedi Fenrys başımı tamam der gibi salladım ve karşımda duran adamlara baktım, biri kalktı, "sevgili melez alfa ben Bihen kırmızı ordusunun baş komutanıyım" dedi ve eğilerek selam verdi, "memnun oldum komutan Bihen, ben Meridia" sadece Meridia olmayı seviyordum.

Ben öyle diyince hepsi birbirine baktı, bende Fenrys e baktım, Fenrys devam et dercesine kafasını salladı, önüme döndüğümde Bihen in yanındaki adam kalkmıştı, "sevgili melez alfa, ben eren baykuş ordusunun baş komutanıyım" dedi selam vererek ismini hiç duymamıştım çok tuhaf bir isimdi ama güzeldi. "Eren, ismin güzelmiş, ben Meridia tanıştığımıza memnun oldum"  "teşekkürler efendim"  "sevgili melez alfa ben komutan  Kevin şahin ordusunun, lord Fenrys ve lordumun en yakın arkadaşlarından sonra gelen baş komutanıyım"  "evet ismini duymuş gibiyim"  "olabilir efendim" dedi selam vererek, herkes sırayla kendisini tanıttı.

Toplam 8 kişiydik, "tamamdır, herkes kendisini tanıttığına göre artık işimize dönebiliriz" dedi Fenrys.

Masadaki grafiğe baktım, orada savaş alanı vardı galiba, biraz orayı inceledikten sonra dışarı çıkmaya karar verdim, "Fenrys bu planı canlı olarak göstermeye ne dersiniz"  "evet olur, hadi o zaman" Fenrys önden çıktı bende arkasından diğerleride arkamdalardı.

Fenrys merdivenlerden iner inmez kollarını hafifçe yere doğru açtı, ve inanılmaz güçlü bir rüzgar esti.

Bölüm nasıldı canlar?

Lütfen oy vermeden geçmeyin!!!

MELEZ ALFAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin